kapat
   
21 Ekim 2006 Cumartesi
 
SABAH Gazetesi
 
Servislerimiz
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Dr. Erhan Afyoncu @ SABAH
 
Akıl hastaları Avrupa'da ciddi işkence görürdü
Görünmeyen ordular
Sorular ve cevaplar...
Süt kebabı
yarın

Akıl hastaları Avrupa'da ciddi işkence görürdü

Osmanlı'da akıl hastaları günlük hayatın içinde tutulur ve insan gibi muamele görürlerdi. Avrupa'da ise akıl hastaları ya şeytan ruhunu ele geçirmiş diye yakılır ya da toplumdan dışlanırdı.

Edirnede İkinci Bayezid Dârüşşifası.Osmanlılar'da doktorluğun oturmuş, kendisine özgü kuralları ve kanunları vardı. Bir doktor hastayı kafasına göre muayene edemez, ona zarar verecek bir tedavi uygulayamazdı. Tedavisinden memnun olmayan hasta mahkemeye müracaat ederek doktorundan tazminat ister, mahkeme de konuyla ilgili olarak bilirkişinin raporu doğrultusunda hareket ederdi. Böylece hastanın da doktorun da hakkı hukuk yoluyla korunurdu. Yine bir hasta rastgele ameliyat edilemezdi. Hastalığı, cerrahi operasyon ve sonuçları hakkında önceden bilgilendirilirdi. Karşılıklı mutabakata varınca da iki taraf adına rıza senedi denilen bir belge imzalardı. Hasta ödeyeceği ücreti ve ameliyatın sonunda bir şikayette bulunmayacağını doktor da kendi sorumluluğunu belirtirdi. Biofarma'nın yayınlandığı iki ciltlik "Osmanlılar'da Sağlık" isimli kitapta Osmanlı sağlık politikalarının insana hizmeti esas alan, ırk ve din ayrımı gözetmeyen bir anlayışa dayandığı hakkında birçok ilginç örnekler bulunuyor.

HASTA VE TOPLUM
Avrupa'da 15. veya 16. yüzyılda bazı hastalıklara yakalananlar, toplumdan dışlanırken, hatta yakılırken Osmanlılar'da bunun tam aksi uygulamalar yaşanmıştı. Osmanlı'nın çağdaşı bazı Avrupa devletlerinde cüzzamlı hastalar toplumdan tamamen dışlanırdı. Osmanlı'da ise cüzzamlı hastaların halk tarafından rahatsız edilmemesine büyük önem verilirdi. Halkın şikayetlerine karşılık tespit edilen mahkeme kayıtları arasında Osmanlı tıbbının ve hukukunun insani yönü hakkında oldukça çarpıcı örneklere rastlanır. Hastanın topluma zarar vermemesine özen gösterilirken toplumdan koparılmamasına da dikkat edilirdi. Bu tür hastalıklar için özel mekânlar oluşturulmuş ve hayatlarını en iyi şekilde sürdürmeleri sağlanmıştı. Cüzamlılar için Miskinler Tekkesi ve Karacaahmet Cüzzamhanesi gibi onlarca tedavi merkezi kurulmuştu.
Sağlık hayatında hukukun özel bir yeri vardı. Hastaların toplumdan tecridine ancak uzman hekimlerden raporuyla mahkeme karar verirdi. Böylece hastalara sahip çıkılmış, toplum tarafından horlanmaları, kovulmaları, mağdur edilmeleri önlenmiş, ya aileleri yanında yaşamaları sağlanmış, ya da bu mümkün değilse tedavi merkezlerinde barındırılmışlardı.
Osmanlı'da mecnunlar, meczuplar, divaneler, yani akıl hastaları günlük hayatın dışına atılmadı. Daha da ötesi hayatı zenginleştirici bir unsur olarak toplum içinde kalmalarına özen gösterildi. Mecnunlar, kişiliklerinin ve deliliklerinin niteliğiyle de ilişkili olarak bazen bir eğlence nesnesine dönüştürülse de şefkat ve merhametle hatta hürmetle muamele görmüşler ve mahallelerinde yaşayıp gitmişlerdi. Delilikleri tehlikeli hale geldiğinde ise tedavi veya muhafaza maksadıyla bimarhanelere, yani akıl hastanelerine nakledilmişlerdi.

