kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Kültür Sanat
   Turizm Rehberi
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Başkalarının hayatını yaşamayın
Başkalarının hayatını yaşamayın

Çevremizdekilerin bize uygun gördüğü hayatı yaşamaya çalışmaktan, kendi hayalimizin ne olduğunu bile bilmiyoruz. Hayatınız size mi ait, yoksa toplumun sizi sevmesi için oluşturduğunuz bir hayat mı?.

Bu hafta çok kişiden iyi yaşama heyecanlarını yitirdiklerine dair mail aldım. Aldığım maillere benzer ruh hallerini derslerime ilk gelmeye başlayanlarda da görüyorum.Yorgunluk, karamsarlık, bitkinlik, önceden zevk aldıkları şeylere artık ilgileri kaybolmuş, uyku problemleri, kronik gerginlik, iştahları yok veya çok, hafızaları yavaşlıyor... Çoğu zaman yaşamdan artık pek zevk almadıklarına dair şikayetlerini dinliyorum. Evin düzenine ve çocukların problemlerine yeteri kadar yardımcı olmadıkları için kocalarından şikayet eden kadınlar, iş yerlerinde diğer çalışanlarla girilen ego çatışmaları, patronlarının anlayışsızlığı, çalışma saatlerinin yoğunluğu, hiçbir şeye yetişemiyor olmaları, mükemmeliyetçilikleri ile (daha çok düşüncelerinden kaçmak için) aşırı spora dadanmaları veya adım atmaya bile motivasyonlarının olmayışı... Dertlerine gerçekten değer verecek ve onları haklı çıkaracak bir dinleyen bile yok. Onların hikayelerini karışmadan dinlerim. İlişkileri ya karmaşa içinde veya ateşlerini kaybetmişler. İşte ve evde kullanabilecekleri enerjiden yoksun çoğu. Hayatı çok ciddiye almaya başlamışlar ve neredeyse gülmeyi unutmuşlar. İnsanlar kendilerini neyin iyi hissettireceğini biliyorlar. Bir hobi, egzersiz, sevdikleri ile beraber vakit geçirmek.,. Ama yine de o adımı atamıyorlar. Bunların değerlerini görmezden geldikleri için değil, hayatlarında motivasyonu kaybettikleri için.

KENDİNİ BEĞENDİRMEK
Tekrar hayata sarılmak için kendimizi iyi hissetmeyi bekleriz, epey uzun bir bekleyiştir bu. Kendimize yaptığımız baskı o kadar kroniklesmiştir ki gün içinde boşta kalan küçücük bir zamanda bile enerjimizi tekrar depolamaktansa, beynimizde sürekli konuşan sesten kaçmak için bir şeylerle uğraşmamız gerekiyor. Düşüncemiz sürekli stimule olmak istiyor. Huzurlu olmak istiyoruz ama hiçbir şeye uzun süre tolore edemiyoruz. Geçenlerde "40 yaş gerçekleri" diye bir yazı yazmıştım. Yıllardır sahip olmak istediklerim için çalışıp uğraştıkça ve sahip oldukça aslında istediğimin o olmadığını anlamam 40 yılımı aldı. Yani bu yaşıma kadar ele geçirmeye çalıştığım şeylerin aslında benim için doğru şeyler olmadığını anlamam... Otuzlu yaşlarımda evliliğim gittikçe kötüleşiyordu, çok stres altındaydım ve kendime zerre kadar güvenim yoktu. Hayatımı değiştirmeye ihtiyacım vardı ama nereden başlayacağımı bilmiyordum. Geçmişime ve çocukluğuma şöyle bir baktığımda kişiliğimi babasız büyümenin verdiği yetersizlik ve güvensizlik üzerine kurmuş olduğumu farkettim. Başkaları tarafından kabul edilme ihtiyacım, hep bir şekilde kendimi o zamanlar ispat edemediğim, bana kucağını açmasını sağlayamadığım babama yönelik bir tepkiydi. Çok insan gibi geçmişimden gelen bu yükü, bugünkü hayatımda kendime yaptığım baskılarla daha da ağırlaştırdığımı farketmemiştim önceden. Enerjimi, ondan önemlisi motivasyonumu en yok eden şey, kendimden kopuk, başkalarınınkinden geride kalmayacağım bir yaşam sürdürmeye çalışmamdı. Bunu farkettiğimde ve geçmişimden gelen o ağır yükü artık sırtımda taşımamayı seçtiğimde, hayatımı istediğim şekilde yaşamaya başlayabildim. Geçmişime ve benim üzerimdeki etkisine daha sağlıklı bir perspektifle bakmaya başladım. Beğenilmek, kabul edilmek adına kendimi olduğumdan farklı gösterme baskısı üstümden tamamen kalkmıştı. Kendimi bir kuş kadar hafif hissediyordum. İşin güzeli hayatımdan beklemediğim kadar da başarı ve takdir toplamaya başladım. İşte çok okuyucumun nereden geldiğini merak ettiği ve takdir ettiği enerjim buradan geliyor. Günümü, hayatımı bana getirdiği her şeyiyle tecrübe etmek istiyorum.

HEYECANI GERİ GETİRİN
Önemli olan hayatınızda bir anlam olması ve yaratıcı enerjinizle kontak kurabilmeniz. Alışveriş, tatiller sabun köpüğü gibi çok kısa bir süre sizi tatmin eder, sonra yine monoton yaşantıya ve motivasyonsuzluğa dönersiniz. Genelde hep ne yapmak istediğimizden, nasıl yaşamak istediğimizden bahsederiz, hayaller kurarız. Ancak düşündüğümüz, ne istediğimiz modumuzu değiştirmiyor. Ne yaptığımız yani hayatımızı nasıl yaşadığımız içinde bulunduğumuz ruh halini belirliyor. Kelimelerin içinde boğuluyoruz, kendimizi ve başkalarını kandırıyoruz. Çoğumuz risk almayı, değişmeyi denemek yerine alışılmış, tekrarlanan, sıradan yaşantımızı farketmeden seçiyoruz. O zaman içinde bulunduğumuz ruh halinin değişebilmesine imkan var mı gözlerimiz açılmadan? Çağımızın karakteristiğini tanımlayan sıkıntımızın temeli adım atmak yerine sadece düşünmek ve konuşmak değil mi? Mutluluğun birleşimi bir şeyler yapmak, beklemek ve birisini sevmek (mutlaka karşı cins olması gerekmiyor). Yani yaşadığımız hayata bir anlam saptamak... Başkalarının bizim için istediği hayatı yaşamaya çalıştığımızdan daha kendi hayalimizin bile ne olduğunu bilmiyoruz... Hayatınız size mi ait, yoksa toplumun sizi sevmesi için oluşturduğunuz bir hayat mı? Bunu en kolay şöyle anlarsınız. Eğer yaşadığınız süreç içinde her anı benimseyip mutlulukları ve acıları beraberce sindirip, hayattan tad alıyorsanız bu sizin yaşamınız. Yaptığınız her işte sadece sonuca, elde etmeye, başarıya odaklanarak, içinde bulunduğunuz anı yaşayamıyorsanız, başkalarının düşünceleri için yaşıyorsunuz.
Sonuç: Direncimiz azaldıkça, yaşama heyecanı da azalıyor. Bir kere hayatın gürültüsünden kendinizi çekip içinizden gelen sese (beyninizden değil) yönlendiniz mi, kimsenin sizin için ne düşündüğünü önemsemeden kendinizi tanımaya başlarsınız. Önce sizi motive eden şeyleri bir düşünün, geçmişte hayattan en zevk aldığınız zamana gidin, en zevkle ilgilendiğiniz, dikkatinizi tam verebildiğiniz konu, kendinizle ve başkaları ile en çok birleştiğiniz an, size bir sonraki adım için rehber olabilir.

Elvan Demirkan

DİĞER İYİ YAŞA HABERLERİ
 Başarılı seksin sırrı cinsel zekâda gizli
 Kısa ayrılıklar erotizmi besler
 Vücudunuzu yenileme zamanı
 Sağlıklı beslenme hurafeleri
 Dernek hayatlarını değiştirdi
 Doktorları daha çok kadınlar şikayet ediyor
 Japon kadınları neden her daim genç ve zayıf
 Yürüyüş stresi azaltır kolesterolü düşürür
 Kanseri yendi hastalara umut oldu
 Karlı dağların dişi komandoları
 Çileği seviyorsunuz peki ya vücudunuz?
 Sağlığınızı kendiniz yaratın
 Stresin nedenini çözmelisiniz
 Kendinize güvenin herkes sizi beğensin
 Stresin götürdüklerini önemseyin
 Yoksullara bedavaya estetik
 Hayattan yüksek beklenti ve stres sağlığı bozuyor
 Enerjinizi tekrar depolamak için
 Rahat bir vücutla deliksiz uyku uyuyun
    Pazar Sabah Yazarlar
    Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
  » İyi Yaşa
'Türkiye'de aydın yok'
'Türkiye'de aydın yok'
Kendisine 'aydın' denilince bunu bir hakaret olarak kabul eden Murat...
'Gereksiz kitabı yırtarım'
'Gereksiz kitabı yırtarım'
Osmanlı tarihçilerinin yüzde 90' çarpım tablosu bilmeyen mühendisler...
Kıyamet habercisi
Geçen yıl bu zamanlar onu Tahranlılar ve mollalar dışında kimse...
Sizce Aliye kimi seçmeli?
atv'nin reyting rekorları kıran dizisi Aliye, salı günü sezonun son...
Tavuklarımıza lezzet geldi
Bir süre önce "Tavuğumu istiyorum," diye isyan etmiştim. Şimdi de bir müjde...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.