kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Turizm Rehberi
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Asli Aydintasbas @ SABAH
 

Neden?

Herkes aynı şeyi soruyor Ankara'da: Neden? Başbakan neden durup dururken TÜSİAD'la kavgaya girdi?
Dün TÜSİAD'ın Nakkaştepe buluşmasından sonra, iki taraf da "Baltaları gömdük" mesajı vererek "hükümet-patronlar" geriliminin geride kaldığını müjdelemekteydi.
Ancak kriz bitse de geriye bir tortu kalacak gibi. Başbakan Erdoğan'ın Mustafa Koç için savcıları göreve çağırması, aynı "içki yasağı" tartışmaları, "İzmir polemiği" ve Orhan Pamuk davası gibi, kamuoyunu bir süre meşgul edecek. Bu yüzden de en yakınındakiler bile "Kötü oldu" diye fısıldamaktan çekinmiyor. Batılı diplomatlar "Hükümet nereye gidiyor?" diye soruyor. Muhalefet liderleri, bu gibi "ev yapımı" krizlerle kamuoyunu bedavadan kendi saflarına çekebilecekleri düşüncesiyle hevesleniyor. Peki "Neden?" sorusuna dönersek
HAKSIZLIK DUYGUSU: Cevabın önemli bir bölümü, Başbakan Erdoğan'ın karakter özelliklerinde saklı. Geçmişte Erdoğan'ın duygusal yönü yazılmıştı. Bizce Başbakan'ın siyasi hayatındaki önemli motivasyon kaynaklarından biri, "haksızlıklarla mücadele" ettiğine inanıyor oluşu. Sanırız bu biraz kişilik, biraz dini inancından kaynaklanıyor. Recep Tayyip Erdoğan, gerek içinden geldiği siyasi hareket, gerekse Türkiye'deki sistem açısından haksızlıklara maruz kaldığına, "haksızlıklara rağmen" iktidara geldiğine inanıyor.
Bu refleks TÜSİAD konusunda da devreye girdi. Başbakan hafta başında çeşitli işadamlarına "TÜSİAD, Türkiye'deki ekonomik gelişmeleri yeterince anlatmıyor. Kırgınım" demiş. "Haksızlık" duygusuna katkıda bulunan bir diğer faktör de, kriz günü Ömer Sabancı ve Mustafa Koç'la yaptığı görüşmede, iki işadamının içki yasağı ve Orhan Pamuk gibi konularda kaygılarını dile getirmiş olmalarına karşın, Van Rektörü konusunu açmamış olmaları. Tahminimiz bu, Erdoğan tarafından "Bana içerde söylemediklerini neden dışarıda söylediler!" şeklinde algılandı.
SEÇMEN SEVER: Hükümet açısından TÜSİAD'la kavgayı mümkün kılan bir diğer unsur da, "Bizi onlar iktidara getirmedi ki!" anlayışı. Yanlış anlaşılmasın: Son günlerde hem kabine hem de AK Parti içinden konuştuklarımın tümü, TÜSİAD gerilimi konusunda tedirgindi. Azımsanmayacak isimler "Ne gerek var" ya da "Ben olsaydım yapmazdım" demekten çekinmedi. Ancak hemen hepsi, ardından "Ama bu bize oy kaybettirmez" gibi bir cümle ekledi. AK Parti'de "İstanbul'a, sermayeye, TÜSİAD'a rağmen" iktidara gelindiği hissi, hala tehlikeli biçimde yaygın. Parti yönetimi, siyaseten akıllıca olmasa bile "zenginlere kafa tutma" üslubunun popülist bir tarafı olduğu görüşünde. Kısacası "Bu bize oy kaybettirmez" mantığı hakim.
YALNIZLIK: Tepedekilerin yalnızlığı, Antik Yunan'dan bu yana felsefecilerin kafa yorduğu bir olgu. Kuşkusuz Başbakan Erdoğan sürekli insanlarla kucaklaşan, etrafında hep kalabalıklar taşıyan biri. Ancak çok seyahat ediyor, çok çalışıyor, yoruluyor. Erdoğan delege etmek yerine, temel konuları kendi takip etmek isteyen bir lider. Bu yüzden de tüm hükümet mekanizması, Başbakan'ın "bilgilendirilmesi" ve nihai kararların kendisi tarafından verilmesi üzerine kurulu. Etrafı buna imkan verecek şekilde Başbakan'ı yönlendirmek değil, bilgilendirmek için devreye giriyor. Bu yüzden Başbakan çözüm önerisinden çok şikayet duyuyor.
LİBERALLERİN ÇALIMI: Son dönemi hükümet açısından gerilimli kılan bir diğer unsur da, milliyetçi-muhafazakar ya da Milli Görüş tabanından gelmemiş olmalarına karşın, AK Parti iktidarına destek veren (ve bu sayede bu iktidara önemli ölçüde meşruiyet sağlayan) entelektüel çevrelerin hükümete yönelik tavrı. İçki yasağı, Orhan Pamuk davası ve 301'inci madde gibi konular, bu çevrelerde hükümetin "özgürlükçü" reflekslerinin zayıfladığı vehmini doğurdu. Önemli bir destek odağı, eskisi gibi hükümeti öven, yüreklendiren roller üstlenmiyor. Benzer bir biçimde Avrupa'dan da "dostane" değil "eleştirel" sesler ulaşıyor hükümete.
Tüm bunlar, içe kapanan (ve artık seçim düşünen) bir siyaset ortamında gerilimin dozunu yükseltiyor. İşte 2006'nın resmi...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Org. Yaşar Büyükanıt sonrası   / 20-12-2005
 CIA Başkanı neler konuşmadı?   / 14-12-2005
 Sağda 'Zeytin Ağacı' olur mu?   / 13-12-2005
 Malatya Cephesi   / 10-12-2005
 Şemdinli'de umut   / 09-12-2005
 Ankara'dan kadın fotoğrafı   / 01-12-2005
 AK Parti'nin 'Büyükanıt Fobisi'   / 25-11-2005
 Roj TV'de naklen yayın   / 24-11-2005
 Erdoğan ve Büyükanıt'tan PKK atağı   / 22-11-2005
 Bir yazı yazdım pişman oldum..   / 16-11-2005
MAHMUT ÖVÜR
DİSK 'hangi solu' arıyor?
DİSK'in başlattığı 'sol...
MUHARREM SARIKAYA
"Önceden uyarmıştım"
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi dün...
ASLI AYDINTAŞBAŞ
Neden?
Herkes aynı şeyi soruyor Ankara'da: Neden?...
YAVUZ DONAT
Hyundai heyecanı
Niğde Belediye Başkanı Mümin İnan...
'Çıkmaz' dediler hayatları değişti
Geçtiğimiz yılların piyango talihlilerinden kimi kazandığı parayla...
Keloğlan'a kısmet oldu
Mehmet Ali Erbil, Bay E filminden 10 yıl sonra ilk kez Keloğlan...
Kayıp silah savcıda çıktı
Kayıp silah savcıda çıktı
Adana'da evinde işlenen cinayette kullanılan Kalaşnikof'un,...
Seri katil beşinci kurbanda yakalandı
Seri katil beşinci kurbanda yakalandı
Hedeflerini hayat kadınları arasından seçen seri katili iki ayda dört...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu