Zincirin en zayıf halkası Türkiye mi?
Mart başından itibaren yaşanmakta olan türbülansta gelişmekte olan piyasalarla gelişmiş piyasaların yol ayrımı başladı. Son türbülansta gelişmekte olan ülkelerden para çıkışı gündeme geldi. Gelişmiş ülkeler değerlenmeye devam ederken, gelişmekte olan borsalar düşüyor.
En kayıplı Türkiye Gelişmekte olan piyasalar mart ayında yüzde 515 arasında değer kaybettiler. En çok değer kaybeden piyasa da Türkiye. İstanbul Borsası tam olarak yüzde 14 düşerken diğer piyasalardan açık ara önde gidiyor. Türkiye'yi yüzde 9'luk düşüşle Güney Afrika, yüzde 8 ile Yeni Zelanda ve Rusya izliyor. Bu da, türbülanstan en çok etkilenenlerin en yüksek cari açığa sahip ülkeler olduğuna işaret ediyor.
Cari açık sorunu Türkiye'nin cari açığı 22.9 milyar dolarla GSMH'nın yüzde 6.4'üne yükseldi. Bu rakamın 2006 yılında daha da büyümesi bekleniyor. Çünkü, kur düzeyi ithalatı ucuzlatırken dış ticaret açığını büyütmeye devam ediyor. Dış açığı kapatan en büyük kalem olan turizm sektörü de 2006 yılına iyi başlayamadı. Turizm gelirlerinin yerinde sayması cari açığı daha büyütecek. Gelişmeler, 2003'ten itibaren ekonomide bir sorun olarak ortaya çıkan cari açığın 2006'da doruk noktasına çıkacağına işaret ediyor. Şimdiye kadar "finanse edildiği sürece sorun yok" denilen cari açığın gerçekten sorun olup olmadığını test edeceğiz.
IMF ve AB çabası Cari açığın bu yüksek düzeyi yanında Türkiye'yi zincirin en zayıf halkası yapan başka nedenler de var. AB ile entegrasyon ve IMF ile yürütülen program Türkiye'yi diğer gelişmekte olan ülkelerden farklılaştırıyordu. Türkiye'yi kendine özgü bir hikayesi olan piyasa haline getiriyordu. Şimdi bu iki konuda ciddi zayıflamalar var. AB reformları 17 Aralık 2004 sonrası adeta unutuldu. IMF ile program da bir türlü yürütülemiyor. Ekonomik reformlar, yapısal reformlar bir türlü hayata geçirilemiyor. Türkiye kendi hikayesini bir tarafa iterken ve etki gücünü azaltırken, aynı zamanda kendi bindiği dalı da kesiyor.
Seçimlerin etkisi Çünkü Türkiye'nin önünde Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçim gibi iki büyük belirsizlik var. Merkez Bankası'ndaki atamalar aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı seçimi için bir örnek olabilir. Merkez Bankası atamasına bakan Cumhurbaşkanlığı seçiminde ortaya çıkabilecek zorluğun veya sorunun büyüklüğünü anlar . Zamanında yapılırsa, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası bir de genel seçim var. Öne çekilirse bu durumda belirsizliğin tarihi de öne alınacak demektir. Bu iki büyük belirsizlik veya zorluk, Türkiye'yi piyasalar arasında zincirin en zayıf halkası yapıyor.
Merkez ataması riski Kısa vadede zinciri zayıflatan Merkez Bankası atamaları, bundan sonra çok iyi yönetilse ve çok isabetli atamalar yapılsa bile, bunun tortusu kalacak. Güven kaybı yanında Merkez Bankası'nın dört başkan yardımcılarından sadece biri, Para Politikası Kurulu'nda da ağustos ayından sonra yedi kişiden sadece biri görevde kalacak. Diğer üyeler yenilenecek. Bu atamalar bir risk kaynağı. Merkez Bankası'nda değişen sadece başkan değil, üst düzey yöneticiler de. Merkez Bankası'nda başarılı olmuş bir ekip tam da iç ve dış koşullarda bozulmalar ortaya çıkmışken değişiyor. Bir yerde dere geçilirken at değiştiriliyor. Bu açıdan Merkez Bankası atamaları, zincirin zayıf halkasını daha zayıflatıyor.
Enerji birikiyor FED'in son faiz artışı ile ABD'nin 10 yıllık tahvil faizleri de yükseldi. Bu da gelişmekte olan piyasaları olumsuz etkiledi. ABD Merkez Bankası faiz artışlarına devam edecek. AB ve Japonya da faiz artıracak. Piyasalarda kısa vedede belli bir sakinleşme geri gelse bile, bu kalıcı olmayabilir. Tedirginlik sona ermeyebilir. Faizler artırıldıkça, likidite çekildikçe, gelişmekte olan piyasalardan para çıkışları olabilecek. Bu sırada Türkiye kendi hikayesini kendi eliyle bir kenara ittiği izlenimi veriyor. Ekonomi ve siyasette kendi yaptıklarıyla fay hattına enerji biriktirmeye devam ediyor. Enerji birikmesi bir kez gerçekleştikten sonra fay hattının kırılması ise sadece zamana kalıyor. Zincirin en zayıf halkası Türkiye olduğu kabul edilirse, hem hükümetin hem de piyasaların, her zamankinden daha fazla temkinli olmasında büyük yarar var.
Sonuç "Balık avlayanın gözü suda gerek" Türk Atasözü
|