Su bile yasak
El kremi? Olmaz. Ruj. Komik olmayın. Islak mendil. Düşünmeyin bile. Portakal suyu? Su? Kapalı şişe su bile alamaz mıyım? Hayır. Parfüm kalmış çantamda onu ne yapacağım? Atacak mıyım? Şaka ediyor olmalısınız. Ya ilaç? O da mı sakıncalı? El çantası yok mu? İyi de pasaportları, cüzdanımı, cep telefonumu nereye koyacağım? Bu nedir? Nasıl? Hepsini bu verdiğiniz poşete mi koyacağım? İyi de kitapları, dergileri, i-pod'u ne yapacağım? Yasak mı? Güldürmeyin beni. Uçak yolculuğu bir şeyler okumadan, müzik dinlemeden geçer mi? Peki ya bilgisayarımı ne yapacağım? Bavula mı? Hayatta olmaz. Kırılır yani... Abarttınız artık. Tamam tamam, koyuyorum.
Bavulumda şampuan var mı? Bir düşüneyim. Sanırım yok. Likit mi? Nemlendirici, vücut kremi, bir de jöle var. Onlar likit sayılır mı? Ne demek çıkarın? Bavulda bile bunları taşımak yasak mı yani? Yasakmış. Yazdıklarım az bile. Amerika portakal rengi koda geçtiğinden beri durum böyle. Portakal renginden az sonra kırmızı kod var. Yani en tehlikeli halden bir önceki durumdayız.
George Clooney'in Syriana isimli filmi Ezan sesiyle başlıyor. Arap gençlerin din uğruna nasıl kamikazelere döndükleri anlatılıyor. United 93 filminde ise 11 Eylül günü Washington'a düşen uçağın hikayesi var. Filme göre Beyaz Saray'ı hedef alan uçağın yönünü son anda yolcular değiştirmiş. Amerikalılar güya uçağı vurmamışlar. CNN'de Hizbullah'ın İran'da nasıl barındığını anlatan bir belgesel izliyorum. O bitiyor El Kaide konulu başka bir program başlıyor. History Channel'da 11 Eylül anlatılıyor. İngiltere alarmı... Seyahat etmeye kalkanların havaalanlarında bezdirilmesi. Televizyon programları... Hollywood filmleri... Amerikalı korkutulmuş, sindirilmiş durumda. Artık Ortadoğu'daki savaşı mısır yiyerek seyretmiyor. Amerikalı tatile bile gidemiyor. Özgürlükler ülkesiymiş. Boş versenize...
|