kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cuma
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    İşte İnsan
    Sinema
    20. YILA ÖZEL
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Umur Talu @ SABAH
Tel:
0537 660 71 21
Fax:
0212 280 05 51
 

Gazeteci anıları

Az kalsın "gazeteci anaları" diye yazıyordum.
Bir gün onu da, kısmet olursa "gazeteci babaları"nı da yazarım.
Lakin anı işinde tereddütlerim var. İnsan, geçmişte yaşadığını, tanık olduğunu, yapıp yapmadığını "yıllar sonra" hangi zaviyeden hatırlayabilir?
Bir olay, düşünce, eylem sıcağı sıcağına "başka" bir şeyken, onca zaman sonra, dünya, ülke, toplum, ortam, teknoloji, hakim fikirler, muhalif düşünceler, bağlılıklar, menfaatler, hayaller ve kırıklıkları ile kırgınlıklar filan değişmişken, devinim içindeyken nasıl "anı"laştırır, nasıl "yeniden yorum"lar.
İnsan, "putları"nı kırarken, kendini nasıl zeytinyağı gibi çıkartabilir; "anıtlar"ını parçalayıp "anılar" halinde pazarlarken, kendini "aktif aktör" olmaktan çıkarıp nasıl "objektif gözlemci" diye tayin edebilir.
Ve en önemlisi... İnsan yahut gazeteci-insan, "bir zamanlar doğru bulduğu"nu yahut doğru bulmasa bile "boyun eğdiği"ni veya boyun eğmese bile "açık ve kesin itiraz etmediği"ni yıllar sonra yerin dibine batırırken, kendini o çamurun içinden tertemiz nasıl çıkartıp alabilir?


Hasan Cemal bu konuda çok usta. Yani, "anılar"ı hatırlama, yazma, kitaplaştırma, çok sattırma konusunda.
Bir kere, ne olursa olsun, bu teşebbüs ve emek ve de hafıza başlı başına iyi bir şey.
Keşke hepimiz bu kadar üretken olsak. Lakin, şöyle bir kavşak var: "Anılar"ı öncelikle kendinle hesaplaşma ya da kendini kayırıp başkalarıyla hesaplaşma şeklinde tasarlamak.
Mesela ben, o kavşakta kalakalırım. Hasan Cemal ise "sağa" sapıyor hiç tereddüt etmeden; yani "başkalarıyla hesaplaşma"ya.
"Kimse kızmasın, kendimi yazdım"derken bile öyle.
Ya da şöyle diyeyim:
Genel ve yaygın bir tavır, "özeleştiri" adı altında "kendi geçmişi" ile hesaplaşır gibi yaparken, aslında "başkaları"na geçirir.
"Geçirmek" amiyane oldu ama, yerindedir.
O "geçirilmiş geçmiş" üstünden de, aslında bugün de "kendisi gibi olmayanlar"a şey yapar.
Çünkü, geçmişte, işte gençlik falan filan biraz yanılan kendisi, bugün nihayet ve çoktandır "doğrular"ı bulmuştur.
Şöyle bir tereddüdü bile olmaz: "Ulan, geçmişte yanıldıysak, bugün de yanılıyor olamaz mıyız?"
Niye olsun ki!


Şimdi, Hasan Cemal'in Cumhuriyet, Nadir Nadi, İlhan Selçuk üstüne yazdıklarının hepsini değilse de bazılarını, bir başka şekilde de olsa, söyleyebilirim.
Hepsini söyleyemem, çünkü onun kadar üst katlarda ve kapalı kapılar ardında ideoloji, politika, fikir ve yazı paylaşmadım. Hepsini söyleyemem çünkü, bazılarının söyleniş tarzını ve içeriğini, eleştiri şartsa bile sırtımı güçlüye yaslayıp zayıfı dövmeyi onaylamam.
Söyleyebilirim, çünkü Cumhuriyet'te "köklü demokrasi inancı olduğunu" ben de düşünmüyorum; elinde gazetesiyle öldürülen okurlar ile yazarlarına ve İlhan Abi'nin kendisi de dahil, "darbelerde işkence gören" mensuplarına, okurlarına ihanet ettiğini de düşünürüm.
Ama "biz" birkaç genç gazeteci, Cumhuriyet'te bir, iki yıllık kısa deneyim yaşadık, çok şey öğrenip çok şey kattık ve çok da sıkıldık; çok gençtik ve zaten ağzımıza geleni de duyanlara söyleyip çektik gittik.
O sırada Hasan Cemal Cumhuriyet'i yönetmeye, Nadir Bey'e saygılarını sunmaya, Berin Hanım'ın hatırını sormaya ve İlhan Abi'den manşet ve yazılar için onay almaya devam ediyordu.
Mütevazı bir "kerteriz"im var:
Misal; uzun yıllar çalıştığım ve geçmişte çok şeyini onayladığım bir gazeteden, orada yazarken kimi politikalarını, yayınlarını, ilişkilerini eleştirdiğim için kovuldum.
Misal; uzun yıllar eleştirdiğim bir gazetede ise şimdi yazı yazıyorum.
"Kerteriz" basit bir sorudur: "Ben mi çok değiştim, yoksa onlar mı?"
Ve elbette, değişen varsa, ne yönde, ne halde?
"Kerteriz" kimseyi "keriz" yerine koymamak, sevaplar kadar günahları da paylaşmak, en çok nefret ettiğinin dahi doğrularını teslim etmekle de olgunlaşır.
Belki "gazeteci yalanları"nı yazmalı önce.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Aklımızın bir yeri   / 06-12-2005
 Egemenlik ve yiğitlik   / 05-12-2005
 Hele bir dinle!   / 04-12-2005
 İtibar ve intihar   / 02-12-2005
 İç hizmet ve dış merak   / 01-12-2005
 Vatan borcu kart borcu!   / 30-11-2005
 Bir öğretmen öldü (Bir okura ağıt)   / 29-11-2005
 Nazik konu, nazik üslup!   / 28-11-2005
 Soyut sanat somut hayat   / 27-11-2005
 Tıbbın şiddeti   / 25-11-2005
YILMAZ ÖZDİL
Mutfak makro tencere mikro
Amerikalı heyet Moskova'ya...
UMUR TALU
Gazeteci anıları
Az kalsın "gazeteci anaları" diye...
FATİH ALTAYLI
Önüm arkam sağım solum kimlik
Başbakan Erdoğan'ın...
ERGUN BABAHAN
Sabah niye kullanmadı?
Abdullah Öcalan'ın Türkiye...
ERDAL ŞAFAK
Şemdinli'den Christchurch'a
Erdoğan dün Yeni Zelanda...
Askeri uçak apartmana girdi: 128 ölü
94 kişi taşıyan kargo uçağı motorundaki arıza yüzünden başkentte 10...
Kaçırdıkları adam için özür diledi
ABD Dışişleri Bakanı Rice, CIA'nın adam kaçırmaları ve sorgu üsleri...
Üst kimlik alt kimlik: 2-0
Üst kimlik alt kimlik: 2-0
Türkiye'de üst üste üçüncü şampiyonluğu kovalayan Fenerbahçe,...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu