kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
'Kadınlar komik adama güler, ağırbaşlıyla sevişir'
'Kadınlar komik adama güler, ağırbaşlıyla sevişir'
'Ahlaklı olduğumu göstermeye çalışmam'

'Leica'ya sarılıp uyuyorum'

Deniz Seki'nin hediyesi Leica M6 makineyle birlikte fotoğraf çekmeye başlayan Okan Bayülgen'in ilk sergisi açıldı. Kendisiyle hem fotoğraf konuştuk, hem de konuklarına uyguladığı 'nokta'lı, 'çünkü'lü oyunu oynadık.


'Kadınlar komik adama güler, ağırbaşlıyla sevişir'

Okan Bayülgen yukarıdaki cümleyi söylüyor ve devam ediyor: "Bunu tecrübeme dayanarak söylüyorum. O hikâyedeki ağırbaşlı benim!" Bayülgen şu sıralar kadınlardan çok, fotoğraf sergisiyle meşgul. Röportajı da o vesileyle yaptık. Ama ne yapalım, bu başlık daha ilginçti!.

Kendime torpil geçtim! Televizyonda programını izlediğim ve de bayıldığım tek adamla gidip röportaj yaptım! Dolmabahçe Sarayı Sanat Galerisi'nde fotoğraf sanatçısı Zekai Demir'le açtığı fotoğraf sergisini de bahane ettim! Okan Bayülgen'den söz ediyorum. Bayülgen'le hem fotoğraf tutkusunu konuştuk, hem de programında konuklarıyla oynadığı boşluk doldurmalı ve 'çünkü'lü oyunu oynadık!

- Dolmabahçe'de sergi açabilmenizde Okan Bayülgen olmanızın etkisi yüzde kaç?
- Hmmm... (Kısa bir sessizlik)

- Peki iyi fotoğrafçı olmanızın etkisi yüzde kaç?
- Biz bu konuda raporluyuz. Zekai (Demir) de ben de fotoğraflarımızı kurula sunduk. Hatta, Ara Güler'in fotoğrafların belli bir değer taşıdığı ve sergilenebilir olduğuyla ilgili bir raporu var. Milli Saraylar Daire Başkanlığı, Okan Bayülgen deyince bu sergiyi açmadı. Böyle bir şey yapılması bizim de hoşumuza gitti. Ben de ismimi kullanmış gibi olmak istemem. İsmimin tabii ki etkisi vardır ama daha çok gazetelerin bu fotoğraflara iltifat etmesinde...

- Sizin bu sergiyi açmaktaki amacınız nedir? Evde güzel güzel albümler hazırlayıp misafirliğe gelen dostlarınıza gösterseniz... Kesmez mi?
- Ben misafircilik oynamayı sevmiyorum! (Gülüyoruz) Kimseyi evime çağırmak da istemiyorum! Misafir de sevmem. Zaten ev, gördüğünüz gibi kamera, ışık ve fotoğraf makinesi dolu. Yatağıma bile kameraların üzerinden atlayarak gidiyorum. Böyle birilerini ağırlayayım gibi bir şeyim yok.

- Takdir görme arzunuz hangi mertebede? İllâ herkes gelecek ve 'Vay be, Okan da ne fotoğraflar çekmiş' mi diyecek?
- Takdir görme isteğinden çok, söylemek istediğim şeyler var. 'Ağabeylerimin peşine takıldım, fotoğraf çekiyorum, siz de görsenize, beğensenize ey ahali' gibi bir derdim yok. Bunu iyi ki sordun, tamamen bunun dışındayım. Aksine başka şeyler söylemek istiyorum.

'GECELERİ MAKİNEMLE UYURUM'
Zakai'yle haddimizi aşmadan söylemek istediğimiz şey şu: Biz 'Dijital ve analog sadece teknik farklılıklardır, sonunda çektiğiniz bir fotoğraftır' diye bir şeye inanmıyoruz. Biraz da Budist bir söylem olan, 'Aslında gittiğiniz yol gidilen yerin kendisidir' sözüne inanıyoruz. Fotoğraf artık asıl tarifinden uzaklaşmış durumda. Fotoğrafçının bilgisayar ekranı başından ayrılmadığı, öznesini hemen yan odadaki stüdyoda çektiği, sonra da arkasına istediği fonu koyduğu anlayışı sevmiyoruz. Bunu söylemek istiyoruz. Ayrıca sergiyi de, kitabı da Zekai Demir'le birlikte olmasaydı yapmazdım. Doğal olarak çok iddialı işlerim olmasını bekleyecektim. Zekai'nin de beni gaza getirmesiyle en iddiasız işlerimizi sergi ve kitap yaptık. Çünkü biz dokunulmamış bir adada, çoğu kişinin tanıma fırsatı bulamayacağı adamları görüntüledik. Ve bakın biz böyle şeyler gördük, sizinle de paylaşmak istiyoruz, dedik.

