kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Dünya Kupası
   Son Dakika
   News in English
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Kültür Sanat
   Turizm Rehberi
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
'Türkiye'de aydın yok'
'Türkiye'de aydın yok'
'İlber Ortaylı'yla onu bunu çekiştiririz...'

'Kimseye yaranamadım'

Tarih yazarı Murat Bardakçı'nın, Ermeni tehcirinin mimarı Talât Paşa'nın belgelerinden ortaya çıkardığı gerçekler kimseyi memnun etmedi.

'Ben aydın değilim'
"Aydınlardan nefret ederim. Hakarettir bana. Bir sürü sahtekâr var, aydın geçinen. Bizde memleketin değerlerine, dinine, imanına küfür ettiniz mi aydın oluyorsunuz. Ben etmem."



'Türkiye'de aydın yok'

Kendisine 'aydın' denilince bunu bir hakaret olarak kabul eden Murat Bardakçı, günde on beş saat çalışan, belki tam da bu yüzden intihal yapan yazarları teşhir etmekten ayrı bir keyif alan, gazetecilikle özel ilişkileri ayrı tutan, tambur çalan, keyifli bir adam....

Türkiye'de İslamcı çevrelere Osmanlı hayatı falan ters gelir, zira para getirmez. İkisi başka şey. Dinden para kazanıyor bu adamlar. Osmanlılıktan para kazanmıyorlar ki...


Osmanoğulları'nın son hükümdarı VI. Mehmet Vahideddin'in hayatı, hatıraları ve özel mektuplarını kapsayan Şahbaba isimli kitabı yayınevi değişikliğiyle yeniden basılan Murat Bardakçı, elindeki belgelere rağmen kitabını sansürlediğini kabul etmekle birlikte, o bölümlerde beklendiği gibi Vahideddin'in Atatürk'e hakaret etmediğini söylüyor...

- Murat bey, siz köylülükle saray kültürü tezatını günümüzde en iyi ortaya ortaya koyan, bu yüzden Osmanlı'nın dinciler tarafından suiistimal edilmesini engelleyen aydın bir adamsınız. Üzülmüyor musunuz, popüler tarihçi olarak anılmaya?
- Aydın falan değilim, ben aydınlardan nefret ediyorum. Türkiye'de aydın yok.

- Ama aydınsınız efendim..?
- Hayır değilim, estağfurullah, hakarettir o bana. Bir sürü sahtekâr var 'aydın' geçinen. Bizde memleketin değerlerine, dinine, imanına küfür ettiniz mi aydın oluyorsunuz. Ben aydın değilim, ben o değerlere küfür etmiyorum. Kültürlü bir insan olduğumu söyleyebilirim. Ayrıca konuyu saray kültürü diyerek dar bir kalıba sıkıştırmayın. Saray kültürü diye bir şey olmaz. Saray kültürü kime aittir? Cariyelere falan. Bunlar da 200-300 kelimeyle konuşan insanlardı. Benim senelerdir anlatmaya çalıştığım şey, imparatorluk kültürüdür.

POPÜLER TARİHÇİ DEĞİLİM'
- Pekâlâ. Bugün Türkiye'de Osmanlı modası diye bir şey varsa, bunda sizin etkiniz çok büyük. Bu nasıl gerçekleşti?
- 20 küsur senedir yazdıklarımdan sonra olmuş bir şeydir o. Beni neden popüler tarihçi olarak görüyorsunuz ki? Röportaj yapmak için elinizde tuttuğunuz Şahbaba kitabım popüler tarih kitabı değil, gayet ciddi bir tarih kitabıdır. Belgesel bir kitaptır. Piyasada olmayan kitaplarım da var benim. Popüler tarih dediğiniz, benim gazetede yazdıklarımdır. Tarih zevki vermişimdir millete senelerce. Eskiden Reşat Ekrem'ler vardı bu işi yapan, yok değildi, ama o nesil ölmüştü, ben o geleneği devam ettirdim. Ama iyi bir şey bu.

- İngilizce, Fransızca, Latince, Farsça ve Arapça biliyorsunuz. Ama Arapçanız eskiden biraz kitabiymiş galiba. Gazeteci olarak altı yıl kadar Kahire'de bulunmanızın sebeplerinden biri de o yıllarda Arapça'nızın istediğiniz düzeyde olmaması olabilir mi?
- 1980'lerin başında Türk gazetelerinin bir Ortadoğu bürosuna sahip olmaması ayıptı. Ben dışarılarda çalışan bir muhabirdim. Türk basınının Ortadoğu Bürosu olması gerekirdi. İlk olarak ben açtım o büroyu. Ortadoğu'nun merkezi de Kahire'dir. Gazetecilik açısından, ulaşım açısından, bu işin merkezi Kahire'dir. Beyrut olsaydı, Beyrut'a giderdim. Dille alâkası yok. Ben gazeteciyim yahu.

- Sakinleştiyseniz, bir şeyin üstünde biraz daha durmak istiyorum, birilerinin yolunu kesmek meselesinin...
- Basite indirgemeyin. Türkiye Müslüman bir ülkedir. O ayrı bir şeydir, İslam'ı kullanarak bir halt etmeye çalışmak ayrı bir şey. Şunu unutmayın, ben en başta gazeteciyim. O iş öyle değil böyledir demişimdir. O onun yolunu kesmek değildir ki. Bir işadamı düşünün yolsuzluk yapıyor. Bu herife hırsız desek bırakacak mı? Hayır. Veya kadın çıkıyor sahneye bir şarkı söylüyor, bombok bir ses. 'Sanatçı'. Orospuluk da yapıyor. Söylediniz. Kadın vaz mı geçecek şarkı söylemekten? Kaldı ki, Türkiye'deki İslamcı çevrelere Osmanlı hayatı falan ters gelir, zira para getirmez. İkisi başka şey. Dinden para kazanıyor bu adamlar. Osmanlılıktan para kazanmıyorlar ki. Osmanlılık böylelerine ters, karşı olan bir şeydir.

- Danıştay saldırısı, devletin içindeki ayrı bir çeteleşme var mı, yok mu tartışmasını yeniden alevlendirdi. Eğer varsa, Türkiye Cumhuriyeti'ne bu Osmanlı'dan miras kalmış olabilir mi?
- Hayır devletin çetesi yoktur, bazı görevlileri kendi menfaatleri icabı bazı işler çeviriyorlardır. Devlet çetesi başka bir şeydir, bu heriflerin bir şeyler yapması başka bir şeydir. Menfaat ayrı, devlet politikası ayrı bir şeydir.

- Ama genellikle devletin, zamanında o adamları tek görevlik de olsa, kullandığı söz konusu...
- Çetelerin varlığı başka bir şey, devletin bazı kişileri bazı işlerde kullanması ayrı. Devlet resmi olarak yapamayacağı bazı işleri başkasına yaptırır. Tarihe bakarsanız bunu her devlet yapar. Mesela İkinci Dünya Savaşı'nda, Amerikan mafyası olmasaydı Japonlar canına okumuştu Amerika'nın. En azından Los Angeles'ı götürmüşlerdi.

- Bizdeki kullanılmış adamlar, sonradan kenara konulduklarını kabul etmek istemiyor ama...
- Devlet kabahatli değil ki. Çete falan, bunlar ferdi oluşumlar, kişiseldir, devletle hiçbir alâkası yoktur.

- Osmanlı'dan bir iki örnek verebilir misiniz bu tiplemelere?
- Özellikle son dönemde Birinci Dünya Savaşı'nın son dönemlerinde kullanmalar oldu böyle. 19. yüzyılda. Celâlisyanları zamanında da var, 17. yüzyılda.

- Osmanlı'daki çeteleri tasfiye etme yöntemlerinden bahsedebilir miyiz?
- Bazılarına paye verir, rütbe verir, mesela Beylerbeyi yapar...

- Sonra da unutur ama...
- Veya öldürülürdü.

- Ha, şimdi sorun kullanılıp da, ortadan kaldırılmayanlarda mı?..
- Öyle bir şey demiyorum. Danıştay olayında kullanılıp da dışarıda bırakılmış kimse yok. Gönüllü örgütler var.

'PARANOYA İÇİNDEYİZ'
- Tam da işte bu gönüllü örgütlerin ortaya çıkış sebebi olamaz mı, bahsettiğim psikolojideki insanlar için?
- Bu olayın ne olduğu bir kere daha ortaya çıkmadı bile. İlk açıklamalara bakın, ikinci açıklamalara bakın. Tam kafa karıştırıcı bir şey. Ve herkes bunu şu anda kullanıyor. Daha bilmiyoruz. O gönüllü kuruluşların birçok sebebi olabilir. Güç, menfaat veyahut hakikaten samimi bir şeyler, inanç, hepsi olabilir.

- Bir insanı bir kere ödüllendirip daha sonra bırakmış olmalarının tepkileri yaşanmıyor mu çoğu zaman?
- Susurluk gibi değil bu olay. Başbakan Susurluk'a götüreceğiz dedi. Gidecek mi, bilmiyorum. Çünkü iş inatlaşmaya bindi. Başbakan çok kötü inat ediyor bu konuda. Bir şablona oturtmak çok yanlış. Ama sezilen bir şey var, devletle ilgili değil bu iş. Derin devletin falan böyle bir şeyle alakası yok. Derin devlet ancak şöyle olabilir, devlet resmi olarak yapamadığı işleri bazı gruplara yaptırabilir, parasını vererek. Bunun kaynağı da örtülü ödeneklerdir.

- Her defasında örtülü ödenek kullanılmasın da 'Sen bu işi yap, paranı da şu işadamından al,' denmedi mi hiç?
- Öyle bir paranoya içindeyiz ki biz. Bir general ya da emekli bir paşa kalkacak, sen git şu adamı vur, ortalık karışsın da, Türkiye temizlensin diyecek. Öyle şey olur mu? Herkes bir teori yürütüyor. Cahiller cesurdur her zaman.

- Osmanlı'da devlet içindeki terörist tiplere örnek verirken, neden bana yuvarlak cevaplar verdiniz?
- Veremem. Torunları arkadaşım. Ben çok karşıyım böyle işlere.

ŞEBNEM İYİNAM

DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ
 İran'da bir resmi bir de gizli hayat yaşanıyor
 Gizli ev partilerinde her şey serbest
 Onun işi insanlara keyif satmak
 Bu otelde hiçbir şey yapmıyorsunuz
 Londra'da İstanbul oteli
 Hukuk fakültesinin ilk Japon mezunu
 'Avukatlık yapmam için T.C vatandaşı olmam gerek'
 Bu kız sizi dans ettirecek
 'Gereksiz kitabı yırtarım'
 Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısı: Memo
 'Gelecek yıl bebek istiyoruz'
 'Şampiyonlukta parasızlığın ve Allah'ın etkisi oldu'
 'Sion tarikatı, Bizans'ta da mevcuttur!'
 Sion Manastırı'nın hazinesi yurtdışında!
 'Parayla sevgi bile satın alınır'
 Eski şarkılarda güzel olan, 'söz' olmasıydı
 'Kızımı bana verdiği için Cihan'ın ellerini bile öperim'
 Cumhuriyet'in gerçek divası: Müzeyyen Senar
 'Bağırarak şarkı söylüyorlar'
    Pazar Sabah Yazarlar
    Güncel
    Hobi
  » Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
Suların üzerinde uçan bir peri kızı gibi Julie
Suların üzerinde uçan bir peri kızı gibi Julie
Önce suyun üzerinde süzülüyor, sonra rüzgâra kapılıp uçuyor... Henüz...
'Evlat acısı hiç dinmiyor'
'Evlat acısı hiç dinmiyor'
CHP'li iki milletvekili; Tacidar Seyhan ve Hüseyin Bayındır...
Dünyanın en lezzetli fıstığı
Tadan herkesin hemfikir olduğu bir konu: Antep fıstığı gibisi yok!...
O sadece rüzgâr ve yelkenle görüyor
Dokuz yaşındaki görme özürlü Oğuz Uğur, Türkiye'de bir ilki...
En çevreci havalimanı!
Türkiye'nin en doğa dostu havalimanı Dalaman'da hizmete giriyor. 150 milyon...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.