kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
  » Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Emlak
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Pazar Sabah
    İşte İnsan
    Sinema
    20. YILA ÖZEL
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Bilim asık suratlı orta yaşlı bir erkek
Gençler bilimle ilgilenmiyor
Tüp bebek yapan yatıra 'Sağol' diyor

'Gençler ilimsiz'

TÜBİTAK Başkanı Nüket Yetiş, "47 ilde bin 33 gençle" konuşarak yapılan araştırmanın sonuçlarını açıkladı:.

"Türk insanının aklına 'bilim adamı' deyince Zekeriya Beyaz geliyor. Az okuyan, çok televizyon seyreden, hayatında sadece müzik olan bir gençlikle karşı karşıyayız. 'Bilim' denilince gözlerinde canlanan görüntü ise ciddi, asık suratlı, orta yaşlı bir erkek..."
"Türk genci bilime vakit ayırmıyor... İnsanlara, yatıra gidip tükürükle taşı yapıştırmak yerine, taşı işlemeyi öğretmeliyiz. Tüp bebek yapıp, yatıra 'çok şükür' diyorlar. Tüp bebek bilim değil mi?"


Bilim asık suratlı orta yaşlı bir erkek

TÜBİTAK Başkanı Nüket Yetiş "İnsanlara bilim deyince akla bunlar geliyor" diyor ve ekliyor "Demek ki biz görüntümüzü değiştirmek zorundayız".

Bugünkü Pazartesi Sohbeti konuğum TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş. Yetiş ile TÜBİTAK'ın yaptırdığı "Bilimsel okur-yazarlık" isimli araştırmalarını konuştuk. Yetiş "Bilim alanında geride değiliz ama aşmamız gereken daha çok yol var" diyor ve ekliyor: "AB, Bilim ve araştırma politikası anlamında yaptığımız çalışmalardan çok etkilendi. Hakkımızda verilecek kararın son derece olumlu olacağına inanıyorum. Yani sınıfta kalma diye bir şey yok."

AB müzakereleri çerçevesinde ilk konuşulan Bilim ve Teknoloji'ydi. Hatta "Tamam ilk maddede sınıfta kaldık" yorumları bile yapıldı. Gerçekten de Türkiye bilim dünyasında nerede?
-Öncelikle şunu söyleyebilirim ki asla sınıfta kalmak söz konusu değil. Türkiye bilim alanında bazı göstergelerde geri bazı göstergelerde ise Avrupa'nın ortalamasını çoktan tutturmuş durumda.

BİLİM KURULU TOPLANMAMIŞ
Biraz detaylandırabilir miyiz?

-Öncelikle bir ülkenin bilime ne kadar para aktardığına bakmak lazım. Bizim milli gelirimizden bilime aktarılan para Avrupa'nın çok ama çok aşağısında. Zaten bilime yapılan ilk girişim ancak 1983'te. Ancak o dönemde gerçekten bir bilim ve teknoloji çalışması yapılmış, daha da önemlisi bir kurul oluşturulmuş.

TÜBİTAK'ın kuruluşu daha önceye dayanmıyor mu?
-Evet. 1963'te bizim kuruluşumuzu ilk adım olarak ele alırsak, ikincisi biraz önce söz ettiğim. Aradaki 20 yıllık dönemde burslar veriliyor, enstitüler kuruluyor, üniversiteler oluşturuluyor. 1983'e gelince, bahsettiğim kurul var. Yasaya göre kurulun yılda iki kez toplanması gerekiyor. Ama ilk toplantısını 1989'da gerçekleştirebiliyor. 1993'te ise AR-GE (Araştırma- Geliştirme) çalışmalarına başlanıyor. 2004 itibariyle ise yepyeni bir dönem başlıyor.

Nedir o dönem?
-2003'e kadar 42 kez toplanması gereken kurul maalesef 9 kez toplanmış. Eylül 2004'ten itibaren yılda iki kez toplanmayı sağladık. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bütçeden ayrılan parada büyük bir artış da gerçekleşti. Kaynak her yıl artarak devam edecek.

Ne kadarlık bir kaynaktan bahsediyoruz?
-Geçen yıl 446 milyon YTL idi. Bu yıl rakam yüzde 20 civarında arttı. Yani kamu tarafı üstüne düşeni yaptı. Şimdi önemli olan sanayi ayağının tetiklenmesidir.

Türkiye'de kaç bilim adamı var?
-Eşdeğer bilim adamı sayısı olarak AB ortalamalarının çok altındayız. Eşdeğer demek zamanının yüzdü yüzünü araştırmaya harcayan demektir. Normal bir öğretim üyesinin zamanını sadece üçte biri araştırmaya gider. Hatta eğer idari görevleriniz varsa bu oran daha da düşer. AB ortalamasına göre sonuç, çalışan her bir kişi için 5.4 araştırmacı.

