kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
 
Çifte standartlar ışığında yargının bağımsızlığı...
ŞAKA - Tatil sıkıntısı
İnsandan da hayvandan da olabilir...

Çifte standartlar ışığında yargının bağımsızlığı...

Türkiye'nin en etkili kurumu olan "Çifte Standartlar Enstitüsü", hukuk ve adalet alanındaki çalışmalarına bugünlerde ağırlık vermiş durumda.
Kim kendi siyasal eğilimini yansıtmayan ya da yaşam biçimine uymayan bir karar yargı organlarından çıkarsa, hemen ya "Yargı siyasallaştı" diyor, ya da "Yargı bağımsızlığı kalmadı" diye feryat ediyor.
Bu arada Adalet Bakanı Cemil Çiçek de, sakal ile bıyık arasında kalmış bir durumda, "Hangi eleştiriye ne cevap versem" diye açıklamadan açıklamaya koşuşup duruyor.
"Yargı siyasallaştı" benzeri klişelerin ötesine geçip, "Yargı zaten doğası itibariyle siyasetin içindedir" alternatifini pek irdeleyen yok. Mesela siyasi partileri kapatan, siyasetçilerin yaptığı yasaları iptal eden Anayasa Mahkemesi, zaten "Siyasi Yargı" nın ta kendisi değil mi?
Ya da AB'ye uyum için tüm yasaların siyasiler tarafından değiştirilmesi "Siyaset" oluyor da, bu yasaların yargı tarafından yorumlanıp uygulanması, tamamen siyasetin dışındaki bir faaliyeti mi oluşturuyor? Bir başka deyişle "Siyaset" toplumsal yaşamın ve bireysel ilişkilerin tüm alanlarını kapsayan bir olgudur. Yasamaya ve yürütmeye egemen olan siyasi görüş, bunu toplumsal yaşama yansıtır. "Kuvvetler Ayrılığı" nda, yargının siyaset dışında kalması değil "Tarafsız" ve "Bağımsız" olması beklenir.
Yargıçların ve savcıların siyasetçiler tarafından atanması, eğer atananlar "Gerçek hukukçular" sa, ne tarafsızlığı, ne bağımsızlığı etkiler. Ama neticede her yargı mensubu, kendi siyasi görüşünü koruyarak mesleğini icra eder. Örneğin Anayasa Mahkemesi Başkanlığı'ndan Cumhurbaşkanlığı'na gelen Ahmet Necdet Sezer, bütün siyasi partilere ve görüşlere karşı eşit mesafede midir? Özetle, toplumda kamuoyu oluşturan odaklar, savcılardan ve yargıçlardan kendi siyasi eğilimlerine uygun karar ve davranışlar bekliyor. Mehmet Ali Ağca'nın tahliyesi olayında da böyle oldu bu. Sonuçta bu tahliye kararından hoşnut olmayanlar, sorumluluğu Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e yükleme yolunu seçtiler.O da şu açıklamayı yaptı: 12 Ocak günü bir şartlı tahliye söz konusu olacaksa 11 Ocak günü, 10 Ocak günü veya aralıkta veya kasımda Adalet Bakanı'nın "Getirin şu dosyayı, 12 Ocak günü bu kişi tahliye olacakmış. Bu dosyada ne eksiklik var, hesap doğru mu yanlış mı" diye dosyayı alıp önceden inceleme imkanı yoktur, çünkü bu siyasetin yargı yetkisine açıkça müdahalesidir. Dolayısıyla 12 Ocak günü böyle bir tahliye gerçekleştikten sonra, biz dedik ki "Bir defa da Yargıtay incelesin." Bunu önceden değerlendirme imkanımız var mıydı? Hayır, kesinlikle yoktu.
Bence burada tartışılması gereken Bakan Çiçek'in "Siyasetin yargıya müdahalesi" kavramını ele alış şekli olmalıdır. "Müdahale" değil ama hiç olmazsa "Yol gösterme" siyasetten gelmezse, üst hukuk olarak seçilen AB mevzuat ve içtihadını, Türk yargısı bir anda nasıl benimseyecektir? Bunun dışında AK Partililer de, CHP'liler de, siyasal İslam da, laikçiler de, sağ da sol da, yargının kendilerine uyan kararlar almasını isteyeceklerdir. Kamuoyu odakları da yargı kararına konu olan her kişiyi, kendi görüşleri açısından kınayacak veya kutsayacaktır.
Örneğin solcu Yılmaz Güney, 1974'te bir yargıcı öldürdüğü için hapse mahkum edilmiş, 1981'de izinli çıktığı açık cezaevine geri dönmeyip, yurtdışına kaçmamış mıydı?.. Sağcı Ağca da Abdi İpekçi'yi öldürmüş, sonra cezaevinden kaçmıştı... Cinayet cinayettir ama her kesimin cinayete bile bakış açısı farklı değil midir? Veya Madımak Oteli'ndeki toplu cinayeti, her kesim aynı biçimde mi değerlendiriyor?

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 İnançların dünyası da, dünyevi gerçeklere bağımlıdır   / 17-01-2006
 Bu gök kubbe altında söylenmedik söz kaldı mı?   / 16-01-2006
 Dünya görüşümüz onlarınkinden çok farklı mı?   / 15-01-2006
 Abdi İpekçi benim için Papa'dan daha önemliydi...   / 14-01-2006
 İpekçi cinayeti Türkiye'de sonun başlangıcıydı   / 13-01-2006
 Yeter ki sen beni dostlarımdan koru!   / 12-01-2006
 Eski bayramlarda "Bayram Gazetesi" vardı...   / 11-01-2006
 Picasso'ya karşı büyükbaş hayvan pazarı mı?   / 10-01-2006
 Patron olmak mı emekçi olmak mı zordur?   / 09-01-2006
 Fehmi Koru'nun yemeğinde Başbakan da vardı   / 08-01-2006
EMRE AKÖZ
Devlet Bahçeli inandırıcı değil
Siyaset yapmanın...
MEHMET BARLAS
Çifte standartlar ışığında yargının...
İLKER SARIER
Korkuyorum
Bir haftadır bütün gazeteleri okuyorum. Ben...
MAHMUT ÖVÜR
'Özel Harp Dairesi bir ihtiyaç!'
Gazeteci Abdi...
SAİT GÜRSOY
Yeni bir eğitim fuarı
"A'dan Z'ye Eğitim" sloganıyla...
SAVAŞ AY
Ceset fotoğrafı sanat dergisine kapak olur mu?
Abdi...
HINCAL ULUÇ
Gazetecilik, fark yaratmaktır gençler!..
Gazetelerimiz...
Ortaçağ bitti
Ortaçağ bitti
Bıçakcı: Kim seçilirse seçilsin hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Bermek önde
Bermek önde
Ayhan Bermek'i desteklediğini belirten Hasan Doğan 150'ye 70 önde...
Bahçeli'den Ağca tepkisi: Bunların MHP'de yeri olamaz
MHP lideri Devlet Bahçeli, Ağca etrafında süren tartışmaların...
Çiçek: Cezası 20 yıl indirilemez
Adalet Bakanı, Ağca'nın İtalya'da yattığı sürenin mahsup edilmesi...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu