98 ruhu sahada
Maç öncesi Brezilyalı gazetecilerle sohbetimizde ortak söylemleri şuydu: "Beckenbauer kupayı Blatter'den satın aldı." Şampiyonluğa inanmıyorlardı. Final oynamayı kupayı almak kadar başarı sayıyorlardı. Portekiz'den çekindiklerini dile getiriyor, Fransa'yı pek de kaale almıyorlardı. Maç da öyle başladı. İlk 13 dakikada Fransa değil şut çekmek, rakip ceza sahasına bile girmedi. Ama ilk girişlerinde 1 dakika ceza sahasında kaldılar. İki tarafnn de amacı tandemin arkasına atacakları toplarla gol bulmaktı. Fransa ilk yarı boyunca JuanLucio zincirini bir kez geçebildi, onda da Juan sarı kartlık oldu. Brezilya ise Kaka ve Ronaldinho'nun sahada yokları oynamasıyla bütün yükün üzerine bindiği Ze Roberto'nun da tek kalmasıyla hiçbir organizasyon yapamadı. Her maçı bir jübile havasında oynayan Zidane'ın olağanüstü futbolu ve Vieira'nın ön libero dersleriyle kendine güveni giderek artan Fransa 2. yarı kazanmak için daha çok Brezilya sahasında geçirdi. 46'da Vieira'nın kaçırdığı golden sonra Brezilya'nın oyun gücü iyi düştü. Zidane ve arkadaşları 98 ruhunu yeniden yakaladı. Artık Fransız taraftarların sesinin daha gür çıktığı dakikalarda Henry'nin usta işi golü sonun başlangıcı oldu. 63'te Ribery farkı ikiye çıkaramayınca Parreira da uyandı. Adriano'yu oyuna sokup klasik 11'ine döndü ama bütün bunlara rağmen Brezilya ceza sahası içinden ilk şutunu 81'de, ilk ve tek isabetli şutunu +91'de çekebildi. Tarihin en favori Brezilyası olarak geldiği turnuvaya tarihin en sevilmeyen Brezilyası olarak veda eden son Dünya Şampiyonu, yıldızların ancak özgür bırakıldıklarında futbol adına bir şeyler katabileceklerini gösterdi.
|