- 'Fotoğraf hastası' olduğunuzu ne zaman fark ettiniz?
- Bu, benim resim yapamadığımı anladığım tarihlere denk geliyor. Beraber yaşadığımız yıllarda annem resim çalışırken benim bir şeyler yapamadığımı gördü ve beni bazı fotoğrafçı arkadaşlarıyla tanıştırdı. 'Büyüsün de akademiye fotoğraf bölümüne alalım' gibi konuşmalar olmuştu. 15-16 yaşlarındaydım. Sonra, bir ara verdim. Ve tekrar başlama durumum oldu.

- Size Leica M6'yı yılbaşı hediyesi olarak verip fotoğraf işini başınıza tekrar musallat eden şahsı deşifre etmek ister misiniz?
- O Deniz'dir (Seki). Ben bir işe girince ona çok batacağımı, o işten dışarı çıkamayacağımı da bildiğim için tereddütlüydüm. Geceleri makineyle uyumaya başladığımda iyi bir hediye vermediğini anladı zaten.

- Hâlâ geceleri ona sarılıp mı yatıyorsunuz?
- Tabii, tabii. Başucuma koyup onu seyrederek uyuyorum.

- Bir kadına sarılmakla, Leica M6'ya sarılmak arasında bizim bilmediğimiz herhangi bir benzerlik var mı?
- İşte benzerlik olmadığı için Leica'ya sarılıp uyuyorum. Kadınlara sarılmaktan bıkmış olmakla ilgili bir şey olabilir bu!

- Aradığınız nedir? Neden bu kadar çok iş yapıyorsunuz?
- Öyle yetişmiş çocuklar var, ama beni eve gelen amcaların, teyzelerin karşısına çıkarıp benden 'bale yap amcaya' gibi taleplerde bulunmadılar. Kendimi aileme kanıtlamaya da çalışmadım. Birçok sanat birbiriyle iç içe geçer. Onun için birini yaparken diğeri de geliyor. Seslendirme yapıyorum, tiyatro eğitimi gördüm, tiyatro yönetmenliği yaptım, fotoğraf zaten ilk gençlik aşkımdı. Bunlar sonuçta birbiriyle ilişkilendirilebilir. Çok iş yapayım da kendimi kanıtlayayım gibi bir derdim yok. Ama ne yapayım? Sokaklarda mı dolaşacağım çıkıp! Vakti geçirmek lazım! Kişisel rahatsızlıklarım da var. İnsanlardan bir beklentim de yok. Ne kadınlardan ne erkeklerden...

- Televizyona ara vereceğiniz doğru mu?
- Bir sezon daha devam edeceğim. Ondan sonra birtakım prodüksiyonlarım var. Bir kadın programı, Haber Makinesi, Sevil Atasoy için bir program... İyi içerik sağlayabilen, orijinal formatlar yaratan bir prodüksiyon şirketim var ve bu konuda gücümü denemek istiyorum. Onun için suratımın televizyonda olmasına gerek yok.

Elif KORAP

DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ
 'Ercan dedi diye tesettüre bürünemem'
 'Amacım bir Altın Portakal ödülü almak'
 Ağırlamak bir sanattır
 'İstanbullu olmak görgülü olmak demek'
 'Yaşıyorum, her şeye rağmen...'
 Kötü bir garsondu çok iyi oyuncu oldu
 'Aile planlaması yaptık, 7 çocuk istedik 6 oldu'
 'Kaşar lafını özel hayatımda da kullanırım'
 'Eski Aziz Yıldırım değil!'
 Uzan'a her 'hayır' 100 bin dolar!..
 Gerçek bir feminist iyi yemekler yiyendir
 11 Eylül'de dünya bir hayal gördü
 'Bu, Ele Güne Karşı'dan sonra en iyi albümümüz'
 'Tiyatrocu olabilmeyi kadın olmaktan bile çok istedim'
 'Yaşlılık bir günah gibi görülüyor'
 Er Kırandi'nin dağdaki 24 günü
 Asıl inançsızın iyiliği değerli
 'Şah, bana ilk görüşte aşık olmuştu'
 Egom iltifat istiyor ama eşim etmiyor
    Pazar Sabah Yazarlar
    Güncel
    Hobi
  » Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
Son Babalar Babası
Son Babalar Babası
Mafyaya katılmak için ilkokul birinci sınıfta öğrenimini terk eden,...
Ünlü ama bilinmeyen dâhi
Ünlü ama bilinmeyen dâhi
Auguste Comte Fransa'nın en iyi yüksek okulundan...
Zengin olmanın derdi başka
William Cash adlı yayıncının işi, dünyadaki zenginlerin listesini...
Bize de mi lolo?
Göbekli marul ve kıvırcık salata sofralarımızın başlıca yeşil...
Otelde kalmak zor geldi
Son bir hafta içinde İstanbul'da, İstinye'den Maslak'a giden yol üzerinde günün...
'Sosyete, dekolteyi sanatçılardan çok seviyor'
Şarkıcılara diktiği bol dekolteli, gösterişli sahne kostümleriyle adını duyuran...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.