Dünya borsaları ilk çöküşü İstanbul Lalesi'yle tatmış
Son haftalarda İstanbul'un eski ana caddelerinde rengarenk laleler açıyor. Sadece caddeler değil, bazı parklar ve özellikle de Emirgan'daki Lale Bahçesi, Hollanda'dan ithal edilmiş onlarca çeşit laleyle süslenmiş. Belki bir hafta, bilemediniz iki hafta daha ömürleri kaldı. Bu güzellik kaybolacak. Yeniden bir yıl sonra bu lalelere kavuşacağız. İstanbul Belediyesi'nin başlattığı "İstanbul lalesiyle buluşuyor" projesinin maliyetini bilmiyorum, ama kentin geçmişiyle örtüşmesi, kimliğiyle bütünleşmesi açısından bu proje son derece yerinde bir karar. Her ne kadar her şeyin har vurup harman savrulduğu ve Osmanlı'da gerileme dönemine girilen dönemi hatırlatsa da, İstanbul Lalesi'nin dünyada bambaşka ve çok daha önemli bir anımsanma nedeni var. O da bugünkü modern borsaların doğuşunda 1600'lü yıllarda çok önemli rol oynaması ve ilk borsa çöküşlerinin İstanbul Lalesi çılgınlığıyla gerçekleşmesi.
Laleyle hava oyunu Bunun nasıl gerçekleştiğini Larry Allen'in "Keseden Bankaya, Tezgahtan Borsaya" kitabından izleyelim: "Günümüzde put ve call denen işlemlerin Amsterdam Borsası'nda kayıtlara geçen ilk örneği, 1630'lu yıllardaki lale çılgınlığı esnasında görüldü. Bir put spekülatöre bir mal ya da senedi saptanmış bir fiyata gelecekteki bir tarihte satma olanağını, bir call da spekülatöre bir mal ya da senedi saptanmış bir fiyata gelecekteki bir tarihte alma olanağını sağlıyordu. Amsterdam piyasasındaki spekülatörlere minimum sermayeyle işlem yapma olanağı tanıyan bu uygulama, bu spekülasyon oyunlarını gayet iyi tanımlayan hava oyunu deyiminin de ortaya çıkmasına neden oldu. Amsterdam Borsası, tüm Avrupa'ya yayılan ve tam anlamıyla bir çöküşle sonuçlanan finansal çılgınlığın da kaynağı oldu. 16. Yüzyılda Türkiye'ye giden Viyanalı gezginler, burada gördükleri lale bahçelerinin güzelliğiyle büyülenmiş bir halde ülkelerine döndüklerinde beraberlerinde lale soğanlarını da getirmişlerdi. Lale yetiştiriciliği furyası kısa sürede Viyana'dan Almanya'ya, Belçika'ya ve Hollanda'ya kadar sıçradı. Lale, Paris ve İngiltere'deki sarayların en gözde çiçeği heline gelirken halk da aristokratların başlattığı bu modaya ayak uydurunca lale piyasası inanılmaz bir tırmanışa geçti ve vadeli lale sözleşmesi çılgınlığı had safhaya ulaştı. 1630'lu yıllarda Hollanda halkı kendini adeta lale yetiştiriciliğine adamış, ekilebilir alanların neredeyse tamamı lale bahçelerine dönüştürülmüştü. Tesadüf eseri lale soğanlarına musallat olan bir virüsün mutasyona uğramış laleler üretmeye yaradığı anlaşılınca lale çılgınlığı da yeni bir boyut kazanmış oldu. Hem halkın bu lalelere olan merakını hem de yetiştiricilerin bu türlerden birer örnek elde etmek için ödeyeceği yüksek fiyatları düşünen spekülatörler, yeni mutasyonları heyecanla bekliyorlardı. Bu dönemde nadir bulunan bir tek lale soğanının Fransa'nın önde gelen bira fabrikalarından biri karşılığında satıldığı kayıtlara geçmiştir. Lale fiyatları yükseldikçe yükseliyor, nadir türlerin sahipleri istedikleri fiyatı talep edebiliyorlardı. Aileleler evlerini, topraklarını ipotek ettirerek lale sözleşmeleri yapıyorlardı. 1637 yılında lale piyasası çöktüğünde ülkenin en köklü ailelerini ve en varlıklı tüccarlarını da beraberinde iflasa sürükledi. Mahkemeler lale sözleşmeleri yüzünden açılan davalarla başa çıkmakta yetersiz kalırken Hollanda ekonomisi de uzun süreli bir bunalıma girdi." İstanbul'da yeniden açan laleler bana birinci lale devrinden çok bundan yaklaşık dört asır önce bir lale üzerinden nasıl olup bu kadar büyük spekülasyonlara girişilebildiğini ve bunun yarattığı ekonomik tahribatı anımsatıyor. İstanbul'u yeniden saran lalelere baktıkça, insan bunu düşünmeden edemiyor.
Sonuç "Tanrı karıncayı yok etmek istediğinde, ona kanat takar" Alman Atasözü
|