Zeytinyağında kayıtdışını üst gelir grubu besliyor!
Unilever, Ayvalık'tan, Bodrum'dan bidonla yağ alanları araştırdı: Hepsi de üst gelir düzeyine sahip ve eğitimliler... Üstelik aldıkları yağa kayıtsız şartsız güveniyorlar.
Gıdada kayıtdışılıktan yakınmayan sektör yok. Süt sektörü sokak sütçülerinden, beyaz et sektörü markasız üretimden, işlenmiş et sektörü standart dışı katkılardan yakınıyor. Ancak tüm bu ürünlerde kayıtdışılık, düşük gelir düzeyiyle ve bilinçsizlikle besleniyor. Yani markasız ürünü daha ucuza bulan ve gelir düzeyi düşük kitleler, fiyat öncelikli davranıyor, gıda güvenliğini sorgulamıyor. Ya da umursamıyor. Ancak düşük gelir düzeyi ve eğitimsizlikten beslenmeyen tek bir kayıtdışı ürün var. O da zeytinyağı. Türkiye'nin yıllık 70 bin ton zeytinyağı tüketiminin sadece 25 bin tonu markalıların. Gerisi Ayvalık'taki köyden, Aydın'daki tanıdığın zeytinliğinden, ya da Bodrum tatilinde tanıştığınız ve çok sevdiğiniz pansiyon sahibinden satın alınıyor. Konuyor bir bidona, sonra lüks otomobillerin bagajında İstanbul'a getiriliyor. Ve markasız, üretim izni olmayan bu plastik şişedeki yağ,hiç şüphe edilmeden, üstelik "Hakiki yağ" diye mutlu olunarak tüketiliyor. Markalıların bu duruma isyanının ilk yüksek sesle yansıması geçtiğimiz günlerde Unilever'den geldi. "Hakiki (!) zeytinyağı sizin eve de elini kolunu sallayarak girebiliyor mu?" diye gazetelere ilan veren Unilever, "İmkânınız olsa da yediğiniz yağları analiz ettirebilseniz" diyerek bu yağların aslında 'hakiki' olmadığını vurguladı. Bu isyana kadar yaşanan süreci konuştuğumuz Unilever Pazarlama Müdürü Gazanfer İbar, "Burada bizi rahatsız eden, açık satışta çok büyük hileler yapılması. Pamukyağı, çiçekyağı ne bulurlarsa katıyorlar" diyor. Unilever, açık yağ alanlarla görüşmeler yapmış ve hepsinin, aldığı ürüne kayıtsız şartsız güvendiğini ortaya koymuş. İbar, diğer ürünlerde olduğu gibi alt gelir düzeyi ve eğitimsiz tüketicinin değil, aksine parası olan ve eğitimli tüketicilerin açık zeytinyağına daha çok rağbet ettiğini söylüyor.
FİYAT FARKI KORKUNÇ İstanbullular açık zeytinyağına çok ilgi gösteriyor. Diyelim ki biri Bodrum'a yerleşiyor, oradan gönderiyor eşe dosta. Ya da "Köylü bir kendi için üretiyor, bir de yakın çevresi için" diyor. Gazanfer İbar, ağızdan ağza pazarlama sloganlarını bile öğrenmiş: "Mesela 'bizim için özel olarak geliyor' diyorlar. Bir analiz ediyoruz, yarısı pamuk yağı. Fındık yağı konmuyor çünkü artık pahalılandı. Yıllarca sabrettik bu konuda. Zeytinyağında kaliteyi asitlik derecesi belirler. Minimum 0.3 olabilir 2'ye kadar insan sağlığına zarar olmadan satılabilir. 1'e kadar sızma, 1-2 arası natureldir. Bunun üzerinde bir asitlik varsa bunun rafine edilip asitliğinin indirilip sızma ile karıştırılması lazım buna da riviera diyoruz. 4 derece asitli zeytinyağının içine yüzde 50 pamuk yağı koyunca 2'ye düşüyor asit oranı. Bu, keskin bir tat verir, İstanbul tüketicisi bu keskinliği kalite zannediyor. Sonra ambalajlı alınca aynı tadı bulamıyor. Üst düzey, kültürlü insanlar alıyor bunları. Anadolu zeytinyağı kalitesini daha iyi tanıyor. İstanbul tüketicisi yıllarca uzaklaşıp yeniden döndüğü için iyi bilmiyor."