Çapa mı önemli, ip mi?
Trolldü, sonardı, gırgırdı, ampuldü derken kıyılarımızda balık bırakmadık. Artık olta balıkçısının şansı açıklarda, derin sularda avlanmakta. Bayağı da bir teşkilat lazım. 6-6.5 metrelik bir kayık, çalışan bir pancar motor, mazot, oltalar, düzenekler, 2 gün yetecek erzak, içme suyu, çayı ve balığı (lipsos) pişirecek dolu bir piknik tüpü. Ama en hayatisi 10-15 kilo keskin köşeli, uzun dikdörtgen 3-5 taş ile 400 metre, ince, mavi çamaşır ipi. Derinlik 400 metre, sular sert akıntılı olup aynı mevkide 2 gün kalabilmek için tekneyi mutlaka sabitlemeniz gerekir. Bununda yolu demir atmaktır. Dip balıkları barınabilmek ve beslenebilmek için kayalık yamaçları tercih ettiğinden, attığımız demir çapa mutlaka dibe takılır. Bir de çapayı 400 metreden yukarı almanın zorluğu var. Her balığa gidişte bir çapa 400 metre ip bırakırsanız, bunun masrafını bütçe kaldırmaz. Açık deniz balıkçılığında masrafsız tekne sabitlemenin çaresi demir çapa yerine taş kullanmakta bulunmuştur. İskeleye döneceğiniz zaman ipi beline 5-6 doladığımız taşı, yarım kulaç yukarı alıp motora yamacın dikine doğru yol veririz. Taş, dipteki kayalara değe değe ipini keser ve ipten kurtulur. İpinizi kurtardınız, yolunuza selametle devam edin. Enflasyon hedefini çapa olarak seçen ekonomik modelde hemen hemen aynı unsurlar yer alır. Havayı, akıntıyı iyi kestireceksiniz, hava aniden patlar, akıntı sertleşirse, fırtınaya yakalanmadan limana ulaşın. Demiri, ipi suda bırakıp konuya komşuya rezil olmayalım. Çapadan vazgeçerseniz, çapayı bırakmanın maliyetini topluma yüklemeyin. Bir daha elinize dümen vermezler. Borçla tekne donatmak için kaptanın ve tayfanın kredibiliteleri çok önemlidir. Bazen teknenin adı bile yeter. Hava her bulutlandığında, demir çözüp rüzgarın sürüklediği yöne giderseniz o ekibe kimse güvenmez. Bir de lodos varsa, insanın hareketleri durgunlasır başı ağrır sersem gibi olur. Piyasada bırakılan fazla likiditenin, canlandığında ekonomistler üzerinde aynen lodos gibi etki yaptığı bilimsel olarak ispatlanmasa da tarafımdan sıkça gözlemlenmiştir. Acil sorunun enflasyon hedeflemesi ya da beklenen enflasyondan çok, YTL likiditesinin piyasadan çekilmesi olduğunu kısa bir süre önce sizlerle paylaşmıştım. Likiditeyi ortadan kaldırma yöntemleri de son derece de açık ve net idi. Seçilen çok kısa vadede ve likidite primli faizle borçlanmaya ağırlık veren uygulama likiditeyi yok etmez, sadece gücünü artırarak ileride daha etkin yönlendirebilme potansiyeline kavuşturur. Seçilen politika tercihinin mali sistem ve rasyolar dahil Hazine borçlanması üzerindeki etkisine yakında değineceğiz. Ancak Haziran tüketici fiyatlarının, normale dönebilme yolunda bir fırsat daha vereceğini umuyorum. Henüz piyasanın nerede ise tamamının zararını durdurabilmek için olumlu bir haber beklediği bir ortamda enflasyonun beklenenin altında gerçekleşmesi tutunacak dal olur. Fiyat hareketlerinde asıl risk, kur ve faizlerin seviyesinin kestirilip normalleşmeye geçildiğinin düşünüldüğü anda başlayacaktır. İç talebin canlanma sinyali verdiği her zaman, dilimi artan maliyetlerin tüketiciye yansıltıması ile sonuçlanır. Eğer herhangi bir enflasyon hedefine sadık kalacak isek, bundan sonra sermaye hareketlerini, iç talebi ve döviz kurunu daha dikkatli izlememiz, söylemi ve müdahaleyi daha açık hale getirmemiz gerekebilir. Güveni piyasalardan çok hızlı bir biçimde tazeleyemezsek son çare IMF'dir. IMF gemisi bazen imdat çağrılarına yetişmekte pek nazlı davranır. Ya geminin sahibi güneye ve doğuya bakıyordur, sizi göremez, ya da kaptana sesinizi duyurabilmeniz için teknedeki bir iki yolcuyu suya atmanız gerekebilir. İş halatı atıp IMF'nin dümen suyuna girince de hemen bitmez. Bu denizler IMF'nin dümen suyunda giden pek çok teknenin aşırı hızdan su alıp battığına ya da pervaneye fazla yanaşıp parçalandığına çok şahit olmuştur.
|