Ne demek bu yani? Her bin kişiden beşi bilim adamı mı?
-Evet. Bu oran Finlandiya'da 16, Japonya'da Amerika'da 9. Bizde ise 1.2. Düşünsenize.

En kötü biz miyiz?
-Maalesef evet. Tabii nüfusumuza oranlarsak aslında hiç de fena değiliz ama AB ortalamasının çok altındayız. 27 bin bilim adamımız var. 70 milyonluk bir ülke olduğumuzu düşünürsek bu rakam çok az. Örneğin Almanya'da 485 bin bilim adamı var.

Ya yayınlar? Bir ara üniversitelerin yeterince bilimsel
bilimsel çalışma yapıp yapmadığı tartışılmıştı. Hatta Başbakan bile daha iyi sonuçlar istediğini söylemişti.
-Ben bu tartışmaya katılmıyorum çünkü Türkiye özellikle son yıllarda bilimsel yayın açısından çok iyi yerlere gelmeye başladı. Hatta dünya dergilerinde yayınlanan makalelerin yüzde birini sadece Türkiye oluşturuyor. Bu son derece iyi bir rakam. Ayrıca bu bahsettiğim dergiler herhangi bir dergi değil. Bilimsel endekslerin kaynak gösterdiği dergiler onlar. Yani yayınlarda iyiyiz. Avrupa ortalamasına çok yaklaşmış durumdayız. Ama tabii sayısal olarak iyiyiz. Milyon kişi başına vurunca yine gerideyiz, o ayrı.

Peki ya bilim kadınları?
-Hah bakın, biz o konuda Avrupa ortalamasının üstündeyiz. Üniversitelerde yüzde ellilere varan bir oran söz konusu. Genç kuşakların gelmesiyle birlikte, asistanlar ve doçentler arasında kadınların sayısı gün geçtikçe artmakta. Yani bir anlamdaNÜKET YETİŞİN BİLİM EKİBİ... Ömer Cebeci, Nilay Başaran, Nüket Yetiş, Hüseyin Güler ve Okan Kara objektife poz verirken Nüket Yetiş anlatıyor: Biz iyi bir ekibiz. AB müzakereleri döneminde gece gündüz çalıştı arkadaşlar. Ama çok önemli sonuçlar elde ettik. Projeler çok beğenildi, onaylandı.AB'nin kendine koyduğu hedefi biz yakalamış durumdayız.

Nasıl oluyor bu?
-AB diyor ki her 100 araştırmacıdan 40'ı kadın olacak diyor. Bizde bu oran daha şimdiden 37. Son derece sevindirici bir sonuç bu. Aslında ben belli bir düşünce yapısı olan insanlarda erkek kadın farkının kalmadığını düşünüyorum. Ama bir kesim var ki kadının gerçekten de adı yok. O yüzden son yıllarda kadınlara yönelik çalışmalarda yapılan artış kadınların adının var olmasını yavaş yavaş sağlıyor.

PARALAR HESAPTA
TÜBİTAK'ın başına geldiğinizden beri yaptığınız yenilikler konuşuluyor. Örneğin destekleyeceğiniz araştırma grupları kurullar eliyle belirleniyordu. Yani kim ödenek alacak hem bu kurulların iki dudağı arasındaydı. Siz bu kurulların işleyişini değiştirdiniz. Neden böyle bir şeye gerek duydunuz?
-Şöyle anlatayım. Bazen her üniversiteye yeterince temsil hakkı sağlayamıyorduk. Kurullarda aynı üniversiteden birden fazla kişi bulunuyordu. Biz bunu değiştirdik. Türkiye'nin bilmem ne köşesinde bilim adına yapılmış iyi bir çalışma varsa, onu bulup değerlendirememek TÜBİTAK'ın hatasıdır başka kimsenin değil. İşte bu yüzden çok katılım olmasını sağladık. Böylelikle sadece bir yılda binden fazla bilim adamını bu sürecin içine katmış olduk. Düşünsenize 2003'te proje sayısı 850 iken, bu yıl 3000 oldu. Demek inanç ve kuruma güven arttı.

Homurt ular yükselmedi mi? Sonuçta ortada kemikleşmiş bir yapı var.
-Zorlandın mı, dersen, zorlanmaz olur muyum diye cevap verebilirim. Değişim sancılı bir iştir. Her değişim sürecinde belli oturmuş sistemlerin size karşı direnci söz konusudur. Önce ne olup bittiğini pek fark etmezler, ardından şaşırır ve inkar ederler, son olarak ise kızar, pazarlık yapar ve kabul ederler. Bu bir dengi sanatıdır. Biz bütün bu evrelerden geçtik şimdi bilgili iyimserlik safhasındayız.

