kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
  » Cumartesi
    Pazar Sabah
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
44 yaşında hoş olmazsam ne zaman olacağım
44 yaşında hoş olmazsam ne zaman olacağım
Leyla Alaton Günyeli'nin uyguladığı yüz gerdirme diyeti

Leyla Alaton'dan yüz gerdiren diyet

Alarko Şirketler Topluluğu Yönetim Kurulu üyesi Leyla Alaton Günyeli 44 yaşında ama gençlik yıllarındaki halinden daha güzel ve çekici. Günyeli yeni görünümünün sırrını Cumartesi SABAH'a anlattı.

Yirmi yıl kısa saçla dolaştım. Kuaföre ayda bir giderim. Şimdi dış görünümüme önem veriyorum. Yani kaportayı da önemsiyorum artık.

Yüz gerdiren özel bir diyet uyguladım. Peyniri azalttım, bol bol balık ve yoğurt yiyorum. Haftada üç gün de pilates yapıyorum.

Üç günlük diyette böğürtlen, frambuaz ve çilek gibi kırmızı taneli meyveler var. Her öğün istediğiniz bir balığı yiyebilirsiniz. Güne aç karnına 2 bardak su içerek başlıyorsunuz. Yatana kadar 2 buçuk litre su içmeniz gerekiyor.

İki feminist erkek yetiştiriyorum. Oğullarımın kadın erkek eşitliğine inanmalarını istiyorum. Kadınları daha muhtaç, daha ayrı bir cins olarak görmemeliler. Tersi ayıp olur, onları iyi yetiştirmemiş olurum.



44 yaşında hoş olmazsam ne zaman olacağım

İş dünyasının duayenlerinden İshak Alaton'un kızı, işadamı Mehmet Günyeli'nin eşi, Alarko Şirketler Topluluğu Yönetim Kurulu üyesi... Leyla Alaton Günyeli, iyi bir evlat/eş/anne/iş kadını sıfatlarının yanında "genç ve güzel" görünmek isteyen bir kadın. Yoğun temposuna karşın formunu nasıl koruduğunu ve güzellik sırlarını Cumartesi SABAH'a anlattı.

Leyla Alaton Günyeli, Türkiye'nin en tanınmış ve başarılı iş kadınlarından biri. Aynı zamanda Eros (7) ve Atlas (4,5) adında iki erkek çocuğu annesi. Yani "Çocuk da yaparım kariyer de" sözünü kendilerine slogan seçen yeni kuşak için en uygun rol modellerden biri. İş dünyasının duayenlerinden İshak Alaton'un kızı, işadamı Mehmet Günyeli'nin eşi, Alarko Şirketler Topluluğu Yönetim Kurulu üyesi olan Leyla Alaton Günyeli, tüm bu işlerinin arasında derneklere de destek oluyor. Son olarak da özellikle hasta çocukların dileklerini gerçekleştirmek için kurulan Bir Dilek Tut Derneği'nin yönetim kurulunda görev alan Günyeli derneğin tanıtımı için Şamdan Plus Dergisi'ne verdiği röportajı ve fotoğraflarıyla son zamanlarda çok konuşulur oldu. Fotoğraflarını görenler ilk olarak "Ne kadar güzelleşmiş" dedi. "Acaba estetik mi yaptırmış?" yoksa "Bunlar da photoshop hilesi mi?" diyenler de oldu. Bu kadar çok konuşulmaya başlanınca biz de Leyla Alaton Günyeli'nin kapısını çaldık. Kendisiyle bu 'güzellik' konusunu, anneliğini, iş hayatını ve iş hayatında kadın olmayı konuştuk.

