kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Dünya Kupası
   Son Dakika
   News in English
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Kültür Sanat
   Turizm Rehberi
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Umur Talu @ SABAH
Tel:
0537 660 71 21
Fax:
0212 280 05 51
 

Hey sen!

Büyük kızım arkadaşıyla çoktan ön taraflara sızmıştı.
Sahneyi görebilmek çok zordu ve o gece oradaki binlerce kişi arasında yaş ortalamasını biraz düşürmeye de adanmış küçük kızım için sahne tamamen kayıptı.
Omuzlarımın üstüne aldığımda onu, onları ilk dinleyip sevdiğim yaşımdan daha küçük, şarkıların sözlerini doğru dürüst anlayıp daha da çok sevdiğim yaşımdan çok çok küçüktü.
Omuzlarıma ve belime ise, "Güneş aynı güneş, fakat sen daha yaşlısın... Her solukta bir gün daha yakınsın ölüme" diyordu ya adam, çok büyük, çok ağır gelmişti.
Kızlarımla o şarkıları aynı "Arena" da neredeyse aynı çağda hissedebilmek inanılmaz mutlu etti ve çok şaşırttı beni.
30-35 yıllık bir süreydi aramızdaki mesafe ve Roger Waters'ın bir o kadar eskiden yepyeni taşıdığı "Pink Floyd" parçaları mesafeyi yok etmişti.
"Bizim kuşaklar" bir yana, etraftaki çok çok genç için de öyleydi ve bir çoğu sözleri "ezberden" söylüyordu.


Çok iyi müzik olduğu için, salt o nedenle de sevebilirdiniz elbette.
Bir kelimesini dahi anlamadan.
Evrensel kılan bir yanı buydu.
Yahut, eğitiminiz, diliniz, ezberiniz müsaitse, sözlere "kafadan" da katılabilirdiniz.
Ama, bir takım adamlar, gitarlar ve sesler, bir 30-40 yıldan bu yana, kuşakları ve sınırları da aşarak insanları yakalamışsa
"Boyun eğme dövüşmeden...
Hey sen... Yoldaki...
Her söylenene boyun eğen...
Bana yardım edebilir misin?" diye sorduğunda, sadece sallanan bir poponuz değil, bir cevabınız da olabilmeliydi.
"Hey sen...
Hiçbir zaman umut olmadığını söyleme bana...
Birlikte ayaktayız...
Bölündük yıkılırız" dediğinde, kendinizden hakikaten geçmişseniz bir de, ayakta kalmak için birbirini itip kakmaktan daha farklı bir birlikte ayakta olabilme derdiniz de olabilmeliydi.
Ne bileyim
"Günaydın onurlu solucanlar...
Egemen güçler gösterecek ki...
Önünüzde duran bu suçlu...
Yakalandı insanüstü duygular hissederken suçüstü" diye bir "Duruşma" yı anlattığında, siz o sırada keyiflenmişseniz, vicdanınızda solucanlaşmaya direnç, aklınızda "egemen ve güç" üstüne bir fikir, yüreğinizde en azından "insan duygular" da "suçüstü" yakalanacaktı.
"Hepsi hepsi duvarda bir tuğla" defalarca tekrarlandı mı, gözünün önünden geçmişin geçecekti ve aklından bugün, bir de kalbinden yarın.
Nakarata her katılışında, nice ezber nakaratın içindeki tuğla hayatınla, nice çarkın bir tarafında dişli olmanla, nice makinede vidalaşmanla, bir başka vidayı sıkmak üzere somunlaşmanla, somunu kavrayan bir anahtar oluşunla, anahtarı tutan el olabilmek için kıvranışınla, alçalarak, alçaltılarak un ufak edilişinle, nice tahakküm sistemine gönüllü veya zoraki katılışınla, tekrar tekrar boyun eğmenle, eğdirmenle de yüzleşecektin.
Doğduktan hemen sonra babasını hiç göremeden savaşta kaybetmiş bir çocuğun, gitar çalacak, beste yapacak, söz yazacak, şarkı söyleyecekse "savaş karşıtı" olmasını doğal karşılasan da, şu 62 yaşında dahi "duvarlara karşı" duruşuna şapka çıkaracaktın.


Ve hiç birimiz birbirimize benzemek zorunda değiliz ama, "Ayın Karanlık Yüzü" üstüne düşen şu tefekküre, herhangi bir gün, bir saniye olsun, katılacaktın:
"Bir gün gerçeği sorgulamaya başladım. Nafile şekilde dünyevi şeylerin kavgasına düşmüş olmak, kendimizi, birbirimizi, evreni anlamak için gideceğimiz yolun üzerini nasıl da örtmüş, gizlemişti. Halbuki, bunları anlayarak, insanlık için hayatı daha doyurucu hale getirebilirdik. "Dark side of the moon" ve albümlerin çoğu bunu anlatır."
İşte öyle çocuğum.
Artık omzumdan inebilir, kendi sorularınla, kendi sözlerinle, kendi sesinle, kendi yoluna gidebilirsin.
Yine, "Birlikte ayakta" olmak gerektiğinde, daha ölmedik, buradayız.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Kafa kağıdı!   / 23-06-2006
 Yılın karikatürü   / 22-06-2006
 Bu ne çetesi!   / 21-06-2006
 Sol gösterip...   / 20-06-2006
 Babam ve bebeğim   / 18-06-2006
 Piyasada bir adam   / 16-06-2006
 Haberin var mı!   / 15-06-2006
 Kitle gazetesi   / 14-06-2006
 Ne demeli?   / 13-06-2006
 Don düşünce   / 12-06-2006
YILMAZ ÖZDİL
Don...
Gündemden fırsat...
ERGUN BABAHAN
Lenin'den AK Parti'ye dersler
Dünyada devrimler dönemi...
MEHMET BARLAS
Acaba yine bir dış parmak düğmeye mi bastı?
Şair bir...
UMUR TALU
Hey sen!
Büyük kızım arkadaşıyla çoktan ön taraflara...
FATİH ALTAYLI
Muhalefetin zaafları
Türkiye'de durum giderek...
ERDAL ŞAFAK
Doktorların seçim günü
Sivil toplum...
Fransızlar göçmenleri evde saklıyor
Polis, okullara gidip eğitim yılı biter bitmez ülkelerine...
'Türkiye üye olsa bile statüsü başka olacak'
"Türkiye'ye adı üyelik de olsa ayrı bir statü verilecek" Bu...
Alman Usulü
Alman Usulü
Favori gösterilmeyen Almanya, turnuva takımı olduğunu gösterdi.
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu