kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Araplar'ı uyandıran adam
Arapları uyandırdı

Cemal Abdül Nasır, en az 50 yıl boyunca Arap ulusunu birleştirme hayallerinin 'Kutup yıldızı' oldu. Ne var ki bugün, tahtını hiç ummadığı kişilere kaptırmak üzere... Onun İsrail'i haritadan silme misyonuna şimdi Ahmedinecad ve Nasrallah sahip çıkıyor


Araplar'ı uyandıran adam

Cemal Abdül Nasır, en az 50 yıl boyunca Arap ulusunu birleştirme hayallerinin 'Kutup yıldızı' oldu. Ne var ki bugün, tahtını hiç ummadığı kişilere kaptırmak üzere... Onun İsrail'i haritadan silme misyonuna şimdi Ahmedinecad ve Nasrallah sahip çıkıyor.

Bu sayfada Ortadoğu liderlerinin pek çoğunu konuk ettik. İran'dan Suriye'ye, Irak'tan İsrail'e, Lübnan'dan Suudi Arabistan'a ve Körfez emirliklerine kadar... Kahramanlarımız -Refik Hariri dışında- uçsuz bucaksız mayın tarlasından farksız bu coğrafyada at koşturmaya devam ediyor. Bugünkü portremiz ise 36 yıl önce hayata veda etti, ama fotoğrafları hâlâ milyonlarca evi süslüyor, ruhu gece-gündüz Magrip'ten Maşrık'a kadar tüm Arap âlemini dolaşıyor, ideolojisi kuşakları tetikliyor. Daha ne zamana kadar? Onun bayraktarlığını yaptığı laik Arap milliyetçiliğinden korkan ABD'nin panzehir olarak bölgeye salıverdiği İslami akımlar cini artık kontrolden çıktığına göre, ikinci ölümü galiba pek de uzak değil.


Çölden esen sıcak rüzgârların nefes almayı bile güçleştirdiği 26 Temmuz 1956 günü, Kahire Radyosu'nun naklen yayınladığı İskenderiye'deki coşkulu mitingte hırıltılı bir ses (günde beş paket sigara nedeniyle) Arap dünyasına haykırıyordu: "Kaldır başını kardeşim. Bundan sonra kimse seni aşağılayamayacak. Gururunu yeniden kazanıyorsun." O, 'Reis'in sesiydi. Mısır Devlet Başkanı Albay Cemal Abdül Nasır'ın. Süveyş Kanalı'nda kendi deyimiyle, 'Askersiz emperyalizm' düzenine verip veriştiriyordu. Kanal'ı işleten İngiliz ve Fransız sermayesine... Nasır'ın İngiltere ve Fransa üstünden 'Kapitalist sömürü düzeni'ne ağzına geleni söylemesinin nedeni, firavunların piramitlerinden bu yana insanoğlunun Mısır'da inşa edeceği en büyük esere, Assuan Barajı'na çelme takılması, finansmanı için güvence verilip sonra cayılmasıydı. Sadece Mısırlıların, Fas'tan Basra Körfezi'ne kadar uzanan coğrafyadaki 100 milyonlarca Arap'ın değil, Batı'nın da dinlediği ve kodlarını çözmeye çalıştığı konuşmasında Nasır, 14 kez Ferdinard de Lesseps'in adını andı. 1869'da Süveyş Kanalı projesini başlatan Fransız diplomatın... Aslında, Ferdinard de Lesseps bir parolaydı. Nasır'ın yemin ettirerek görev verdiği 30 güvendiği adama "Harekete geçebilirsiniz,'' mesajının parolası.

SÜVEYŞ KANALI'NIN FETHİ
O 30 kilit adam, işareti alınca Süveyş'ten Port Said'e kadar kanalın değişik noktalarındaki yönetim birimlerine yöneldi. Direnişle karşılaşmadan çoğu Fransız olan Batılı yöneticileri ilk uçakla memleketlerine dönmeleri için havaalanına gönderdiler. Kanal çalışanlarının ruhu bile duymadan yönetim devri gerçekleşti. Ve Nasır, iki saatlik söylevini şöyle bitirdi: "Sizlere şu dakikalarda Mısır'ın evlatlarının Süveyş Kanalı'nın denetimini ele geçirdikleri müjdesini vermekten sonsuz mutluluk duyuyorum." İskenderiye'deki alandan kulakları sağır edecek kadar güçlü sevinç çığlıkları yükseldi. Kahire Radyosu'nun naklen yayınının ulaştığı tüm Arap kentlerinden de... İngiltere, Fransa ve Nasır'ın kanalı kullanmasını 1955'te yasakladığı İsrail, 24 Ekim 1956'da Sevr'de imzaladıkları gizli anlaşmayla bu girişime savaşla yanıt vermeyi kararlaştırdı. 'Silahşör' adlı operasyon, 29 Ekim'de İsrail ordusunun Sina Yarımadası'na girmesiyle başladı. Ardından İngiliz ve Fransız paraşütçüleri indirme yaptı. Yoğun çatışmalardan sonra Port Sait'i ele geçiren işgal güçleri, Nasır'ı devirmek için Kahire'ye doğru ilerlemeye başladı. İngiltere Başbakanı Anthony Eden, "Nil'in Hitler'ini tarihe gömme zamanı geldi," diye haykırıyordu. Ama Sovyetler Birliği lideri Nikita Kruşçev'den gelen mesaj onları durdurmaya yetti: "Bir adım daha ilerlerseniz, atom bombası atarım." Önlerine baka baka Mısır'ı terk ettiler. Bedelini de ağır ödediler: Londra'da Eden, istifa etmek zorunda kaldı ve Osmanlı'nın çöküşünden bu yana Ortadoğu'da borusu öten tek güç diye gösterilen İngiltere bölgeden silindi. En azından 1991'deki Çöl Tilkisi Harekâtı'na, hatta 2003'teki Irak Savaşı'na kadar. Fransa daha çabuk toparlandı; 1958'de iktidara gelen General Charles de Gaulle'ün Ortadoğu'da Arap yanlısı politikaları sayesinde. Sovyetler Birliği ise tarihe karışacağı 1990'a kadar bölgede 'Alternatif' oldu. Zaten Assuan Barajı da onun mali ve teknik yardımlarıyla inşa edildi. Cephede yitiren ama masada kazanan Nasır ise sadece Arap dünyasının değil, ilerde 'Bağlantısızlar Hareketi' adını alacak Üçüncü Dünya ülkelerinin de liderliğine yükseldi. Cemal Abdül Nasır 1918'de İskenderiye'de bir memurun oğlu olarak doğdu. Kahire'de yaşayan amcalarından biri sıkı devrimciydi. Yani, İngiliz mandasındaki Mısır'ın bağımsızlığını isteyen bir milliyetçi. Cemal'i onun yanına gönderdiler. Eh, amca da hakkını verdi: Cemal 16 yaşında bağımsızlık için sokak savaşları yapan 'El Fatat' (Genç Mısır) örgütünün bıyığı terlememiş militanı olarak polisle giriştiği çatışmada tutuklandı. Bu ilk 'devrimci pratik' sonrası öğrenimini tamamlamaya karar verdi. Askeri akademiyi parlak dereceyle bitirdi.Ardından daha ciddi bir 'pratik'le sınandı: Birleşmiş Milletler'in İsrail devletinin kurulmasına onay veren oylamasından sonra çıkan 1948 savaşında. Cephede omzuna saplanan kurşunla yaralandı. Araplar'ın yenilgisiyle noktalanan savaşın sonuna doğru birliğiyle Filistin'deki Felluce bölgesinde (Irak'takiyle karıştırmayın) mahsur kaldı. Aylarca süren çaresizliği ateşkes ilanıyla noktalandı. Mısır'a dönmesine izin verildi.

HEDEF KRAL FARUK'UN TAHTI
Dönüşünde Arap rejimlerine karşı öfke ve kin doluydu. Özellikle de Mısır'da Kral Faruk'un (Osmanlı'nın vali olarak gönderdiği, daha sonra başına bela olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa sülalesinden geliyordu) çürümüş yönetimine karşı. O öfke ve kinle Özgür Subaylar Hareketi'ni kurdu. Genç subayların katıldıkları bu örgütün tek amacı vardı: Kral Faruk'u devirmek. Devirdiler de. 23 Temmuz 1952'de Nasır öncülüğünde girişilen darbe başarıya ulaştı, Faruk tahttan indirilip cumhuriyet ilan edildi. Ve Mısır, 11 subaydan oluşan Devrim Konseyi'yle yönetilmeye başlandı. Başlarına göstermelik olarak, devrimin hiçbir aşamasında yer almamış bir üst rütbeliyi getirdiler: General Muhammed Necip. Nasır 'sadece' içişleri bakanlığını üstlenmekle yetindi. Kuklaların ömürleri ya da iktidarları uzun sürmüyor. Nasır, 1954 başında, Cumhurbaşkanı Necip'i 'Müslüman Kardeşler' örgütüne destek verdiği iddiasıyla tutuklattı, başbakanlığı üstlenip dizginleri tam eline aldı. İki yıl sonra yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerine tek aday olarak girdi ve yüzde 90 küsur oyla seçildi. İlk işi merkezi yönetimi güçlendirmek oldu. Onu sanayinin millileştirilmesi, tarım devrimi ve Assuan Barajı gibi büyük altyapı projeleri izledi. Nasır'ı Mısırlılar kurtarıcı olarak görmeye başlamıştı. Halkın bu sınırsız sevgisi bir 'suikast' ile neredeyse tapınmaya dönüştü: 26 Ekim 1954'te bir mitingte, Müslüman Kardeşler militanı olduğu iddia edilen Mahmut Abdüllatif adlı genç, silahını ona doğrultup sekiz kez tetiğe bastı. Çok yakın mesafeden ateş edilmesine rağmen, kurşunların hiçbiri Nasır'a uğramadı ve 'Reis' soğukkanlılığını zerrece yitirmeden konuşmasına devam etti: "Bu zavallı, karanlık kafalıların sadece bir kiralık katili. Sevgili yurttaşlarım, heyecanlanmayın, gördüğünüz gibi ölmedim, dimdik ayaktayım." Bazı kaynaklara göre, saldırı sırasında Nasır'ın korumalarının yerlerinden bile kıpırdamamaları, suikastin düzmece olduğunu düşündürüyor. Gerçek ne olursa olsun, Nasır fırsatı iyi kullandı, 'Müslüman Kardeşler'e karşı amansız operasyon başlattı. Suikastten bir buçuk yıl sonra da hem halkın heyecanını ulusal bir davaya yönlendirmek hem de iktidarını iyice sağlamlaştırmak için Süveyş Kanalı'nın millileştirilmesi planının düğmesine bastı. Her ne kadar İsrail birlikleri o savaşta neredeyse Kahire kapılarına dayanmış olsa da masada Mısır'ın kazanması, Nasır'ı Arap âleminde kahraman yaptı. Nasır'ın stratejisi 'Arap milliyetçiliği' üstüne kuruluydu. Arap âlemini tek devlette birleştirmeyi amaçlayan milliyetçilik. Ve de Batı ile çatışmayı göze alan milliyetçilik. İlkesi şuydu: Arap topraklarının zenginlikleri, emperyalist Batılıların değil, Arap ulusunun çıkarları için kullanılmalı. Bu stratejisi, Arap dünyasında derin yankı yapınca tüm ülkelerde Nasırcı partiler kurulmaya başladı. Onu birleşme çağrıları ve deneyleri izledi. 1958'de Mısır ve Suriye birleşti. Yeni devlete Birleşik Arap Cumhuriyeti adı verildi. Daha sonra Güney Yemen de bu birliğe katılmanın eşiğine kadar geldi. Ama 1961'de Şam'daki Mısırlı bürokratların Suriyeliler'i küçümsemeleri, gizli polisin de aydınlara terör estirmesi gibi nedenler birliğin sonunu getiriverdi. Nasır elbette hayallerinin yara almasına üzüldü ama pek belli etmedi. (Daha sonra Libya lideri Kaddafi, Araplar'ın bu büyük ama aslında 'serap' olan projelerinin sahipliğini üstlendi. İki kez Mısır'la tek potada erime hamlesi yaptı, olmadı. Sonra Tunus'la denedi, yine kâğıt üstünde kaldı. Şimdi öylesine bezdi ki Arap dünyasına sırt çevirdi.) Nasır'ı çökerten, Arap dünyasında açtığı yaraların bugün bile kanamaya devam ettiği 1967'deki Altı Gün Savaşı oldu. Aslında savaşın fitilini o ateşledi. 1956 savaşı sonrası varılan ateşkes hükümlerini çiğneyerek BM Barış Gücü'nden bölgeyi terk etmesini istedi. Ardından İsrail sınırına asker ve tank yığdı.

İSRAİL'E AÇIK SAVAŞ İLANI
Onu 23 Mayıs 1967'de Tiran Boğazı'nı İsrail gemilerine kapatması izledi. Bu, Elyat Limanı'nın ablukaya alınması ve İsrail'in petrol ithalatının engellenmesi anlamına geliyordu. İsrail, Nasır'ın hamlesini 'Casus belli', yani 'Savaş nedeni' saydı. O sırada Nasır, Suriye'yi ve biraz zorlanarak da olsa Ürdün'ü bu 'hesaplaşma'ya katılmaya ikna etmekle uğraşıyordu. Sonra da dönüşü olmayan bir çağrıda bulundu Arap halkına: "Tek hedefimiz var; İsrail'i ortadan kaldırmak. Arap ulusu bunun için savaşmak istiyor." Bu açık savaş ilanı üstüne İsrail 5 Haziran 1967'de Mısır'a saldırdı. Bir hamlede Sina'yı ele geçirip Süveyş Kanalı'na ulaştı. Ardından Mısır'la uğraşırken kendisine saldıran Ürdün'ü püskürttü. Sonra da Suriye'yi. Bilanço Araplar için tam bir faciaydı: Mısır, Süveyş Kanalı'nın doğu kıyısına kadar tüm topraklarını yitirmişti, Ürdün ise Doğu Kudüs'ü. Suriye'ye gelince Golan Tepeleri'ni kaptırmıştı. Nasır, tüm görevlerinden istifa etti. Ama gelişmeleri sağlama alarak: Gizli servisler, güvenlik güçleri, ordunun yönlendirmesiyle halk günlerce sokaklara dökülüp "Bizi bırakma Nasır," mitingleri yaptı. O da çağrılara boyun eğip iktidara döndü. Döner dönmez yıpratma savaşı başlattı: Kanalın batı yakasından topçu ateşiyle İsrail mevzilerini dövüyordu. İsrail de uçaklarının Mısır semalarında yaptıkları dalışlarla yanıt veriyordu. ABD'nin yoğun çabalarıyla 1970 Ağustos'unda sinir savaşına ara verildi. Bir ay sonra da 28 Eylül'de Nasır, Ürdün ile Filistin gerillaları arasındaki kanlı hesaplaşmayı noktalayan anlaşmanın imzalandığı bir Arap Birliği toplantısı ardından geçirdiği kalp krizine yenik düştü. Son nefesini verdiğinde saatler 06.15'i gösteriyordu. Ölümü halka beş saat sonra duyuruldu. 1 Ekim'de beş milyon kişinin katıldığı cenaze töreniyle uğurlandı. Mezarının baş ucunda o beş milyon kişi yemin etti: "İnsanların en mübareği, halkların kurtarıcısı, savaşlarımızın başkomutanı Cemal Abdül Nasır; mücadeleni sürdüreceğimize yemin ederiz. Arap dünyasını birleştirmek ve güçlendirmek için çalışacağımıza tanrı ve vatan adına ant içeriz."


Ne garip onun İsrail'i haritadan silme misyonunu şimdi Şii İran'ın Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad üstleniyor. Sünni Arap ülkelerinin en büyüğünün lideri olan Ahmedinecad'ın Arap âlemini kaynaştırma, birleştirme ve büyük bir güç haline getirme sevdasına da bir başka Şii, Lübnan Hizbullahı'nın lideri Şeyh Hasan Nasrallah sahip çıkıyor. Nasır rüyasında görse, hayra yormazdı.
DİĞER GÜNCEL HABERLERİ
 Blair-Murdoch jestleşmesi
 Kozlar İstanbul'da paylaşılıyor
 Kadınların kariyeri evliliği yıkıyor mu?
 Açık hava randevu evi
 'Burada gençler cinsel ilişkiye susamış durumda'
 Türk erkeği 2006
 Şimdi herkes bu balıkçıda
 Paparazzinin çilesi
 Japonya, güneşin oğlunu bekliyor
 Herkes bu şarkıyı konuşacak
 Hitler için savaşan Yahudi askerler
 'Her kulaç ailem için'
 Marmara'da hâlâ hayat var
 Futbola Latin ritmi
 Kusursuz bir gelin olmak sizin elinizde
 Kuaför fuarının açılışını erkekler yapıyor
 Amerikan rüyası artık sona erdi
 Sosyeteye üç günlük dadı
 Aşkı arayan kadın
    Pazar Sabah Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
Gülümseyen yazılar
Ne konuşabiliyor, ne de duyabiliyor.
MEHMET ALTAN
Hasat zamanı
Biz şehirlerde sıcaklardan kavrulurken...
GÜLSE BİRSEL
Bizim indigo çocuklardan neyimiz...
ÖNCEL ÖZİÇER
Bu kaçış, korkaklıktan değil
Daha önce nasıl gözümden...
KAZIM KANAT
Keklik ve yavruları kurtuldu mu?
Ege'nin en güzel mis...
Rembrandt 400 yaşında
Rembrandt 400 yaşında
Rembrandt Harmenszoon van Rijn, tüm zamanların en önemli Hollandalı...
Büyük Nefes Köyü açık hava müzesi gibi
Büyük Nefes Köyü açık hava müzesi gibi
Pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış Yozgat'ın Büyük Nefes Köyü'nde...
Ona karanfil ve canlı renkler çok yakışıyor
Renkli kıyafetleriyle dikkat çeken Rahmi Koç, modacıların gözünde tam...
Tarih, deniz, güneş, seks klişesi ve Bodrum
Neden Türkiye çok alternatifli bir tatil cennetiyken, dış basın bir...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.