kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
  » Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    İşte İnsan
    Sinema
    20. YILA ÖZEL
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Sultanbeyli yabancıya karşı dilsiz


Sultanbeyli kendi içinde mutlu ama dışarıya karşı bir dilsiz gibi... Kimse konuşmak, fotoğraf çektirmek istemiyor, dışarıdan gelen herkese karşı hafif kuşkulu ve mesafeliler....

Aradığımızı kolayca bulamayınca, yandaki ara sokakların birinde durup albenisiz bir bakkala giriyoruz, hoşbeşten sonra soruyorum:

- Gecekondular nerede?
Çıplak ayağındaki tokyolarıyla elli iki yaşındaki Abdullah Balkı cevap veriyor:
- Hani mantar çürür ya vallahi buradakiler de mantar gibi çürüyüp yok oldular...
Abdullah Balkı on altı yıl önce Samsun'dan gelmiş, girdiğimiz bu bakkalı da tam iki gün önce devralmış. Yedi çocuk babası, daha önceki işlerde iki buçuk trilyon lira kaybettiğini, şimdi yeni bir başlangıç yaptığını söylüyor. Sultanbeyli'nin ilk minibüs hattını kendisinin kurduğunu anlatıyor. Aklında yeniden bir hat açma fikri var. Hatta kimi fiili girişimleri de galiba... Ulaşımın yetersizliğinden ve alt yapı eksikliğinden yakınıyor. Şimdi altmış bin“GÜNAH” DİYOR... Halk Ekmek Büfesi’ndeki kadın, “günah” diye fotoğraf çektirmek istemedi.nüfusla kasabalaşmış mahallelerden birine bir ara muhtarlık da yapmış...

PALAMUT KAÇA?
Ergenlik çağında fazla irileşen bir gence benzeyen Sultanbeyli'nin içinde gezinirken, bir köşede bir balıkçıya rastlıyorum. Üç bir yanı denizlerle çevrili olmasına rağmen sırtını denizlere dönerek yaşayan Türkiye'nin bir varoşunda kırmızı et yerine balık tercihi çok dikkatimi çekiyor. Bakımsız bir dükkanın önünde üç balıkçı tepsisi var. İkisinde palamutlar, üçüncüsünde ise hamsi bulunmakta... Dükkana giriyorum. İpek Bozkır Giresunlu, otuz yaşında. Montunun kapüşonunu başına geçirmiş küçük oğlu ise kıpırdanmadan sessizce duruyor. Hasta olduğunu öğreniyorum. Orada bulunduğumuz sürece de neredeyse hiç konuşmuyor. Dükkanın aylık kirası yüz milyon. Balıkları Kefken'den getirtiyorlarmış. Giresun'dan önce Kefken'e sonra buraya gelmişler. ÇaktırmadanGECEKONDULAR ÇÜRÜDÜ.... Bakkal Abdullah Balkı, Gecekondular mantar gibi çürüyüp yok oldu diyor.sergideki palamutları sayıyorum. Epeyce var. "Akşama kadar bitiririm" diyor. Kocası da başka bir işte çalışıyormuş, onun da birazdan dönmesini beklemekte... Evi de dükkanın hemen ardında, Sultanbeyliler'in "palamut ve mezgidi" bildiğini söylüyor.. Akşama kadar palamutları bitireceğini hesapladığına göre seviyorlar da... Nitekim daha sonra başka bir köşede balık satan birine daha rastlıyorum. İpek Bozkır belki de Karadenizli olmasının cevvaliyeti ile bizle sohbet ediyor, anlatıyor, fotoğraf çektirtiyor... Ama ya diğerleri?

FOTOĞRAF SEVMİYORLAR
Sultanbeyli kendi içinde mutlu ama dışarıya karşı bir dilsiz gibi... Kimse konuşmak istemiyor, kimse fotoğraf çektirmek istemiyor, dışardan gelen herkese karşı hafif kuşkulu ve mesafeliler... Belki de kocaman ama kaçak bir "kent" sakini olmaktan gelen400 BİN NÜFUSLU, KOCAMAN, KAÇAK BİR KENTbir refleks bu... Yağmur sularının birikerek neredeyse koca yolu işlevsiz kıldığı bir köşedeki tavukçu da şikayetçi değil. Hatta hayatından gizlice memnun olanlardan... Ancak çeşitli peşrevlerime rağmen pek konuşmuyor, hamleleri geçiştiriyor. Fotoğraf da çektirmek istemiyor. Sonunda bu çekingenliğin sebebini soruyorum, "bir şey söyleyince komşular arasında laf oluyor" gibi bir açıklama yapıyor... Su bendine dönüşmüş yolun kıyısından gelen ve alt yapı yetersizliğini öfkeli bir şekilde dile getiren Karadenizli vatandaşımız da fotoğrafa karşı çıkıyor, onun gerekçesi daha ilginç: - Beni devlette tanırlar... CEMEVİ Sultanbeyli bir su havzası etrafında kurulmuş. Zamanla nüfusu dört yüz bine ulaşmış. Sultanbeyli'nin farklı kimliğini daha iyi anlamak için geçmişe kısa bir yolculukyapmak gerekiyor. Gecekondulara kendi parseli üzerinde dört kata kadar izin veren ANAP iktidarının 1984 af yasası, gecekondu kimliğinde büyük bir değişim yarattı. Daha önceleri solun kalesi olan gecekondular ANAP'a yöneldi. ANAP'ın dar gelirlileri sıkıntıya sokan iktisat politikası bir ölçüde bu af ile unutuldu. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, kent rantlarının peşkeş çekilmesi ile telafi edilir hale geldi. Daha sonraları zaman içinde ANAP'ın geçici hakimiyeti bir ara SHP'ye, sonra da dönemin Refah Partisi'ne geçti. Sultanbeyli bu son durağın ürünü... Nitekim 22 ilköğretim okulu, 7 lise, dokuz halı sahaya karşın yüz civarında cami var. "Cami sokağı", "Kuran Kursu Sokağı" gibi sokak adları da bu geleneği temsil ediyor.KAÇAK İSKÂN DA ÇÖZÜLÜRSE.... Ufak Alevi grubun nisbi şikâyeti dışında herkes memnun. Kaçak iskân da çözülürse dünün kırsalında yaşayanlar konut sorununu çözmüş, yaşam mücadelesine de iki elle sarılmış olacaklar...Dört yüz bin nüfusun yirmi bini de Alevi... Daha önce de belirttiğim gibi, emek ve sanayileşme irtibatı çoktan kaybolduğu için varoşlardaki "öbekleşmenin" motorunu diğer özellikler oluşturuyor... Su havzasına yakın olan Cemevi'ni ziyaret ediyoruz. Bir çamur deryasının ortasındaki Cemevi'nde 55 yaşındaki Kemal Karataş dışında kimse yok. Gümüşhane'den gelmiş. Evi de buranın karşısında. Sıkıntılarından söz ediyor. Belediye, kaçak yapı olduğu gerekçesiyle buraya dava açıp duruyormuş. Alevilerin sıkıntılarını bir başka mahallede de dinliyoruz. Hizmetin kendilerine yeterince verilmediğini, toplumda farklı muamele gördüklerini anlatıyorlar. Eski konfeksiyon işçisi İnan Çetinkaya ise sevdiği kızın ailesinin baskısına dayanamayarak kendisini sırf Alevi olduğu için terk ettiğini söylüyor. Cemevi'nin arkasındaki boş ve sulakALEVİLER SIKINTILI.... Aleviler farklı muameleden yakınıyor. Cemevinde Kemal Karataş da sıkıntılarını anlattı.araziye bakan köşede bir Halk Ekmek var... Hava yağışlı ve soğuk. Halk Ekmeğin satıcısı da bir kadın.. İki üç kadının bir arada ekmek almaya geldiğini görünce onlara yöneliyoruz. Onlar da konuşmayı sevmiyor... Otuz altı yaşındaki Aliye Tatlı yedi yıldır burada olduklarını zar zor mırıldanıyor. İki çocuk annesi. Ama kocasının işsizliği de, diğer zorluklar da umuru değil gibi. Resim çekme isteğimizi ise "günah" diyerek reddediyor. Bizim Güngör bu arzuya uyuyor mu yoksa uzaktan kadının günaha girmesine neden mi oluyor, onu tam bilemiyorum.

SULTANBEYLİ FARKI
İstanbul'un varoşlarını tek bir resim gibi görmek mümkün değil. Her birinin kendi özellikleri var. Sultanbeyli, içindeki ufak Alevi grubun nispi şikayetleriKARADENİZLİ CEVVALİYETİ.... Balıkçı İpek Bozkır, belki de Karadenizli olmasının cevvaliyeti ile sohbet ediyor, anlatıyor, fotoğraf çektiriyor. 30 yaşında.dışında memnun. Dışardan gelen "yabancılara" karşı ise çok ketum. Burası yetersiz alt yapıya, estetik olmayan düzensiz irileşmeye, ulaşım sorunlarına rağmen sisteme eklemlenmeyi sağlamış gözüküyor. Kaçak iskanın da çözülmesi halinde, dünün kırsalında yaşayanlar konut sorununu çözmüş, yaşam mücadelesine de iki elle sarılmış olacaklar... Tabii Sultanbeyli'nin şansı Refah geleneğiyle doğup bu çizgiyi izlerken, iktidar ile yolunun kesişmesinden de kaynaklanıyor... Hatta durum o noktaya varmış ki, Alevi vatandaşlarımızın dışlanmışlık duygusu burada epey pekişmiş. Gecekondular sisteme uyum durakları mı, başkaldırı arenaları mı? Eğer bu sorunun cevabını bir büyük resimde değil de her yerleşim bölgesine yönelik arayacaksak, Sultanbeyli sisteme uyum durağı görevini yerine getirmiş gözüküyor... Ama her yer Sultanbeyli kadar şanslı değil.

1 2 3 4 5
 
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 Hasta çok, tedavi yok
 İslam ülkeleri reform kararı aldı
 Popüler doktora trilyonluk dava
 Bombacı Louai Sakra'yı 'baştan yaratmışlar'
 Hep ona acıdığım için bu hallere düştüm
 Ömrümüz bir yıl uzadı...
 PKK'nın banknot matbaası bulundu
 İçkili lokantada 'içki yasağı' açıklaması
 Belediye meclis üyesi bombacı çıktı
YILMAZ ÖZDİL
Kimlik...
Allah'a şükür turp gibiyim.
Ama kendimi...
ALİ KIRCA
Gazetecinin hatıraları!
Okuyacağınız satırlar, ünlü...
ÖMER LÜTFİ METE
Kimlik yangınına dinli ve dinsiz benzin!
Erdoğan'ın...
UMUR TALU
Gördünüz mü!
Zamanında "sosyal sınıf kimlikleri"ni...
FATİH ALTAYLI
Çok konuşmak iyi midir!
Önüme yazı işleri gündemi...
ERGUN BABAHAN
Şener'e gelen hediye
Başbakan Yardımcısı Abdüllatif...
ERDAL ŞAFAK
Rus kapanına kısılmak
Türkiye doğalgaz pazarını Rus devi...
'Çözüm istemiyorlar'
Önceleri Lokmacılar Barikatı'nın açılmasını isteyen Rum kesimi,...
Terör korkusu uçakta öldürttü
Amerika'da üzerinde bomba olduğunu söyledikten sonra kaçmaya...
Mazeret üretmeyin
Mazeret üretmeyin
1- Tecrübe eksikliği:
F.Bahçe Teknik Direktörü Daum, sürekli...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu