kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Umur Talu @ SABAH
Tel:
0537 660 71 21
Fax:
0212 280 05 51
 

Bir düşünürsek...

Toplumlar, aydınlar, devletler sık sık kendileriyle yüzleşmeye davet edilir. Pek icabet etmezler.
En heyecanlı anda, başkasının yüzüne tükürmek daha cazip gelir.
Toplum ile devlet arasında, "aydın, entelektüel, münevver"... olanların, tercihen ciddi bir kısmının ise, "tükürük" yerine, elalemin yüzünü tırmıklamak kadar, bizzat kendi yüz hatlarını da muayenesi beklenir.
Toplumlar ile devletlerin bundan her zaman pek hoşlandığı söylenemez.
Hatta, pozisyon olarak, yazma, çizme, fikir beyanı gibi faaliyetlerdeki kimileri daha da nefret edebilir.
Kendilerini ötekilerden ayırmak için, onları aşağılarlar ki, içleri rahat etsin. Hem de toplum çoğunluğunun ve devlet ağırlığının kodlarına, sınırlarına, notalarına, dinleyici istekleri ile resmi kılavuzlarına münasip düşsün.
Fakat, mızmızlanarak "kendi" tarihiyle, toplumuyla, devletiyle, düzeniyle yüzleşmek niyetinde ve cesaretinde olanların içinden bazıları, yani birtakım milli, resmi, kültürel, dini, tarihi tabuları, kalıpları filan sorgulamak, kırmak iddiasındakilerin kimileri de alır o bağımsızlığını, başka bir maddi, keyfi, manevi bağımlılığın içinde piç edebilir.
Ne kadar kaygan, kaypak bir zemin; bir de her yanda duvarlar, zincirler, bağlar, bağımlılıklar; zor, değil mi?
Tabii o kadar da değil.
"Tarihi inkişaf" denen, toplumların kendilerini aşmasına, bireylerin vicdani, insani değerlerini sıçratarak kendileriyle ve dünyayla barışık olabilmesine yol açabilen bir ihtimal de vardır.
Bazen ölüsü dirisine, eğrisi doğrusuna, bazen toplumsal olgunluğa, bazen için için kaynamaya, gırtlak gırtlağa gelmelere, bazen tepeden inmelere denk gelir; dövüşülür ve bir şeyler olur, değişilir, dönüşülür.
İyi de olur, belki kötü de.


Bu sütunda 2 Mayıs'ta Fransa'nın bu bakımdan derin ikiyüzlülük içinde olduğunu söyledim.
Ama yanlışımız şu:
"Fransa", diyoruz.
Sosyalist Partili birileri ile iktidardan kimilerinin tasarısını, "Fransa" diye genelliyoruz. O partilerin tamamı dahi değil.
"İnsanlık suçları"na karşı koymak gibi bir ilkeye sarıldığını düşünerek, tartışma, ifade özgürlüğü gibi bir ilkeyi katletmek, tarihin bir yorumunu kanunlaştırmak isteyenlerin ve ilkeden milkeden değil, gündelik oyun, dostluk ve düşmanlıklardan yola çıkanların hepsi "Fransa" değil.
Çünkü, bizden kimileri gibi askeri, sivil ihaleler, para pul gibi bezirganca tehditlerle değil; omurgadan ilkelerle, "Soykırım yoktur diyene ceza"ya karşı çıkan, tepkisini koyan "Fransızlar" da mevcut.
"Devlet Ben'im, Tanrı'nın temsilcisiyim" diyen Kral'ı "Fransa" sanıyordu kimileri; başta kendisi. "Başka bir Fransa" bir gün onu giyotine gönderdi. Giyotini kaldıran ise, giyotincilerin doğrudan temsilcisi sayılanlardı.
Fakat, bunu deyip kendimizle nasıl baş edeceğiz?
"Bir tek Türkiye" mümkün mü, o zaman?
Mümkünmüş gibi davranmak, kendi tarih yorumlarımızı, "resmi" deneni, en çok kabul göreni, belletilenlerin tümünü, tarih bir yana günün bir tek manasını mutlak doğru kabul etmek; kimi eleştirileri, farklı açı ve yorumları "Hakaret" suçuyla sıvamak, haklı mı?
"Fransa'yı eleştiren Fransız tarihçiler ve aydınlar"ı ön plana çıkaranların çoğu, kendi sahamızda asla "Türkiye'yi eleştiren Türk tarihçiler ve aydınlar"dan hazzetmeyenler. Yahut, kendi inandıkları, mutlak doğru kabul ettikleri bir dini, ahlaki, milli, kültürel, tarihi açı ve yoruma muhalefete asla tahammül edemeyenler.
Bu çok alçak bir ikiyüzlülük işte.
Bunun tarafı filan yok.
Bakın; bu ülkede aynı anda, Cumhuriyet gazetesine bomba atılıyor ve Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi hapse mahkûm oluyor ve...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 İmtiyaz şiddeti   / 11-05-2006
 Önce tabela!   / 10-05-2006
 El salladı gitti   / 09-05-2006
 Takım aşkı   / 08-05-2006
 Yarım insaniyet   / 07-05-2006
 Çocuk kimden?   / 05-05-2006
 Bir de kendimiz   / 04-05-2006
 Ufacık tefecik   / 03-05-2006
 Haklı dava   / 02-05-2006
 Kaç yaşındasınız?   / 01-05-2006
ALİ KIRCA
Küme düşme yetmez, şampiyonluk da kalksın!
Evet, bu sene...
YILMAZ ÖZDİL
Baklava...
Avrupa Birliği "baklava" yı...
ERGUN BABAHAN
Onlar Viyana'ya gelmiş
ViyanaBaşbakan Erdoğan'la...
MEHMET BARLAS
İlke Anayasa'dan, kaynak ise Allah'tan mı...
BALÇİÇEK PAMİR
MGK'da verilen dosyanın sırrı
Başbakan Yardımcısı...
UMUR TALU
Bir düşünürsek...
Toplumlar, aydınlar, devletler sık sık...
FATİH ALTAYLI
Çankaya seçimi yaklaşırken senaryolar
Cumhurbaşkan-lığı...
ERDAL ŞAFAK
Ege ısınmamalı
Yunan basınının manşetlerinde...
Beyaz Saray'a yeni veliaht: 3'üncü Bush
ABD'de kamuoyu desteği dibe vuran Başkan George W. Bush'un görev...
'Kurt kimi yiyeceğini biliyor'
Rus lider Putin, ABD'yi üstü kapalı olarak kurda benzetti. Irak'tan...
Zirvenin şifresi
Zirvenin şifresi
Şampiyon adaylarından F.Bahçe, kendisi gibi kanatlardan etkili olan...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu