Hukuk mu bürokrat mı?
TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın verdiği rakamsal dökümlere göre Meclis, geçen yasama yılını oldukça iyi bir performansla kapattı. Meclis, kendisine gelen 121 tasarı ve 248 tekliften, 139'unu kanunlaştırdı. Meclis'in 9 aylık çalışma süresi dikkate alınarak rakamsal olarak bakıldığında ayda ortalama 16 yasa çıkarılmış. Son dönemdeki olağanüstü çalışması bir yana bırakılırsa, haftada üç çalışma günü bulunan Meclis, neredeyse her çalışma gününde birden fazla yasayı kanunlaştırmış. Peki bu kadar yasa hakkında milletvekillerinin bilgi performansı nasıl? Son bir haftada konuştuğumuz milletvekillerinin söylemlerinden yola çıktığımızda, iyi olduğunu söyleyemeyiz. Bu sadece iktidar için değil, muhalefet milletvekilleri için de geçerli. Çoğunluğu ihtisas alanlarına girse dahi çıkarılan yasalar hakkında bilgi sahibi değil. Yaptıkları, salonun en ön sıralarında oturan grup başkan vekiline uyup "evet" veya "ret" için el kaldırmaları...
Aşağıda bozuluyor İhtisas komisyonlarından birinde görev yapan iktidar partisi milletvekilinin söylediği şu söz her şeyi anlatmak için yeterli: "Yukarıda komisyonda, uyum içinde CHP ve Anavatan ile anlaşıp kanunu aşağı yolluyoruz. Genel Kurul'da, bakanlık bürokratları arkadaşlarımıza yazıp verdirdikleri önerilerle kanunu başka bir şekle büründürüyor." Ve dikkat çektiği bir nokta daha: "Kanunlar görüşülmeye başlamadan 48 saat önce incelemesi için milletvekillerine dağıtılma zorunluluğu da bu dönemde kalktı..." Peki, bu zorunluluğa uyuluyor olsa bile milletvekillerinin kanunları inceleme şansı ve zamanı var mı? Hemen belirtelim; yok. Nitekim Arınç'ın verdiği şu rakam da neden zamanları olmadığını göstermeye yetiyor: "Bu yasama döneminde toplam 668 bin 396 ziyaretçinin geldiği Meclis'i günde ortalama 3 bin 586 kişi ziyaret etti..." Neredeyse bir ilçe nüfusu kadar kişi her gün Meclis'i ziyaret etmiş. Çoğunluğunun derdi de aynı: "İş, tayin, terfi, maddi ve manevi talepler bir de hastalık..."
ÖSYM Başkanı'na telefon Bazılarının talepleri ise fıkra gibi: "Benim çocuk üniversite sınavına girdi, ÖSYM Başkanı'na bir telefon açsan da puanını mühendisliğe girecek kadar yüksek verse..." Özellikle Doğu ve Güneydoğu milletvekillerinin Genel Kurul çalışmalarından fırsat buldukları andaki ihtisas alanları ise hastaneler... Yeni yasama dönemi başladığında, merkezin yetkilerini yerele dağıtmayı hedefleyen AK Parti'nin dördüncü yılda geldiği nokta böyle...
Anavatan'ın durumu Meclis'te başka paradokslar da yok değil. Örneğin Anavatan Partisi'nin Hazine'den alacağı yardımın durumu... Maliye Bakanlığı, Anavatan Grubu'na hak ettiği halde Hazine yardımını vermiyor. Anavatan da iki defadır İdare Mahkemesi'ne açtığı davayı kazanıp Maliye Bakanlığı'nın kapısına dayanıyor. Bakanlık, yargı kararı çerçevesinde 2005 için ödemede bulunmasına rağmen, 2006 yılı Hazine yardımını Anavatan Partisi'ne ödememekte direniyor. Sonunda, geçen hafta Anavatan yöneticileri Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın kapısına dayanıp, "Yargı kararını uygulayın, Hazine yardımımızı verin" diyor. Aldıkları yanıt, "Bürokratlar ödenmemesi gerektiği görüşünde" oluyor. Bürokrat görüşü, yargı kararının önüne geçiyor. Maliye Bakanlığı'nda Anavatan yöneticileriyle bugün yapılacak toplantıyla sorun aşılmaya çalışacak. Keşke, hukukçu kimliğini her zaman önde tutan TBMM Başkanı Arınç da dün Meclis'teki bir siyasi parti grubunun yaşadığı bu soruna değinebilseydi...
|