kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
   Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Tarık Akan yeteneksiz Halil Ergün aktörlük bilmez
Semiramis Pekkan ve Hümeyra'yla evlenmem hataydı
Atıf Yılmaz'la 20 yıllık küslüğün nedeni
Fazla ödül alamadım çünkü sabote edildim
Tarık Akan yeteneksiz Halil Ergün aktörlük bilmez

Hümeyra'yla evlendiğime pişmanım

Türk sinemasının efsanelerinden Fikret Hakan, 5 kez evlenmiş. İlk üçünden pişman olduğunu söylüyor. Hakan, evlilikleri sırasında Hümeyra'yı döverek burnunu kırdığı iddiasıyla gündeme gelmişti.


Tarık Akan yeteneksiz Halil Ergün aktörlük bilmez

Türk sinemasının efsane oyuncularından Fikret Hakan, Yılmaz Güney'e olan kırgınlığının nedenini Atilla Dorsay'a açıkladı. Hakan "Yılmaz o günlerdeki en yeteneksiz insan olan Tarık Akan'a ve aktörlüğün a'sını bile bilmeyen Halil Ergün'e roller verdi. Ama beni çağırmadı" dedi.

Fikret Hakan... 1934 doğumlu sanatçı, 1953'de başladığı sinemada yarım yüzyılı geride bıraktı. O 1950'lerde parladı, 60'larda tam bir star oldu. 70'leri hasarsız atlattı, sonraları ise yine film, tiyatro, TV, kitap çalışmalarıyla hep gündemde kalmayı bildi. Onunla konuşmak Türk sinemasının tarihine bakmak gibi... Balıkesir doğumlu Hakan'a soruyorum: Balıkesir'e bağlı mı? "Hayır. Çünkü memur çocuğuyum. Babam oradan oraya gitti ve Kastamonu'da doğmam gerekirken, kaza eseri Balıkesir'de doğdum. Herhangi bir yerde de doğmuş olabilirdim." 1953'de ilk filmini çekiyor: "Köprü Altı Çocukları." Ardından unutulmaz filmler geliyor, Lütfi Akad, Memduh Ün, Atıf Yılmaz, Metin Erksan gibi en büyüklerle çektiği: "Beyaz Mendil", "Gelinin Muradı", "Lejyon Dönüşü", "Ak Altın", "Üç Arkadaş", "Zümrüt"... Ama illa da "Üç Arkadaş"... Siyah beyaz dönemin belki en güzel filmi, bence kanallarda sürekli gösterilmesi gereken bir klasik. "Çekerken çok güzel bir şey yaptığımızı anlamıştık daha senaryodan başlayarak. Düşün ki senaryoyu yazmak aylar sürdü ve Aydın Arakon'dan Metin Erksan'a, Atıf Yılmaz'dan Memduh Ün'e kimler katkıda bulunmadı... Memduh da bizim gibi alaylıydı, sinema eğitimi filan yoktu. Ama o filmle kendini aşmaya kararlıydı ve bunu başardı. Muhterem Nur, Salih Tozan, hepsi büyük oyunculardı." Ama o başarıya rağmen, hatırladığı kadarıyla, Muhterem Nur'la bir daha birlikte oynamamışlar. "Ne yazık" diye hayıflanıyor. "Üzülme, sinemanın belki en ünlü ikilisi olan Humphrey Bogart'la Ingrid Bergman da "Kazablanka"dan sonra bir daha birlikte çalışmadılar" diyorum.

HALA ÖĞRENİYORUM
1958-1960 arası askerlik dönüşünde, Hakan daha da parlıyor. Üstüste çektiği filmlere bakınız: "Yılanların Öcü", "Karanlıkta Uyananlar", "Keşanlı Ali Destanı", "Bitmeyen Yol", "Muradın Türküsü", "Ölüm Tarlası", "Toprağın Kanı"... Hepsi de sinemamızın yüzakı filmler. Hemen hepsi dönemi için ilerici, hatta solcu filmlerdi bunlar. Hatta çoğu sansürle takıştı, örneğin "Yılanların Öcü" ancak dönemin cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'in kişisel ilgisiyle serbest kalabildi. Art arda tüm bu filmler, bir rastlantı mıydı? "Bu kadar çok rastlantı olur mu? Ben oyuncu olmadan önce yazardım, şiir ve hikaye yazıyordum. 1949-50 yıllarında İstanbul Ekspres adlı gazetede öykülerim, röportajlarım çıkıyordu. O dönemin tüm oyuncuları arasında edebiyatı izleyen tek kişiydim. Bir adam kendini donatmışsa, bu yaptığı işlere de yansır. Ayrıca ben hep okudum, sordum ve öğrendim. Hayatım öğrenmekle geçti, hala da öğreniyorum. Bundan hiç gocunmadım."

İDEALLERİNİ SATANLAR OLDU
Hakan, o filmlerin o dönemde yasaklanmasını "cehalet eseri" diye yorumluyor: "Örneğin 'Yılanların Öcü'ne komünist dediler. Oysa film mülkiyet hakkını savunuyordu. Bugün İstanbul niye bu hale geldi diye yakınıyoruz. 'Bitmeyen Yol', daha o zamandan göçün zararlarını gösteriyordu." Hakan, o dönemde kendilerine "Moskova'ya, Moskova'ya" diye bağıranların sonradan Moskova'dan para aldıklarının ortaya çıktığını da ekliyor. "Karanlıkta Uyananlar" ise bizde işçi haklarını, sendika ve grevi savunan ilk filmdir. Şöyle diyor: "Bütün o filmler Türkiye'ye, Türk halkına çok şey öğrettiler. Olaylara bakışımızı değiştirdiler. Adına 68 kuşağı denen kuşaktan az ölen olmadı, biliyorsun. Ne yazık ki onlar öldükleriyle kaldılar. İplerin başındakilerse sonradan köşeyi döndüler ve ideallerini sattılar."

YILMAZ GÜNEY'E KIRGINIM
Yılmaz Güney'le birlikte onun "Vurguncular" filminde başrol oynamışlardı. Nasıl hatırlıyor Yılmaz'ı? "Daha önce de "Korkusuzlar"ı çekmiştik. İyi dost olmuştuk. Güzel bir adamdı. Sonra "Vurguncular"da bir araya geldik, ama nedense Kont'un (benim filmdeki adım) ölüm sahnesini kendi çekmedi, asistanı Şerif Gören'e bıraktı. O sahne çok güzel yazılmıştı, çok güzel olmalıydı. Ama olmadı." Fikret devam ediyor: "Aslında ona bir kırgınlığım var. En güzel filmleri için beni düşünmedi. O günlerdeki en yeteneksiz insan olan Tarık Akan'a, aktörlüğün a'sını bile bilmeyen Halil Ergün'e roller verdi. Ama beni çağırmadı. Ona çok kırıldım." Ama sonra ekliyor: "Yine de onu Paris'e gidip ölümünden önce görmeyi çok istedim. Ama mali durumum elvermedi. Hala pişmanım."

ÜÇ GÜN KOMADA KALDIM
Fikret, 1970'lerdeki sinema krizinde "sahneye çıkmayan" sayılı sanatçılardan: "Şarkı önerileri geldi. Ama düşünmedim bile." 70 sonlarındaysa yönetmenliği denemiş ve 5 film yönetmiş: "Sürgün", "En Büyük Patron" gibi... Erdal Öz'ün bir hikayesinden yola çıkan "En Büyük Patron"u seviyor: "Eleştirmenlerden filmi ciddiye alan iki satır bekledim. Ama sen dahil kimse yazmadı." O yıllarda bir araba kazası geçirip üç gün komada yatması, hayata bakışını değiştirmiş. Her şeyini satıp bir tekne almış, Marmaris'e yerleşmiş ve üç yılını denizlerde geçirmiş. 12 Eylül'den sonra yeniden dönmüş. Ama artık ikincil rolleri veya küçük filmleri kabul ederek... Yeniden kürkçü dükkanına döndükten sonra TV dizileri için çalışmış. TRT için yaptığı üç diziyi unutmuyor: Özellikle "Küçük Ağa" ve "Duvardaki Kan"ı ve de "Yalancı" adlı TV filmini... "Set aşkları" konusunda şöyle diyor: "Setlerde çıkan aşk hikayelerinin yüzde ellisi doğruysa, yüzde ellisi de palavra. Genelde seyirciye olan saygımızdan, hiçbir şeyin kokusu fazla çıkmazdı, halkın kafasındaki imajı incitecek bir şey yapmamaya çalışırdık." Ve bir zamanların yürek yakan gerçekten yakışıklı oyuncusu, şöyle diyor: "Ben set aşklarından olabildiğince uzak kalmaya çalıştım. Gençtim, yakışıklıydım, para da kazanıyordum, zaten dışarıda yüzlerce, binlerce sevgilin olacak insan vardı. Yetm e z mi?"
DİĞER GURME HABERLERİ
 İstediği şarabı içebilen var mı?
 Türkler evde en çok balkabaklı mantı istiyor
 Şili'de bağbozumu zamanı
 Kişiye özel beste yapılır
 Gökçeada belgeseli Osmanlı Bankası Müzesi'nde
 Ankara'da film haftası başlıyor
 Nefes kesen bu şov yirmi yıldan beri hiç durmadan devam...
 Sanal alem Marquez'ini arıyor
 Soframızda nur kaza bela geri dur
 İstanbul akrobasi ile şenlenecek
 Kapitalizm ve Kayserili Kalvinist
 Sakıp Bey'siz hayat zor geliyor
 Küçük buluşlarıyla servet kazandılar
 Ünlülerin favori siteleri
 Kardeşini sokaklara bırakmadı ve kazandı
 Çanakkale'ye yeni bir yüz
 Çıkmaz sokakta bir yaz gecesi cinayeti
 Çikolatada kalite devrimi
 Türbanlılar aşkı hak ettiği gibi yaşamıyor
    Pazar Sabah Yazarlar
    Güncel
    Hobi
    Röportaj
  » Gurme
    İyi Yaşa
İslami holdinglerin darbesi ağır oldu
İslami holdinglerin darbesi ağır oldu
İslami holding adı altında topladıkları birikimleri batırıp birçok...
Matematik aşkta da işe yarar
Matematik aşkta da işe yarar
Üniversiteye hazırlık için gittiği dershanede harçlığını çıkarmak...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.