"Bütçeyi doğru projeye yönlendirmeye başladım, enstitüler kendilerini maddi açıdan çevirecek hale gelsinler diye çalışmalar başlattım" diyorsunuz. Peki eskiden ne yapılıyormuş?
-Bütçe daha çok araştırma enstitülerine kaymış. 1975 yılında bütçenin yarısı projeleri desteklemeye ayrılırken bu oran küçüle küçüle yüzde beşe düşmüş. Yani TÜBİTAK kendi araştırma yapmış ama araştırmaları desteklememiş. Ortaya çıkan tablo bu. Halbuki görevimiz yapmaktan çok yaptırmak olmalı.

Bütçeniz ne kadar?
-900 küsur milyon YTL. Her yıl belli bar artış yaşanıyor tabii. Elimizde böylesine bir bütçe varken niye projeleri desteklemeyelim? Ben diyorum ki arkadaşlara "Kadro istemeyin, siz proje getirin." Bakın hazır para insanı. bilm adamını çok tembelleştirir. Kıymeti de olmaz zaten. Dolayısıyla enstitülere parayı direkt olarak aktarmak yerine proje bazında desteği uygun gördük. Tabii çok önemli iki enstitüyü de unutmamak lazım. Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Enstitüsü. Ayrıca Amiral gemimiz olan Marmara Araştırma Merkezi de var. Bu modeller örnek alınması gereken modellerdir.

Göreve geldiğinizde sizi en çok şaşırtan uygulama neydi?
-Bütün üniversitelerden, sanayiden ve çeşitli kurumlardan başvurular yapılmış. Bunların ödenekleri ayrılmış paralar hesaplara gelmiş ama bu hesaplardaki paraların nasıl harcanacağı düşünülmemiş. Yani mali esaslar oluşturulmamış. Aradan bir buçuk yıl geçmiş, paralar hala hesapta duruyor. Bu durum beni gerçektende çok şaşırtmıştı. Hemen çalışmalara başladık ve bir genelge ile sorunu çözdük.

Gelelim röportajın başında sorduğum soruya. AB ile müzakereler sürecinde bilim ve teknoloji alanında hakkımızda nasıl bir rapor çıkacak?
-Eğer kalma geçme diye bir soru soruyorsanız, yüzde yüz geçtik, orası kesin. Raporda tabii ki eksiklerimiz yazılacak. Ama artılarımız da var. "Türkiye proje önerilerinin başarı ortalaması yükselmiştir" diye bir ibare var, altıncı çerçeve kapsamında. Yani uzun lafın kısası biz üzerimize düşeni yapıyoruz. Önemli olan sadece para ayırmak değil doğru insanı ve projeyi bulmak. Bunun içinde hukuki, idari ve mali altyapının düzeltilmesi gerek.

1 2 3 4 5
 
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 KKTC Meclisi 'Rumlara mal iadesi' tasarısını kabul etti
 Kızıltepe davası ertelendi
 Baydemir'e soruşturmaya gerek yok
 Kürşat Yılmaz'ın 307 yıl hapsi istendi
 100 YTL'ye alınan çocuklarla el-Kapkaç
 Kalplerdeki yeri çoktan açıldı
 ABD Büyükelçisi Topkapı Sarayı'nda
 Mehmetçik'ten helal kurban
 Batı'da doktor yığınağı
ÖMER LÜTFİ METE
Pamuktan panikler
Başımızdan eksik olmayan...
UMUR TALU
Mahcup iyilik
"Babam ve oğlum" a gittiniz...
FATİH ALTAYLI
Lady Di'nin kenarı
İlk gün gazetelerde okuyunca tepem...
ERGUN BABAHAN
SABAH Ankara'da
Ulusalı ve uluslararasını en iyi biçimde...
ERDAL ŞAFAK
Tehdit mi, fırsat mı?
Türkiye'de Kürt sorununda ana...
MEHMET ALTAN
İki ayrı hükümet mi var?
Cuma günü Orhan Pamuk davasını,...
ABD bir eyalet daha kazandı: Süleymaniye
Kuzey Irak'taki Süleymaniye kenti, bölgedeki değişimin bir aynası...
1 milyon $ tazminat istiyoruz
11 Türk askerini Kuzey Irak'ta yakalayıp başlarına çuval geçiren...
Trabzon'a ballı badem
Trabzon'a ballı badem
Lige erken havlu atan 2 takımın maçında 3 puan Karadeniz ekibinin...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu