Türkler yazsa halleri dumandı
Irk ayrımcılığına karşıyım demek yetmez. Eylemci olmak şart. Türkiye'deki halka açık şirketlerin, bankaların değerlendirilmesine ilişkin yazılan haberler çok ilginç. İyi analiz edilmesi gerekiyor. Malum, konu banka ve şirket satışı olunca, yabancı basın "beyazları," Türk basını ya da yerli basın "siyahları" temsil ediyor! "Beyazsiyah" ayrımı yapılması hiç hoş değil. Eğer ırk ayrımcılığı kötü bir politika ise Türkiye'deki düzenleyici ve denetleyici kurulların da görevini iyi yapması lazım.
Tarife farklı Sonuçta manipülasyonun yerlisi yabancısı olmuyor. Açıkçası yerliye ayrı tarife, yabancıya özel tarife uygulamak meslek etik kurallarına uymuyor. Niye? Konumuz Finansbank. Finansbank, geçen hafta 5 milyar dolara Citibank' a satılıyor diye yazılar yazıldı. Yazıları yazanlar, Başbakan Erdoğan dahil her önüne gelenden tokat yiyen biçare Türk basını değil, dünyanın en saygın gazetesi Wall Street Journal ve FT'den başkası değildi. İşin tuhaf yanı eğer böyle bir yazıyı Türkiye'den herhangi bir kurum çalışanı yazmış olsaydı, vay haline! Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), öncelikle devreye girer. Halka açık bir şirketin küçük ortaklarıyla ilgili yanıltıcı bilgi verildiği gerekçesiyle uyarıda bulunurdu. Yani, "manipülasyona karşı dikkatli olun" uyarısı gelirdi. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ise bankacılık yasası gereği devreye girerdi. Baktık, ses seda yok. Şaşırdık...
Kurul sessizliği Çünkü, kriz döneminde 350 milyon dolara Demirbank' a bile talip olmayan Citibank, şimdi 5 milyar dolara banka satın alır mıydı? Mümkün değil. Öncelikle bankanın stratejisine pek uygun olmayan bir durum. Citibank, Türkiye'de büyüme kararı aldı. İstanbul'da peşpeşe şube açıyor. Şube sayısı 12'yi geçti. Üstelik Citibank'ın bir özelliği var , kelepire şirket ya da banka alır. Ama gelin görün ki, başlıklar atıldı, yorumlar yapıldı. Nedense yabancı medyayı çok seven Türk bürokratları bu işe takılmadı. Biz takıldık... Henüz resmi bir açıklama yapılmadı ama Finansbank'ın yüzde 46 hissesi Yunanistan'ın en büyük ulusal bankası National Bank' a satıldı. Böylece Türk bankacılık sisteminde varlık değerleri üzerinden bakıldığında yabancıların payı yüzde 20, halka açık banka hisselerinin mülkiyetinin yüzde 30'u yabancıların elinde. Burada, ister istemez Ali İhsan Karacan'ın kulaklarını çınlatacağız. Çünkü, 2001 yılında Karacan, " Yakında BDDK işsiz kalacak, bankacılık sistemi yabancılaşacak" deyince herkes kızmıştı. Anlaşılan başsız kalan BDDK, böyle giderse işsiz kalacak. O yüzden olsa gerek etliye sütlüye dokunmuyor. Kurullar bambaşka işlerle uğraşıyor. Sonuçta Finansbank, kendi açısından doğru olanı yaptı. Özyeğin, bankasını 2001'in zorlu günlerinden bugüne getirmeyi başardı. Tamam da doğru olmayan haberlerin yabancı basına yansıma biçimiydi. Haksız mıyız?
|