Genelkurmay krizi frenledi
Genelkurmay Başkanlığı Genel Sekreterliği'nin dün yaptığı açıklama, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın adının Şemdinli iddianamesinde geçmesiyle başlayan krizin "peak" noktasının geride kaldığının habercisiydi. Askerin, son derece serinkanlı ve rasyonel bir üslupla kaleme aldığı metin, "suçlayıcı", "savunmacı" ya da "hiddetli" değil, ayağı yere basan, bir generalin yargılanmasının teknik olarak nasıl olduğunu hatırlatarak Şemdinli olayında yasal mevzuat açısından ciddi bir " usulsüzlük " olabileceğini ima ediyordu. Savcı, iddianamede Büyükanıt'la ilgili talebini yanlış yere yollamıştı. Genelkurmay, bu serinkanlı tavrıyla olayı siyasi bir kavgaya dönüştürmektense " Bir deli bir kuyuya taş attı " seviyesine indirgemiş oldu. Aslında doğrusu da bu. Meclis'te çalışmalarını uzaktan izlediğimiz ve her aşamasında " sorumsuz " davrandığı belli olan Şemdinli ve İnsan Hakları komisyonları, üyelerinin genlerine işleyen "komplo teorileri" ve "derin devlet" tezleriyle Şemdinli'deki olayı 'Susurlukların Anası' haline getirdi. " Bunu çözemezsek muktedir olamayız " diye her türlü gereksiz insanı çağırıp sonra uzun uzun basına sızdırdılar. Bazı çevreler Şemdinli'yi, karizması ve ilkelerinden korktukları Büyükanıt Paşa'ya bağlamak için olağanüstü bir çaba gösterdi. Koreografi her aşamasında amatörce idi . Ve sonunda 36 yaşında, espri yapmayı sevmeyen, evde bol kitap okuyup kendince bir idealizme kapılan Van Cumhuriyet Savcısı, tarihe geçme hayalleriyle hukuki açıdan tartışmalı bir iddianame hazırladı. Türkiye karıştı. Ancak iddianame o kadar tartışmalı, Büyükanıt'la ilgili deliller o kadar zayıf ki, Savcı bir anda yapayalnız kaldı. Bugün itibariyle kimse Savcı'nın yanında değil. Hükümet, muhalefet, yargı, asker ve hatta yakın zamana kadar bizzat " Büyükanıt Fobisi " denilen ruh halini taşıyan İslamcı ve muhafazakâr medya, bugün itibariyle bir anda Yaşar Paşa'nın yanında gözüküyor! Bu durumda 36 yaşında, evinden çıkmayı sevmeyen Savcı dışında kavga edecek pek kimse yok gibi etrafta... Başbakan Tayyip Erdoğan, ağustos'ta yapılacak Yüksek Askeri Şura'ya beş ay kalmasına rağmen " TSK'da teamüllere karışmayacağını" deklare ederek Büyükanıt Paşa'nın Genelkurmay Başkanlığı'nı şimdiden müjdelemiş oldu. Nasıl olduysa senaryo geri tepti. Tüm olay gülümsemeyen, evinden çıkmayan Savcı'nın üzerine kaldı. Siyasetçi için ideal bir günah keçisi . Ancak tüm bu kriz yapayalnız bir Savcı'nın işi mi? Uzun süredir Org. Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanlığı'nı engellemek isteyen, bu görüşlerini açıkça deklare edenler yok mu? Asker de hükümet de aslında biliyor ki, Savcı'ya ilham veren, cesaretlendiren, kritik noktalarda yol gösterenler var Aynı savcı, daha önce Van Rektörü Yücel Aşkın'la ilgili hazırladığı metinle haftalar boyu Türkiye'nin gündemini kilitlemişti. Tesadüfün bu kadarı olur mu? Maalesef Ankara gerçek niyetini gizleyebilen bir şehir. Ankara'nın genetik kodunu çözmek için, krizin mimarlarını doğru belirlemek gerekiyor.
|