kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Cehennemden kaçmayı başardı
Cehennemden kaçmayı başardı

İnandıkları dava uğruna gözlerine kırpmadan adam öldürenlerin 24 saat boyunca size silahlarını doğrulttukları bir odada sinirleriniz ne kadar direnebilir? Amerikalı gencecik kadın gazeteci Jill Carroll 82 gün dayandı ve en sonunda da kurtuldu


Cehennemden kaçmayı başardı

İnandıkları dava uğruna gözlerine kırpmadan adam öldürenlerin 24 saat boyunca size silahlarını doğrulttukları bir odada sinirleriniz ne kadar direnebilir? Amerikalı gencecik kadın gazeteci Jill Carroll 82 gün dayandı ve en sonunda da kurtuldu.

7 Ocak 2006 Cumartesi. Kapalı, insanın içine sıkıntı veren bir havanın çöktüğü Bağdat'ta, Batılı olduğu besbelli genç kadın bir otomobilde, Irak başkentinin en netameli, en tekin olmayan bölgelerinin başında sayılan, Sünni direnişin düşürülemeyen kaleleri arasında gösterilen Adel mahallesine yaklaşıyordu. Hem tercümanı hem de şoförü olan bir Iraklı'nın eşliğinde. Bir yandan da radyodan günün henüz erken sayılabilecek o saatlerinde, çatışmalarda, yeni yeni oluşmakta olan Irak ordusunun ve polisinin baskınlarında, koalisyon güçlerinin operasyonlarında ölenlerin ve başta Bağdat olmak üzere Felluce'den Basra'ya, Musul'dan Ramadi'ye kadar "Kontrolden çıkmış" veya "Hiçbir zaman kontrol altına alınamamış" kentlerde ölü bulunanların bilançosunu dinliyordu. Öylesine sıradan, öylesine günlük bir olay haline gelmişti ki bu saat başı yenilenen döküm, spiker okurken esnemesini veya can sıkıntısını güçlükle bastırabiliyordu.

Serbest gazeteciliği seçti
Jill Carroll, tuttuğunu koparan, koparıncaya kadar bırakmayan bir gazeteciydi.
1977'de Michigan eyaletinin Ann Arbor kentinde dünyaya gelmişti. Carroll ailesinin iki kızından, daha doğrusu ikiz kızından biriydi. 1995'te memleketindeki Huran High School'u bitirmiş, 1999'da Massachusetts Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun olmuştu. Çok yüksek notlarla.
Diploması ona tüm medya kuruluşlarının kapısını açabilirdi ama o serbest gazeteciliği seçmişti. Irak Savaşı'nın kariyerinde bir dönüm noktası olacağını görmüş, 2003'te Bağdat'a gitmişti. Daha doğrusu yerleşmişti. Yeni hayatı için sıkı hazırlanmıştı. Derdini anlatacak kadar Arapça öğrenmiş, İslam'ın kurallarını, Irak örf ve adetlerini incelemişti. Başını eşarpla veya türbanla bağlayacak kadar. Irak başkentinden gönderdiği yazılar kısa sürede birçok medya kuruluşunun ilgisini çekmişti. Irak halkının duygularına saygısından, Bağdat'taki ABD güçlerinin komutanları ve sivil yöneticileriyle ilişkilerini son derece mesafeli, hatta soğuk tutuyordu "Allah yardımcımız olsun" dedi bir ara şoförlüğünü ve tercümanlığını yapmakta olan Ali Enviya. Önünü gösterdi. Sünniler dışında Bağdatlılar'ın bucak bucak kaçtıkları Adel mahallesine girmişlerdi.
Genç kadın yutkundu. Korkusunu belli etmemeye çalışarak. Bir-iki dakika ya geçmiş ya geçmemişti; birçok dar caddeye ayrılan bir köşe başına geldiklerinde önce birkaç el silah sesi duyuldu. Sonra bazısı kar maskesi takmış, bazısı yüzünü poşuyla gizlemiş silahlı adamlar çıktı ortaya. "Dur" işareti yaptılar. Enviya panikledi, gaza basmaya kalktı. Ve bir kurşunla olduğu yere yığıldı. Elleri direksiyona yapışmış olarak. Ölmüştü. Sonra maskeli ve poşulu adamlar aracın kapısını açtılar, genç kadına silahlarını doğrultup "çık" işareti yaptılar. Çıktı. Bir başka araca bindirildi. Gözleri bağlandı. Ve de başı siyah bir çarşafla örtüldü.
Direnişlerin artık çetelesi bile tutulmayan ya da tutulamayan rehineleri kervanına katılan genç kadın, Jill Carroll'du. Amerikalı "free lance", yani serbest gazeteci. ABD'nin en saygın yayın organlarından "Christian Science Monitor"dan tutun Ürdün, İtalyan gazetelerine kadar birçok ülkede haberleri, analizleri yayınlanan Ortadoğu'ya, özellikle de Irak'a tutkun 28 yaşındaki bir meslektaşımız. Irak'ın en güçlü Sünni politikacılarından, Irak Halk Genel Konferansı'nın lideri, İbrahim El Caferi hükümetinin Savunma Bakanı, dahası Felluce ve Kantara kentlerinin hemen tümüne sahip El Duleymi aşiretler federasyonunun en güçlü isimlerinden Adnan El Duleymi ile partisinin merkezinde görüşmeye giderken tuzağa düşmüştü. Jill Carroll siyah çarşaflı ve gözleri bağlı olarak direnişçi evlerinden birine götürülürken, Ürdünlüler onun bir gün önce gönderdiği Bağdat'tan son izlenimleri okuyorlardı: "Iraklılar'ın düşkırıklıkları her geçen gün daha da büyüyor.
Patlama noktasına yaklaştıklarını anlamak için gözlerine bakmak yeterli. Tamam; halk cep telefonu, uydu anten, konserve egzotik meyveler gibi Saddam Hüseyin döneminde, özellikle ambargo yıllarında varlığından bile haberdar olmadıkları küreselleşme sürecinin tüketim ürünlerini artık seyyar satıcıların tezgahlarında bile görebiliyorlar ama bu nimetlerden toplumun sadece çok ama çok küçük bir kesimi faydalanabiliyor. Çünkü Irak'ta her iki kişiden biri işsiz. Dahası ülkenin birçok bölgesine 'Kurtuluş'tan bunca zaman sonra temel hizmetlerin götürülememesi nedeniyle, suya bile hasret. Bu da tabii direnişçilerin ekmeğine yağ sürüyor. Ama doğrusunu söylemek gerekirse bu acıklı durumda onların da parmağı var. Çünkü direnişçi gruplar halkı Amerikalılar'a karşı kışkırtmak ve Başkan George W. Bush'un Irak'ta kalma iradesini zayıflatmak için elektrik ve su gibi temel hizmetleri önlemeye çalışıyorlar. Savaşın başlamasından üç yıl sonra Bağdat'ta her 6 saatte 2 saat elektrik verilebiliyor. Bu da günde topu topu 8 saat elektrik demek. İsyancılar, Amerikalı yetkililerin Irak'ın yeniden yapılandırılmasında büyük önem verdikleri petrol tesislerini de hedef alıyorlar. Bu tesislerde çalışmanın ABD'ye hizmet anlamına geldiğini, bunu yapanların öldürüleceğini duyuran bildiriler dağıtıyorlar. Ancak Iraklılar'ın çok büyük, hatta ezici çoğunluktaki bölümü, 'Güvenlik sağlanırsa biz petrol sıkıntısı ve elektrik kesintisiyle yaşayabiliriz. Yeter ki, can güvenliğimiz olsun' diyecek kadar hayata tutunmanın en asgari kriterlerine razı olmuş durumdalar." Yine Jill Carroll direnişçi evlerinden birine götürülürken, El Kaide'ye yakın internet sitelerinde Irak'taki rehine infazlarının en etkileyicisini, daha doğrusu en çarpıcısını belirlemek için anketler düzenleniyordu. O sıralar en çok "tık"ı Güney Koreli rehine Kim Soon Il'in -18 ay önceki- infazı alıyordu. Amerikan ordusuna malzeme sağlayan "Gana General Trading" şirketinde tercüman olarak çalışan Kim Soon Il, Felluce yakınlarında direnişçi gruplarından birinin eline düşmüştü. 17 Haziran 2004'te. El-Cezire televizyonunda da yayınlanan video kaydına göre, rehin alınmasından 5 gün sonra 22 Haziran sabahı saat 08.15'te zavallı Koreli cellatının önüne bırakıldı. Kendisine ezberletilen birkaç cümlelik mesajı okudu: "Sizi uyardık. Günah bizden gitti. Yalanlarınıza son verin. Siz buraya Iraklılar'a değil, işgalci Amerikalılar'a yardım etmeye geldiniz." Son cümleden sonra celladın keskin hançeri Kim Soon-Il'in ensesine indi ve kopan başı yerde yuvarlandı. Şah damarından oluk gibi kan boşalıyordu. Henüz 33 yaşındaydı. Jill Carroll'dan sadece 5 yaş büyüktü.