- Son zamanlarda herkes sizin ne kadar güzelleştiğinizi konuşuyor...
- Bunlar benim de kulağıma geliyor. Bu konuşmalar dernekle ilgili Şamdan Plus'a verdiğim röportaj için çekilen fotoğraflardan dolayı. Suçlusu da ünlü fotoğrafçı Zeynel Abidin Ağgül! Birlikte o kadar rahat, güzel çalıştık ki herhalde bu rahatlık yüzüme yansıdı. Aslında hiç fotojenik değilim. Ama orada profesyonel saç ve makyaj vardı. Ayrıca galiba kendimi çok ihmal etmiştim son zamanlarda. Zannediyorum onu toparladım. Profesyonel makyaj yaptırmam, kuaföre gitmem. Ayda bir boyaya giderim o kadar. Zaten yirmi yıl kısa saçla dolaştım. Artık dış görünüme de önem vermeye başladım. Cemil İpekçi benim tarzımı bildiği için kişiliğime uygun çok güzel kıyafetler dikiyor.Yani kaportayı da önemsiyorum artık (gülüyor). 44 yaşında hoş olmayacağım da ne zaman olacağım? Madonna 47 yaşında bomba gibi!

GÜZELLİK İKİNCİ PLANDA
- Bugüne kadar niye bu kadar ihmal ettiniz kendinizi?
- Bilmem, güzelliğin o kadar ön planda olmaması gerektiğini düşünüyorum. Entelektüel düzeyin daha önde olması gerektiğini savunanlardanım. O yönümle etkilemeyi tercih ettim. Ama belki 40 yaşın üstüne gelince "Bu da önemli" dedim. Allah'ın verdikleriyle gayet tatmin ve memnundum aslında. Zannediyorum son zamanlarda işi biraz ele almış olmam büyük bir fark yarattı. Birincisi saçlarımı uzattım. Bir Dilek Tut Derneği için çekilen ve herkesin gördüğü fotoğraflarda profesyonel makyaj vardı. Profesyonel makyaj bu kadar fark edecekse her gün yaptırayım bari.

- Estetik yaptırıp yaptırmadığınız da merak konusu...
- Estetiğe biraz daha vakit var diye düşünüyorum. Estetik yaptıracak kadar kendimi kötü görmüyorum doğrusu. 50'yi geçince düşünürüz...

- Yüzünüzün bu kadar gergin olmasında somonun parmağı olduğu söylentisine ne diyorsunuz?
- Kısmen olabilir. Hem yedikleriniz hem de kullandığınız ürünler çok önemli. Nicholas Perricone diye Amerikalı bir doktorun kırışıklıklara karşı yüz gerdirme diyeti var. Kitabı Türkiye'de de çıktı. Yaptığı araştırmaların sonucunda en çok balık öneriyor. Peyniri tamamıyla kesin diyor. Ben bunları yaptım, peyniri inanılmaz azalttım, bol bol balık ve yoğurt yemeye dikkat ediyorum. Sadece somon değil, diğer balıkları da yiyorum. Ama aynı zamanda haftada iki üç kere pilates yapıyorum.

- Kendinize bakıyorsunuz yani...
- Evet, kendine bakan bir kadınım. Ama güzellikle de kafayı bozmamamız lazım. Bu kadar görüntü odaklı olmaya karşıyım. Beni güzelliğim değil işim, gücüm, yaptıklarım, kişiliğim konuşturmalı. Yoksa her davete saçımı, profesyonel makyajımı yaptırarak gitmeyi de bilirim. Ama tercihim, entelektüelliğimin ön planda olması. Kadınlığımla değil bilgimle erkekler dünyasında kendimi ispat etmek istedim ve isterim. Dişiliğini ön planda tutan bir insan değilim. En önemlisi; görüntümün entelektüelliğimin önüne geçmesini sığ buluyorum.

- Ama günümüzde iş dünyasında kadınların bir kısmı dişiliklerini ön plana çıkararak kariyer basamaklarını çıkıyor...
- Tıkanırlar, üzgünüm. Dişiliğin ön plana geçmesini iş hayatında acizlik addederim. Bir yere kadar gelebilirsin dişilikle. Ve yanlış yoldasındır. Çok sahtedir o çıktığın basamaklar. Öbür dişiler hemen aşağı indirirler. Hiç gerek yok buna. Entelektüellik o kadar insanı parlatan, yücelten bir şey ki dişilik her zaman ikinci planda kalır. Kaldı ki dişilik geçicidir, geri gider. Yazık değil mi, geri giden bir şeyin üstüne bina yapılır mı?

- Siz hem annesiniz hem de başarılı bir iş kadını. "Çocuk da yaparım, kariyer de" sloganını doğrulayan bir örneksiniz yani. Peki ister istemez bir taraftan ödün verilmiyor mu?
- Süper kadın olmak çok zor. Kariyer, aile, çocuk zor bir denge. Bir taraftan mutlaka ödün verilir. Bazı şeyler muhakkak atlanıyordur. Bir kere kadın vazgeçilmez olmalı iş yerinde. Vazgeçilmez bir pozisyona gelirseniz o işyeri sizi bekler; doğurmanızı da bekler, süt vermenizi de bekler, getirip bir odaya yatırmanıza da izin verir. Ama diğer türlü çok şeyden geri kalınır. Aksi takdirde de çocuğunu büyütmeyi kaçırabilir.

- Siz de o süreci kaçırmamak için işlere bir süreliğine ara verdiniz değil mi?
- Evet, bu nedenle tam zamanlı çalışmaya üç, dört yıl ara verdim. Ama hayatta kadınla erkeği eşit görmeleri için evden çıkıp giden, çalışan, aile bütçesine katkıda bulunan bir anne görmeleri lazım. Kadın-erkek eşitliği benim için çok önemli, çocuklarımın da kadınları eşit görmelerini, feminist olmalarını istiyorum. Kadınları daha muhtaç, ayrı bir cins olarak görmemeliler.

İKİ FEMİNİST ERKEK GELİYOR
- İki feminist erkek yetişiyor yani. İleride karşılarına çıkacak kadınlar çok şanslı olacak...
- Yani elimden geleni yapacağım. Tersi ayıp olur, iyi yetiştirmemiş olurum. Bence de kızlar çok şanslı olacak. Hem çok yakışıklı hem onların değerlerini bilen erkekler olacaklar. Umarım göreceğim bunları, fazla şikayet almayacağım kızlardan. Ama onların yerinde olmak istemezdim, fazla yakışıklı benimkiler (gülüyor).

- Anne olmak iş hayatındaki Leyla Alaton'u değiştirdi mi?
- Çok daha yumuşattı. Eskiden belki evli ve çocuklu insanlarla çalışıyordum ama onların ne büyük zorluklar içinde olduğunu o kadar anlayamazdım. Pazar günü çalışmak benim için en doğal şeydi mesela. Ama pazar günü çocuğuyla olmak istemesi bir annenin en doğal hakkı. Şimdi onları çok daha iyi anlıyorum. Hafta içi birisi çocuğunun arkasından yuvaya koşması gerektiğinde ona daha büyük bir anlayış ve empatiyle bakabiliyorum artık.

- Bir Dilek Tut Derneği'ne ne zaman ve nasıl katıldınız?
- Carol Hakko'nun "Destek verir misin, yönetimde olur musun, çalışır mısın?" telefonuyla oldu ve ben o anda çocuğumla birlikte doktordaydım. Çok hassas bir anımdı, "Hayır" diyebileceğim bir şey değildi. Fakat bu ağır hasta çocuklarla yüz yüze her dakika olmamak koşuluyla "Tamam" dedim. Çünkü misyonu açısından çok "can acıtan" bir konu. Daha önce yardımcı olduğum dernekler oldu ama hiçbir çocuk derneğinde görev almamıştım. Zannediyorum anne olmanın verdiği duyarlılıkla daha canla başla bu işe sarıldım.

- Bir Dilek Tut dünyanın birçok yerinde olan bir dernek. Herhalde her yerde çocukların istekleri farklı oluyor...
- Doğru, mesela Hindistan'da bir çocuk 'Haftada bir karpuz gelsin' diyor veya ayakkabı istiyor. Bizde daha çok playstation, bilgisayar gibi şeyler isteniyor. Çok değişik istekler oluyor aslında. Gitar, yatak, Fenerbahçeli Tuncay'la tanışmak isteyen oldu. Bu çocuklar o kadar çok moral depoluyor ki hastalıklarını yenebilecek bir güç elde ediyorlar bence.

