|
|
Hoşgeldin Metin Uca
PASSAPAROLA'yı Kanal 1 ekranlarında büyük bir keyifle izliyorum. Ve ne yalan söyleyeyim, izledikçe Metin Uca'nın başka projeler peşinde koşarken harcadığı ve bana göre boşa geçen zamanına üzülüyorum. Zira bazı yarışmalar vardır ki, artık sunucularıyla özdeşleşmiştir. Mehmet Ali Erbil'in Çarkıfelek'i, Kenan Işık'ın Kim 500 Bin İster'i neyse, Metin Uca'nın Passaparola'sı da o... Bir yarışma hem genel kültür içerecek, hem eğlenceli olacak, hem de heyecan vaat edecek. Ekranda bu senteze ulaşabilen program sayısı parmakla gösterilecek kadar azdır. Ama Passaparola'nın bu denli ilgi ve kabul görmesinin en önemli nedenlerinden biri de "biçilmiş kaftan" Metin Uca'dır. Sevgili Uca, Passaparola'dan ayrı düştüğü dönemde çok hırpalandı. Hem fizik (!) hem de moral olarak. Geri dönüşler bazen insanı yeniden yaratır. Bunu en iyi bilenlerdenim. Metin'in Kanal 1 ekranlarında ayrı bir enerjiyle yeniden doğduğuna şahit oluyorum. Ama içindeki o hiç dizginleyemediği protest, yaramaz, zıpır çocuğun da farkındayım. Metin ekranda Günaydın Türkiye formatında bir sabah programına kavuşamadığı sürece içindeki o haylaz çocuk hep gömleğinden dışarı fırlamak isteyecektir. Yarışma sırasında bazen Metin'in yakasından başını uzatan ve "sosyo-politik saplamalar yapan" o çocuğu görüyorum. Büyümüyor. Umarım hiç büyümez...
|