Cellatlara teslim edilmedi
Jill Carroll'un o güne kadar adı duyulmamış bir direniş örgütünün, "İntikam Tugayları" nın eline düştüğünü duyan Iraklılar, "Onu öldürseler bile hiç değilse kafasını uçurmayacaklar. Ne de olsa kadın" dediler. Kaderci iç çekişle. Ancak Batı, genç kadını cellatlarına o kadar kolay teslim etmeye niyetli değildi. Çünkü Jill Carrroll'un "Irak'a gelmek" suçunu hafifleten epey neden vardı: Halka, geleneklerine ve inançlarına saygısı, onların günlük yaşamlarındaki sıkıntılarını, hatta acılarını dünyaya duyurması, Beyaz Saray'ın politikalarını onaylamaması gibi. Sadece ABD'de değil, tüm Batı kentlerinde, Jill Carroll'a destek gösterileri düzenlendi. Yine Batı'daki İslam toplumlarının liderleri onun serbest bırakılması için bildiriler yayınladı; yetmedi Bağdat'a gidip direnişçi gruplar üstünde etkili olduklarına inanılanlarla görüştü, Irak başkentinde basın toplantıları düzenledi. Bitmedi. "Christian Science Monitor" patronu bir film hazırlattı ve Irak TV'lerinde - bedeli karşılığı- yayınlattı. Ama en etkileyici girişim annesi Mary Beth, babası Jim ve ikiz kızkardeşi Katie'nin çağrılarıydı. Annesi Mary Beth Carroll, kızını ellerinde tutan "İntikam Tugayları" militanlarına CNN'den şöyle sesleniyordu: "Yanlış kişiyi seçtiniz. Derdiniz veya hedefiniz Irak'ın düşmanlarını avlamaksa, Jill o aradıklarınızın tam tersi. Ben, babası ve kızkardeşi sizin merhametinize sığınıyoruz, Iraklılar'ın acılarını dünyaya anlatmak için gece-gündüz çırpınan kızımızı lütfen serbest bırakın." Kampanya öylesine büyüdü ve etkileyici oldu ki Bağdat'ta sokaktaki vatandaş bile direnişçilere öfkesini iletmeye çalıştı. Örneğin biri Jill'in yazılarını yayınlayan Ürdün gazetesine e-posta ile şu mesajı gönderdi:
"Ben bir Iraklı'yım. Bağdat'ta yaşıyorum. Tabii buna yaşamak denirse. Dün öpüşerek ayrıldığınız arkadaşınızın bugün ya ölüm haberi geliyor ya da kaçırıldığı. Çektiğimiz acıları anlatacak sözcük herhalde hiçbir dilde yok. Dün gece TV'de Jill'in ağlayan görüntülerini izleyince çok ama çok sarsıldım. Tüm Irak halkı onun acılarımızı dünyaya duyurmak için uğraştığını iyi biliyor. Jill'in kurtulması, ailesinin sıcacık yuvasına dönmesi için Allah'a dua ediyorum. Tabii benim kadersiz ülkemin acılarının dinmesi için de." Bu medyatik kampanyada örgüt de boş durmuyordu. Aralıklarla Jill'in 4 video kasetini gönderdi El Cezire ve El Arabiya televizyonlarına. Bazısında sadece görüntü vardı Jill'in hayatta olduğunu göstermek için, bazısında da genç gazeteci ABD işgal güçlerini eleştiren kısa konuşmalar yapıyordu. Her kaset örgütün Jill Carroll'u serbest bırakmak için öne sürdüğü koşulun bir kez daha hatırlatılmasıyla noktalanıyordu: "Irak cezaevlerinde bulunan direnişçi kadınların serbest bırakılması." Ve her kasette bu koşulun kabulü için bir son tarih veriliyordu. Yani ültimatom. Propaganda savaşı olanca hızıyla sürerken, Jill adresi belirsiz bir evin perdeleri sıkı sıkıya kapalı bir odasında gece ile gündüzü ayırt bile edemeden çile dolduruyordu. Sadece tuvalete gitmesine izin veriliyordu. Kurtulduktan sonra, o günleri şöyle anlatacaktı: "Yalnızca bir kez gazete okumama izin verdiler. Yine bir kez de televizyon izlememe... Takdir edersiniz ki dünyada neler olup bittiğini anlamam için bu son derece yetersizdi." Direnişçilerin salıverilmesini istedikleri topu topu 7 kadındı. Bağdat'taki Amerikalı yetkililer başta yanaşmadılar. Direnişçilere ödün vermiş konumuna düşmemek için.

Türbanla serbest bırakıldı
Zamanla sessiz sedasız tutum değiştirdiler ve bir gün 419 tutukluyu birden salıverdiler. İçlerinde "İntikam Tugayları"nın serbest bırakılmalarını istediği 7 kadından 6'sı da vardı. Ve Jill Carroll her anı ama her anı ölüp ölüp dirilmekle geçen 12 haftadan, daha doğrusu 82 günden sonra salıverildi. Ama ABD'yi eleştiren bir konuşma daha yapması ve bunun kasede çekilmesi koşuluyla. "Ya dediğimizi kabul edersin ya da hayatın burada biter" tehdidiyle. Direnişçilerin eline düştüğü 7 Ocak gününü kadar kapalı ve kasvetli 30 Mart Perşembe'nin erken saatlerinde Irak İslam Partisi genel merkezinin yakınlarında serbest bırakıldı. Üstünde kaçırıldığı günkü giysiler vardı: Topuklarına kadar inen gri bir elbise ve türban. Haberi dünyayı duyuran o Sünni partisinin lideri Tarık El Haşimi oldu. Partinin televizyon kanalı aracılığıyla. Jill Carroll kesik kesik şöyle diyordu: "Bana iyi davrandılar. Hiç dövmediler, hiç tehdit etmediler. Ama neden kaçırıldığımı bugün bile anlamış değilim. Kendimi iyi hissediyorum ve bir an önce aileme kavuşmak için sabırsızlanıyorum." Üç gün sonra Almanya üstünden ABD'ye dönerken, uçakta gökyüzünün derin maviliklerini seyrediyordu: "Özgürlük meğer ne kadar değerli bir şeymiş. Bulutların üstünde uçuyoruz. Oysa daha üç gün önce böyle bir şeyi düşünmeye bile cesaret edemiyordum." Jill şimdi annesi, babası ve kardeşiyle hayatı yeniden keşfediyor ama Bağdat'ta, Irak'ın diğer kentlerinde, daracık sokaklarda kaybolan evlerin perdeleri sıkı sıkıya çekilmiş odalarında ölüm ile hayat arasında duran onlarca, yüzlerce rehineyi düşünmekten kendini alamıyor. Kimileri fidye, kimileri siyasal talep, kimileri de koalisyon güçlerine çalıştıkları için kaçırılmış yüzlerce kurban. Kaçı Jill gibi hayata dönecek ya da cehennemden çıkabilecek acaba?
DİĞER GÜNCEL HABERLERİ
 Gizli örgütlere nasıl girildiğini yazdı
 Üzerimdeki iğreti giysiyi istemiyorum
 Kartal aşkıyla 45+1 şiir yazdı
 Boğaz'ın ortasında dünyanın en güzel manzaralı şantiyesi
 Türkiye üç ayaklı kaplan
 Ağaç evde tatil
 Kadınlar hapishanesi İran
 Çocukların 2023 Türkiye'si
 Tecavüze uğramış gibiyim
 Koylar birer birer imara açılıyor
 Erkek kulübü masonların simgeleri kadınlara ait
 Kurtuluş Savaşı'nı unutup 'Kurtuluş'la yardım ettik
 Rüya köye az kaldı
 Alain Delon: 70 yaşın hüznü
 Kadınların ciddi haksızlığa uğradığı pranga altına alındığı...
 Karanfilli adamların asırlık öyküsü
 İtalyan senatosuna bir Türk sanatçı aday
 İsyankar bir soytarı Coluche
 43 yaşındaki dede başbakan
    Pazar Sabah Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
BALÇİÇEK PAMİR
Baba, bence annemi boşa
Bir çocuk yuvası düşünün. 3...
MEHMET ALTAN
Yeni bir buluş...
Yarım asırdır köfte ve iskender...
KAZIM KANAT
Cüzdan buldum 30 yıldır hala üzülürüm!
Bir Japon bilim...
TURGAY NOYAN
Denizi yaşayanlarla birlikte uzun bir gün
Hafta...
REFİK DURBAŞ
Herkesin şiiri kendisine
Bizim kuşak, İlhan Berk'in...
Deniz üstünde yürüyüp balık avlıyorlar
Deniz üstünde yürüyüp balık avlıyorlar
Ocak ayında buz tutan ve 5 ay boyunca çözülmeyen Baltık Denizi'nin bu...
Başbakan evde prova ister
Başbakan evde prova ister
Taksim'deki dükkanında 50 yıldır terzilik yapan Mehmet Amca,...
Dernek hayatlarını değiştirdi
Kas hastalığı nedeniyle tekerlekli sandalyeye bağımlı olan Gürbüzer...
Doktorları daha çok kadınlar şikayet ediyor
Hastalar en çok iletişime kapalı doktorlardan şikayetçi oluyor.
Balık ustasının balıkçılık dersi
Karakin Deveciyan'ın 1915 yılında eski yazıyla kaleme aldığı "Türkiye'de Balık...
Tarihi köşkün bahçesinde sayısız lezzet alternatifleri
Adını Afrika'daki bir adadan alan Zanzibar, beş yıldan beri...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.