Sorun büyümede değil; kur, cari açık ve enflasyonda
Bu hafta başında açıklanan büyüme rakamları olumlu bir sürpriz yaptı. Beklenenin neredeyse 2 puan üzerinde bir GSMH gerçekleşmesi oldu. Bu durum, ekonominin durgunluğa doğru değil, canlanmaya doğru gittiğini gösterdi. İçinde bulunduğumuz dördüncü çeyrekte, sanayi üretimi ve ihracat verileri ile ikdisadi yönelim anketi ve beklenti anketi, üçüncü çeyrekteki canlanmanın azalarak sürdüğünü gösteriyor. Ama üçüncü çeyrekteki yüksek oranlı büyüme verileri yakalanamayabilir. Çünkü, üçüncü çeyrek rakamlarını yukarı çeken yüzde 6.4'lük tarım büyümesi son çeyrekte olmayacak. Bu çeyrekte tarımsal üretimin ağırlığı zeytinde. Geçen seneki var yılının ardından bu yıl zeytinin yok yılı. Yani son çeyrekte tarımdan büyümeye negatif bir etki söz konusu olabilir. Geriye bir de baz etkisi kalıyor. Geçen yılın son çeyrek büyümesi yüzde 6.6. Geçen yılın üçüncü çeyreğinden biraz fazla. Bu yıl tarımın negatif etkisi olacağı dikkate alınırsa son çeyrek büyümesinin geçen yıla yakın gerçekleşebileceği tahmin edilebilir.
Büyüme yüzde 5.5 Yılın 9 aylık döneminde ise büyüme yüzde 5.5'i bulmuş durumda. Son çeyrek büyümesinin de geçen yılın civarında çıkacağı tahmin edilirse yılın tamamında yüzde 5.5 veya bunun biraz üzerinde bir rakam yakalanabilir. Bu da, hedef büyüme olan yüzde 5'in üzerinde ama geçen yılki yüzde 9.9'luk büyümenin altında ve 2003 büyümesi olan yüzde 5.9'a yakın. Böylece dördüncü yıl üst üste GSMH artışı gerçekleşecek. Beşinci yılda GSMH artışının sürüp sürmeyeceği, büyümenin kalıcılığı açısından önemli. Çünkü beş yıl kesintisiz bir büyüme gerçekleşitirilse, bu kalıcı bir büyüme olarak kabul ediliyor.
Kamu da tüketecek Normalde gelecek yılki büyüme hedefi yüzde 5. 2006 programı yapılırken uluslararası konfjonktürün fazla değişmeyeceği, sermaye hareketlerinin devam edeceği, Türkiye'ye doğrudan yabancı sermaye girişinin süreceği varsayılmış. Bu koşullar altında yurtiçinde politik çalkantılar olsa da, büyüme hedefi rahatlıkla yakalanabilir. Çünkü gelecek yıl kamu kesimi daha fazla harcayacak. Yatırım harcamaları reel anlamda yüksek oranlı olarak artırıldı. Tüketen ve yatırım yapan bir özel sektörün yanına gelecek yıl kamu sektörü de eklenecek. Bütçe koşulları da, özelleştirmelerden ve faiz düşüşlerinden dolayı kamu kesiminde harcamaları ve yatırımları artırmaya kısmen elverişli. Dolayısıyla özel sektörün büyümeye yaptığı katkının yanına gelecek yıl kamu kesimi de eklenebilir. Bu durumda gelecek yılki büyümenin bu yılın üzerinde gerçekleşme ihtamali daha yüksek.
Cari açık sorunu Üstelik 2006 ya seçim ya da seçimden önceki yıl. Hükümet için büyümenin önemi ortada. Hem insanların refahını hem de istihdamı artırmak seçimin yaklaştığı bir dönemde bütün hükümetlerin hedefi olmuş. Dışarıdan şok bir etki gelmezse büyümeme sorunu yaşamayacağız; hatta hedefleri rahatlıkla aşacağız. Ama cari açık ve bu arada enflasyon sorun olmaya devam edebilecek. Çünkü büyümeyi sağlayacak koşullar aynı zamanda TL'nin değerlenmesini de beraberinde getirebilir. Bu da cari açığı büyütücü etki yapacak.
Enflasyon sorunu Cari açık büyümesin diye kur rejimi biraz daha esnetilip döviz kurları yükseltilirse veya TL'nin değer kazanması önlenirse bu kez, enflasyon hedefinde sapma söz konusu olabilir. Enflasyon zaten yurtiçi talep artışı ile son 20 aydır düşüşe direniyor, patinaj yapıp duruyor. Üstelik bu 20 ayda döviz kurunda dramatik düşüşler gündeme gelmesine karşılık. Bundan sonra kur düşüşünün yerini artış alırsa enflasyonu düşürmek daha da zorlaşabilir. Enflasyondaki patinaj ve sanayinin giderek rekabet gücünü yitirmesi, oluşan cari açığın büyüklüğü, TL'deki değerlenmenin ve kur yoluyla enflasyonu düşürmenin sonuna gelindiğini veya sonuna çok yaklaşıldığını çağrıştırıyor. Yani sorun, büyüme değil, kurda, cari açıkta ve enflasyonda. Bu da bizi, enflasyonu kur dışında düşürecek başka önlemler bulunması gerektiğine götürüyor.
Sonuç "Ucuz şeyin çorbası tatlı olmaz" Özbek Atasözü
|