kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Kadın köşeyazarının hakkı Sezar'a (Sen de mi Pulur Amca!)
Köşeler erkek arazisi

"Yani nasıl 8'den 80'e yaygın bir Kadın Düşmanlığı? Genç Düşmanlığıdır? Bu memlekette borusunun bangırtısı kulaklarımızı sağır eden? Bu Avrupa'nın, Balkanlar'ın, Yakın Şark'ın Ennn Genç Ulusu'nda nedir bu gençlere, kadınlara yer açmama? Diş bilemece? Görmezden gelmece?"

"Üstelik yalnızca siyaseten doğrucu olayım, kadıncı olayım da torba dolsun diye de değil bu arzum. Zira kadın köşeciler erkeklerden çok daha 'taze', 'farklı', 'polemikçi', 'köşeli' bakıyor, bakabiliyorlar da olaylara; ondan işte."



Kadın köşeyazarının hakkı Sezar'a (Sen de mi Pulur Amca!)

Hasan Pulur'dan geçen pazar günki Milliyet gazetesinde Ayşe Özyılmazel'e dair püskürtmelerini beklemezdim. Şuur Raporu almış bir sürü köşeciden beklerdim, ondan beklemezdim. Zamanında yazılarıyla beni beslemişti. Bu genç düşmanlığı ondan gelsin istemezdim.

Memleket fena kokuyor. Her şey değişiyor. Ama iyiliğe, doğruluğa ve güzelliğe değil. Alıştığımız birkaç şey alıştığımız gibi kalsın istiyoruz. Beşiktaş'taki Muhallebici neden mermer masalarından 'kurtuluyor'? Eski iskemlelerinin suçu ne? Ortasında fıskıye olan Muhallebeci peki, Dünyanın Ennn Nadan Garsonları'nın çalıştığı Muhallebici neden bir anda yok oluyor? The Marmara'nın kafesi peki neden o tuhaf fayanslı masalarına bi gönül bağımız olma ihtimaline ihtimam göstermiyor? Etraf Yeşimsalkımlaşıyor. Sosyopatlık 'norm' halini alıyor. Sosyopatlar saçmaladıkça, saçtıkça; herkes bu yarıştaki yerini alıyor. Dökülüp saçılma, tükürüp püskürtme yarışı. Efendi, mazbut ve makul olan püskürtülüyor. Sindiriliyor. Sindrella'lanıyor. Ama Hasan Pulur'dan beklemezdim. Geçen Pazar günki Milliyet gazetesinde Ayşe Özyılmazel'e dair püskürtmelerini yani. (İsim vermeyeyim) Şuur Raporu istenme yaşını almış bir sürü köşeciden beklerdim; ondan beklemezdim. Herhalde on beş-yirmi yıldır yazılarını okumuyordum. BU, vesile olsun istemezdim. Bir gönül bağı var zira. (Şarkı: "Sanki seninle 40 yıllık dost gibiyiz ikimiz.") Annemin evine Cumhuriyet, babamınkine Milliyet alınırdı. Ben okul dönüşlerinde bir-bir buçuk saat gazete okurdum. Dizginlenemez bir iştahla köşeyazarlarını okurdum. Büyük bir zevkle Hasan Pulur'u okurdum. 'ONU

SEVİP SAYMIŞ, TAKDİR ETMİŞTİM'
Kafa bağım olmasa da, kalmasa da; bir gönül bağım vardı yani. Zamanında beni beslemişti. Onu sevip saymış, takdir etmiştim. Şimdi de işte bu Genç Düşmanlığı, Kadın Düşmanlığı ondan gelsin istemezdim. Böylesi bir üsluba yenik düşüşünü görmek istemezdim. İnsan nasıl dedesini bahçesinden erik çalan güzelim çocuklara küfrederken görmek istemezse - öyle. Pijamasının düşüp de, donunun gözükmesini filan. Aynen öyle. Ayrıca bırakın Ayşe'nin yazılarını, Aktüel'de çıkan röportajın tamamını dahi okumadığı anlaşılıyor. Zira Ayşe orda bir aile tanışları olan Hıncal Uluç'a nasıl güç bela ulaştığından söz ediyor. Yazısını Uluç'un Hazine Arazisi'nde görünceye kadar nasıl kıvrandığından/ağladığından söz ediyor. Nasıl 'köpek edilmeye,' perişan edilmeye bu iş aleminde razı olduğundan söz ediyor. Eğer Pulur arada bir Salı Ahbapları dışında kalan köşecilerin "yerlerine" de göz atıyor olsa idi; Sn. Uluç'un Hazine Arazisi'ni (zira basith 1 "köşe" kelimesinin yetersiz kalacağı arazilerdeyiz) oldukça mutat aralıklarla 1 İlan Panosu olarak başka kalemlere de (cömertçe) açık ettiğini müşahade edebilirdi, rahatlıkla. Ve Ayşe'nin orada Sevgi'nin Günlüğü adıyla oldukça başarılı parçalar kaleme alıp Günaydın'daki köşesini kelimenin tam anlamıyla bileğinin hakkıyla kazandığını gözlemleyebilirdi. Çok ilgiliyse bu alemle yani. Diyelim benim Radikal'deki köşemde "Bu kız O kız değil mi? Sevgi'nin Günlüğü bu! Tanıdım! Tanıdım!" yazdığımı. Filan. Yani fark edilebirliğini fark edebilirdi. Zira Ayşe'nin üslubu var, akıcılığı var, gençliği var, gözlemciliği var. SABAH'ın Günaydın'ında haftada 3-4 kez yazmaya hakkı yok mu; olamaz mı yani? Çok mu bu? Çok daha da iyi olabilir. Yaptığı en tahammülfersa iş "Hıncalım. Hıncalım"ladığı o SıkıntıÖtesi röp.'leme imitasyonu zira. Ama onun da bir alıcısı vardır. Bir popüler kültür ilavesinden söz ediyoruz. Bu memlekette kimler kimler, neler neler yazıyorlar
-AYRICA. AMA; iş kadınlara, onların köşe sahibi olmalarına gelince a! Gelsin "yatak odası'' teşbihleri, gitsin en kıdemli dedelerimizde bile bir kahveci ağbi gözü, gözlüğü, gözlemciliği, daha doğrusu gözlemeciliği. Ayşe'yi insan olarak da tanıma fırsatı bulmuş biri olarak; ziyadesiyle İyiAileEvlatlığı'ndan mustarip bu güzel çocuğa nasıl böylesine cinsiyet ayırımcı bir kinle girişebildiğine Hasan Pulur'un - Ben böyle 1 His İnsanı, Üzüntü Gemisi, Duyarlılık Şilebi değilim. "Hazan Mevsimi"ne dair kompozisyon ödevlerim yok. Ama harbiden, yürekten, derinden üzüldüm. "Beklemezdim de, beklemezdim!" diye tutturuyorum. Yani nasıl 8'den 80'e yaygın bir Kadın Düşmanlığıdır? Genç Düşmanlığıdır? Bu memlekette borusunun bangırtısı kulaklarımızı sağır eden? Nüfusunun yüzde altmışının 20 yaşın altında olduğu bu Avrupa'nın, Balkanlar'ın, Yakın Şark'ın Ennn Genç Ulusu'nda nedir bu gençlere, kadınlara yer açmama? Diş bilemece? Görmek istememece? Yok saymaca arzusu? Diyelim Hasan Pulur'un gazetesindeki 70-80 yaşlarındaki köşe yazarlarının orantısına bakıp hem gazete sloganlarının "Geriatri Kliniği İş Başında" olması gerektiğini söylebiliriz rahatça, hem de kadın köşe yazarı orantıları itibariyle okur kitlelerini genişletme ihtimallerinin düşüklüğünden dem vurabiliriz. Nasihatçe. Zira demografik olarak hanımlar beyler, (size acı mı acı 1 haber) ülke nüfuslarının yarısı kadınlardan oluşuyor. Ben de kadın köşeyazarlarının daha fazla olduğu gazeteler görmek istiyorum. Daha da, daha da az değil. (Dedeler ve ağbi-amcalar onları ortalıkta görmek istemiyorlar diye.) Üstelik yalnızca siyaseten doğrucu olayım, kadıncı olayım da torba dolsun diye de değil bu arzum. Zira kadın köşeciler erkeklerden çok daha "taze" "farklı" "polemikçi" "köşeli" bakıyor, bakabiliyorlar da olaylara; ondan işte. Öyle erkeklerin kanatları/yatakları zart zurtlarına da hiiiç girmeyelim. Eşi başyazar olan Ruhat Mengi, diyelim; kötü bir köşeyazarı mıdır? Bir fuzuli işgal vak'ası mıdır? Ara ara böyle salvoları hak etmekte midir yani? Hayır! Benim ölçülerim için fazla sağcı ve milliyetçi bir kalemdir kendileri. Ama ortalık zaten sağcı ve milliyetçi kalemden geçilmiyor. Ruhat Mengi kendini başarıyla okutuyor! Ayrıca kadın haklarıyla ilgili kanun maddeleri mi söz konusu, herkes yan gelip yatarken Ruhat Mengi köşe ödevlerini yapıyor. Cansiperane kadın haklarını savunmayı (dişi aslanlar gibi) biliyor. Tamam KADERleşmeyelim. Yani nasıl Nimet Çubukçu "kadın" bir bakan değil ise, Güler Kömürcü "kadın" bir köşeyazarı değil ise; onlar birer Condoleezza Rice iseler, yani "ne siyahım/ne kadın/ne pianist", tamam KADIN DEĞİL HANGİ KADIN? olması gerekli ise de- Demek ben bazı konularda oportünistim, ennn kötü kadın köşeyazarının dahi, erkek muadillerinden daha iyi ve direkt ve samimi ve harbi ve köşeli ve toparlayıcı ve - Tercih ediyorum işte! Elimde, daha doğrusu yüreğimde değil. Beğeniyorum kadın köşeyazarlarını!

'GENÇ KUŞAK KÖŞE YAZARLARI ÇOK İYİ'
Ayrıca genç kuşaktan yenilerin, o çok az sayıdaki köşecilerin yani; çok da iyi olduğunu, kasmasalar, basmasalar, tüm bu PR zımbırtılarından sıyrılıp bağımsızlıklarını ilan etseler; çok çok daha iyi olacaklarını düşünüyorum. O da ayrı. Apayrı. Mutlu Tönbekici diyelim, mutlak favorim. Benim mahkemelenme rezaletim üstüne Pazar Vatan'da bir "Benim Oğlum Öldü, Seninki de Ölsün!" yazısı vardı ki, parmaklarımı yedim. O yazıyı ben yazsaydım, 318, 301, 288 ve bilumum maddelerden (artık ne çıkarsa bahtıma) yargılanırdım; o ayrı. Yani keşke politika DA yazsa, yazabilse Mutlu. Tutmasa elini kolunu. Cin gibi zira. Favorilerimden Ebru Çapa politika yazarken "siyaset" ile "hamaset"in arasındaki o ince çizgiyi daha az ihlal etse. "İnanın hiç âdetimizde yoktu. Nerden çıktı bu?" diye habire ne kadar ağladığından zırladığından bu kadar bahsetmese de, Eski Güzel Günler'de bizlerden esirgemediği O Muhteşem Mizah Anlayışı'nın topraklarına hepten iltica etse. Ayşe "Hıncalım"ı daha az dinleyip daha az ketlese kendini, Eleştirel Gözü'nü dizginlemekten ve Efendi Kız olma zaruretinden vazgeçebilse. (Yahu ben şu kızlar için bi "Camp 4 Jesus" modeli enternasyonel kamp düzenlesem Küba'da.) Bunların hepsi son derece yetenekli yazarlar. Hepsini habire okuyorum. Hiç SIKILMADAN. Ara ara dertleniyorsam da "Niye kapıp koyuvermiyorlar? Niye daha politik/siyaseten doğrucu/köşeli köşeli olmuyorlar/olamıyorlar," diye diye - Bu benim derdim. (Şarkı: "Ben senin derdini çekemem gönül.") BU onlara ihtiyacımız olmadığı anlamına gelmiyor. Genç köşeyazarlarına, kadın köşeyazarlarına her her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Bu kapalılıktan, bu tıkıslıktan, kabızlıktan, bu "Masa Rezerve" numaralarından, bu Kadın Düşmanlığı'ndan, bu Genç Düşmanlığı'ndan bir an önce kurtulmamızda sonsuz yarar var. Toplumun demografik dağılımından/gidişatından/istek ve arzularından bu denli bihaber siyasetçiliğin de, medyalamacılığın da yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik zira. Dostça bildiriyorum. Kuyruk ağbi ve amcalara da çok acı ve ağır bir havadisim var: Fena halde sıktınız! Emeklilik diye de 1 hakikat var. Yaaaaa.

Perihan MAĞDEN

DİĞER GÜNCEL HABERLERİ
 'Hiçbir değer yargısı olmayan ve şiddeti kendine hak gören...
 Katil doğulur mu, olunur mu?
 Haydarpaşa Garı'nın 100 yıllık yolculuğu
 Hokkabazlar kulübü
 Eline, diline, beline...
 Baldwin şimdi İsa rolünde
 Açıkçası bu bir aşk mektubu: Ah Pedro ah!
 Bu fotoğraflar eğitim için
 Futbol-satranç işbirliği
 Cennette bir şampiyon
 Türkiye'nin Kırgızları
 Kırmızı bekâr, pembe nişanlı, beyaz evli
 Kaderini yendi şampiyonluğu seçti
 'Bit pazarına nur yağdırmayı hiç sevmedim'
 Türk'ün zekâsı böyledir
 Orada güzel şeyler de oluyor
 Vasiyet gerçek oldu
 Sarhoştum, Kasımpaşa'daydım
 Kramnik Dünya Şampiyonu!
    Pazar Sabah Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
Nedir alıp veremediğimiz?
İnsan güzel haberler aldığı...
MEHMET ALTAN
Cumhuriyet ve demokrasiyi...
ÖNCEL ÖZİÇER
Yedi hepimizin en sevdiği!
Geçen hafta 40 sayısıyla,...
KAZIM KANAT
Karım olmadan asla
Aslında bunca anlatacağım sorunun...
ERDAL ŞAFAK
Eline, diline, beline...
Rüşvet, yolsuzluk, adam...
Da Vinci'nin şifresi İstanbul'da çözülüyor
Da Vinci'nin şifresi İstanbul'da çözülüyor
Kasım ayından yılbaşına kadar Rahmi M. Koç Müzesi'nde sürecek olan...
'İmkânsız' nasıl başarılır?
'İmkânsız' nasıl başarılır?
Her şey adaptasyonda gizli. Hastalanıp hastalanmamak da, başarıp...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.