- Dileklerini yerine getireceğiniz çocukları nasıl belirliyorsunuz?
- Çocukları belirlemek çok önemli. Bu konuda Amerika'yı keşfetmiyoruz. Bütün bunların bir prosedürü var. Yurtdışından ekibimizi eğitmeye geldiler. Ve Sabancı Üniversitesi'nde gönüllülerden oluşan bir dilek hattımız var. Ama çocuklara ulaşmamız daha çok doktorlar yoluyla oluyor. Bizi bilen doktorlar çocuğun annesine babasına söylüyor.

- Bugüne kadar kaç ağır hasta çocuğun dileği yerine getirildi, bir rakam vermeniz mümkün mü?
- Aslında altı yıldır birçok dilek yerine getirilmiş. Şu ana kadar 200'e yakın dilek gerçekleştirildi. Ayrıca gerçekleştirilmek üzere doktor onayı bekleyen 10'a yakın dilek var.

- Anne olmasaydınız çocuklara karşı bu kadar duyarlı olur muydunuz sizce?
- Hayır. Çok farklı bir duygu. Düşmanım olduğunu zannetmiyorum ama düşmanım olan bir kadının bile eğer arzu ediyorsa anne olmasını temenni ederim. Çok konuda bir tarif verilebilir, açıklama yapılabilir ama anne olmayan birine anneliği anlatmak, köre renk anlatmaya benziyor.

- Dernek sayesinde dolaylı da olsa birçok çocuğun hayatına şahit oluyorsunuz. Gördükleriniz karşısında "Benim çocuklarım ne kadar şanslı" diye düşünmeye başladınız mı?
- Benim çocuklarım değil "Ben ne kadar şanslıyım" diye düşünmeye başladım. Çünkü en büyük acı yine de anne babanındır diye düşünüyorum. Çocuk bile anne babanın çektiği kadar acı çekmeyebilir. O suçluluğa da girmemek gerekiyor, benim çocuğum niye sağlıklı diye düşünürsek bir yerden atlamamız lazım. Bu bir yazgı, bir kader. Ama çok çocuğumuz var hastalığını yenen, kurtulan. Yine de doğru, yaptığımız iş çok yıpratıcı. Örneğin geçenlerde çok az ömrü kaldığı söylenen bir çocuğa bilgisayar verildi, anne dönüp "Daha sonra size geri vereceğim bunu" demiş. Korkunç bir şey bu. Ama kısa da olsa onlara mutluluk sunmak çok güzel.

Eylem BİLGİÇ

DİĞER GÜNCEL HABERLERİ
 Datça'nın nadir çiçekleri tehlikede
 Modern sanat müzesi rekabeti kızışıyor
 İş yerinde psikolojik taciz artıyor
 TV dizisi tiyatro için yeniden doğdu
 Paris operasında din
 Erkek olsaydım daha fazla maç verirlerdi
 İki yüz yıllık dokuma tezgahı yeniden canlandı
 Türkiye'nin en çekici kızı seçiliyor
 Bu Asyalı'ya bir 'özgürlük' borcumuz var
 Yılbaşı için yenilenin
 Eğitim tarihimize 'ışık' tutan okul
 "Bir Makine Olarak Beyin"i tartışacaklar
 Fotoğrafla 'İz' bırakanlar
 Annem fabrikada çıkan öğle yemeğini yemez bize getirirdi
 Türklerin antenleri fazlasıyla açık
 Saat seçiminiz sizi ele veriyor
 Depreme gerek yok Türkler kalpten gidiyor
 Kısa... Kısa...
 Hobiydi uluslararası yarışmaya dönüştü
    Cumartesi Yazarlar
  » Güncel
    Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
BALÇİÇEK PAMİR
80 yaşındaki bu kadın dünyayı geziyor ve otel...
SUNAY AKIN
Hayaller kenti İstanbul
İstanbullu çocukların çoğu,...
ALİ POYRAZOĞLU
Ben eskiden küçüktüm -2
Ben eskiden küçüktüm adlı yeni...
Rakının yanına giden en güzel mezeler
Birbirinden leziz mezelerle masalarınızı renklendirmek hiç zor değil.
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.