Öylesine notlar
Kredi cartı: Borcunu zamanında tam ödeyemeyen bir şekilde cezalandırıldı, değil mi? "Kanun karşısında herkes eşit" memleketimde, ya anormal faiz yedi, ya icralık oldu, ya kayıplara karıştı, ya boşandı, ya işinden kovuldu, ya başkalarına da borçlandı, belki utandı ya da intihar etti. Şimdi "kısmi af" gibi bir şey o cezadan ötürü. Oysa, bankalar "kural hatası" yaptıkları halde ceza görmedi, kar ederek ödüllendirildi. "Kanun adamları", birbiriyle alışveriş yapan tacir sayılamayacakları halde, bankanın, kart sahibine "faize faiz yükü" nü bindirmesinin hukukunu da konuşmalı. Hocam, faize faiz caiz mi! Değilse, arkadaşlar açıkça suçlu. Ama güçlü. Roosevelt: Güle güle gitti. ABD uçak gemisi. Marmaris açıklarında günlerce demir attı. Harika doğanın kucağındaki turizm merkezinde uçak gemisinin nelere yol açabileceğini konuşamadık. Oysa, aynı günlerde, Fransa'nın emekli uçak gemisi Clemenceau gündemdeydi. Bir zamanlar Aliağa'ya da kakalanmak istenmiş "zehir devi" nin amyant kusmuklarını saçacak kıyı aranıyordu ve Hindistan dahil her kapıdan kovuluyordu. Yani, eskisi ve yenisi, bu atık ve zehir gemilerini kıyıya pek yaklaştırmamak gerekliydi. Di, di, di! Genişletilmiş şey: Başbakan ikide bir "Genişletilmiş Ortadoğu Projesi" ndeki konumumuzdan söz ediyor. Hamas temasını da böyle savundu. Müsaadenizle şöyle bir tercüme yapayım, mealini kendimce yazayım: Hamas'la görüştük çünkü biz ABD'nin Ortadoğu için çizdiği çizgiye sadık bir ülkeyiz! Çünkü "şey projesi" Ortadoğu halklarını filan kaale alan, ortak iradeyle belirlenmiş bir işbirliği değil, ABD'nin demokrasiözgürlükserbest piyasa diyerek silah gölgesinde dayattığı bir güzergâh. Ayrıca epey tartışmalı ve nedense en az tartışıldığı yer de "demokratik Türkiye". Genişletilmiş çocuk: Sanırsınız Maliye Bakanı'nın tek yumurta yahut çift yumurta ikizleri var. Oysa hep aynı oğlan, aynı yumurta. İthal mısır teşviki, pakette sıvı yumurta teşviki, kuş gribi şefkati, sit biti hep aynı evlada. Onu büyütmeye, genişletmeye, genleştirmeye yönelik genetik bir faaliyet. Bütün bunların dinle, inançla, muhafazakârlıkla, demokratlıkla ne ilgisi var derseniz, onu da AKP'liler söyleyecek. Bu kadar da "Seküler" olunur mu! Şemdinli tanıkları: Aradaki "ı" harfini unutsak, "Şemdinli tankları" diye çıkacaktı. Unutmadık neyse. Fakat halkın tanklığı, pardon tanıklığı geçerli bulunmuyor. Ne tuhaf, Başbakan da aynen bunu söylemişti. Başbakanlık çok etkili makam olmalı. İnsan gıpta ediyor. Terörist Hamas: Kimse tam tartışamıyor ama ileride umarım hepimiz kendimizi sınarız. Ne konuda? Kime ne zaman, nasıl terörist deneceği, denemediği, dendiği halde sonradan ne olduğu, peki o öyle idiyse bunun ne olacağı, "lan" hepimizin ne çok çifte standardı bulunduğu, ABD'nin nasıl bağımsız olduğu, her 4 Temmuz'da neyi kutladığı, Fransa'nın da her yıl 14 Temmuz'da neyi kutladığı, İstiklal Harbi'nin nasıl başladığı, İsrail'in nasıl kurulduğu, direniş hareketlerinin ne manaya geldiği, Kuzey Irak, Çeçenistan, Bosna, Kosova, Kıbrıs filan derken, elbette terör diye bir şeyin de olduğu, kafanın ne çok karıştığı üzerine. CELALETTİN ÇETİN: Ne güzel adamdı, delidolu İstanbullu Anadolu. Çocuktum, aynı mahallede amca demişim. Büyüdüm, ağabeyimdi. Çok sevdiği gazetesi bu kadim Hürriyetçiye kızdı da dışarı koydu; çok şükür o zaman imkânım vardı da "Bizim gazeteye buyur Abi" diyebilmişim. Herkes; emeklidir, yorgundur, yatar diye dudak bükerken, o gencecik ruhla haberden habere koştu. Bir akşam üstü bir haber, bir fotoğrafla gelmiş, "Tutabiliriz Umur" demişti. Sabredemedim, gece ilk sayfayı olduğu gibi değiştirip hemen yayınladık. Onunla son ödülünü Milliyet'te aldı. Sonra biz gittik, o gitti; bir gün uzun uykuya daldı. Sevgili eşi, uyanır diye ona nefes oldu. Bugün uğurlanıyor ya, hafızada baki o gülümsemenle güle güle Celalettin Ağabey.
|