HASTANE MÖNÜSÜ
Osmanlı hastanelerinde genel hastaların yanında akıl hastalarına da bakılırdı. Meşhur Türk seyyahı Evliya Çelebi, Fatih Sultan Mehmed'in 1470'te yaptırdığı İstanbul'daki Fatih Darüşşifası'nı, yani hastanesini "70 odası, 80 kubbesi ve 200 hademesi olan Fatih Sultan Mehmed Tımarhanesi'nde gelen hastaya bakılır ve hastalığına uygun ilaçlar verilir. Sırmalı ve ipekli gecelikleri vardır. Her gün iki öğün lezzetli çeşit çeşit yemekler pişirilerek dert sahiplerine dağıtılır. Öyle sağlam bir vakıftır ki mutfağında keklik, turaç ve sülün kuşlarının etleri bulunmazsa bülbül, serçe ve güvercin pişirilip hastalara dağıtılsın diye vakfiyesinde yazılmıştır. Hastalara ve akıl hastalarının hastalıklarının iyileşmesi için saz çalanlar ve şarkı söyleyenler vardır" diye anlatır.
1842'de Fatih Darüşşifası'nı ziyaret eden Fransız Psikiyatrist Moreau de Tours, "300 yıl önce yapılmış ve servet ayrımı yapılmaksızın tüm hastaların kuruma kabul edildiği bu hastanenin 1800'lerin Fransa'sında Esquirol'ün akıl hastaneleri için önerdiği ideal kriterlere uyduğunu" söyler.
Fatih Sultan Mehmed'in oğlu İkinci Bayezid'in 1482'de Edirne'de yaptırdığı darüşşifada akıl hastalarına uygulanan tedavi yöntemleri günümüzde bile hayranlık uyandırır.
Bir başka coğrafyada, Avrupa'da haklarında "cadı" oldukları için kendilerine yapılacak işkence tekniklerini anlatan Malleus Meleficarum gibi kitaplar yazılan deliler, Osmanlı hastanelerinde keklik ve sülün etiyle besleniyor, bahçelerde gülleri koparmalarına, çimenler üzerinde olmalarına müsaade ediliyor ve dertlerinin devası için hanende ve sazendelerin seferber ediliyordu.
Schultz, Modern Psikoloji Tarihi kitabında, "Akıl hastalıklarının tedavisinin tarihi etkileyici olduğu kadar üzücüdür ve insanlık dışı davranışların göz alıcı bir resmini sunar. Bu insanlar kilise tarafından kurulan yerlerde işkence görüyor, suçlanıyor ve vahşi infazlara maruz bırakılıyorlardı. Hastalar kötü ruh ve şeytan olmakla suçlanıyorlardı. Ruhsal rahatsızlık çekenlerin tedavisi duygusal rahatsızlıkların sebebinin kötülük, büyücülük ve şeytanın adamı olma olduğuna inanıldığından öncelikle suçlama ve cezadan oluşuyordu. Şartlar Rönesans döneminde de değişmedi" diye Avrupa'daki akıl hastalarının durumunu tasvir eder.
Osmanlı'nın temel eğilimi mecnunlarını, divanelerini günlük hayatın içinde tutmaktı. Avrupa'da ise ya şeytan ruhunu ele geçirmiş diye yakılır ya da en hafinden toplumdan tamamen dışlanıp, insanlığa yakışmayan bir muameleye tabi tutulurlardı.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Kutsal Emanetleri canımızla koruduk   / 20-10-2006
 Eskiden okula törenle başlardık   / 19-10-2006
 Eyüp Sultan'daki Zemzem Kuyusu   / 18-10-2006
 Sloganları kardeşlikti 1.5 milyon insan öldü   / 17-10-2006
 Avrupa'ya bakışımız bir kitapla değişti   / 16-10-2006
 Kadızadeler minareleri yıkmaya kalkmışlardı   / 15-10-2006
 Sahabeler Diyarı Şehri İstanbul   / 14-10-2006
 Protestanlar soluğu Osmanlı'da almıştı   / 13-10-2006
 Fransa Kralı'na o meşhur ferman   / 12-10-2006
 Kahramanlık nutkuyla gelen ağır hezimet   / 11-10-2006
HINCAL ULUÇ
Dünden bugüne.. Başlık atma sanatı ..
Gazeteciliğe...
Dr. ERHAN AFYONCU
Akıl hastaları Avrupa'da ciddi işkence...
Elde var sıfır
Elde var sıfır
Üç büyükler, Şampiyonlar Ligi'nde ve UEFA Kupası'nda sıfır çekti. Bu...
Zico'ya ek süre
Zico'ya ek süre
Fenerbahçe'nin, Newcastle deplasmanında ortaya koyduğu futbol, bu...
Erdoğan Bördübet'te dinlenecek
Rahatsızlığının ardından evinde dinlenen Erdoğan, bayram tatilini...
'Benim balyozum gerçek'
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aracının camını kıran balyoz...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu