Gri bir alanda
İyi yaptı. Ne tuhaf değil mi; bir ülkenin başbakanının ülkenin bir bölgesine gitmesi için "İyi yaptı" demek durumundayız. Hakikaten iyi yaptı; çünkü kötü yapmadı. Söyledikleri, iki uçtan vurulacak şeyler. Ama bir uçta durmadan da dinleyebilir, değerlendirebilir, teşvik edebilir, "ak" ya da "kara" olmasını beklemeden, gri bir alana duyulan ihtiyacı da fark edebilirsiniz.
Elbette, meselelerin çok karmaşık olduğunu hepiniz biliyorsunuz da, basit bir mantıkla şuna karar vermek lazım: Tüm bölge halkını, tüm Kürtleri, meydana çıkan herkesi "terörist" mi kabul edeceksiniz? Hepsini ayrılıkçı, hepsini ayrıkotu, hepsini hain, hepsini "Kuzey Irak'ın cazibesine kapılmış" mı sayacaksınız? Olabilir. Belki öyle düşünürsünüz. O zaman, gerçekten bir iç savaş durumunda, gerçekten bir etnik savaş pozisyonu almanıza ramak kalmıştır ki... Bir ülkenin, bir devletin bu duruma gelmesi sadece "düşmanlarının suçu" değildir; sert ya da yumuşak gücünü yitirmiş yahut hiç bulamamış olmasından, vatandaşlık terkibinin kafi dozda ve kıvamda tutmamasına kadar bir yığın şey de sayılabilir. Saymasanız da olabilir. Açıkça, salt sertliği ve çatışmayı savunacak kadar dürüst olacaksınız.
Ya da, kendi kimliğinize saygı, kültürel haklarınıza hayatiyet, mahkemede adalet ararken... İddianız ve talebiniz, "demokrasi, hukuk, çoğulculuk, barış, şiddet karşıtlığı" gibi idealler ise, bunların özünü katledenlerin sürüklediği kitleler değil, samimi siyasitoplumsal bir hareket halinde olacaksınız. Yahut yalan söylemeyecek, güvercin gibi uçmayacaksınız. Bir "iç savaş" ın tarafı olduğunuzu saklamayacaksınız.
"İç savaş"... Bu hoşunuza gitmiyorsa, kendinize, ülkenize, toprağınıza, çoluk çocuğunuza, geleceğinize her halükarda konduramıyorsanız... Gri alanlarda dolaşıp düşünüp eyleyeceksiniz. Tayyip Erdoğan Şemdinli'de gri alanın en ideal demokratik, adil dilini de temsil etmemiş olabilir. Ama, son zamanlarda "sermaye ırkçılığı" türü teorik (ve pratik) taassup örneklerinden uzakta, aklın, fikrin, vicdanın, hukukun sularında dolaşma çabası içindeydi. Gri alan, ötekine diş bileyen keskin bir taraftar pozisyonu alınacak mevki ve mevzi değildir. Gri alan, sık sık "kim koyarsa koysun, mayının kahpelik olduğunu haykırabilmek" diye, hem somut mayın için, hem simgesel olarak ifade etmeye çalıştığım bir duruştur mesela. Öyle bir duruş, samimiyet bekler. Göstermelik ve uyduruktan, kosuruktan barış, demokrasi, huzur, hukuk, kardeşlik, birlik, bütünlük aşkının rol kesmesinden değil; gerçekten onları mayınlayan her zihniyete ve niyete karşı durabilmekten, piyonu olmamaktan, ona mahkum kalmamaktan geçer. Diyarbakır'dan da, Ankara'dan da, İstanbul'dan, Şemdinli'den, Trabzon'dan da geçer. Öncelikle, tabutların, bombaların, mayınların durmasından geçer. Mahkemede adaletin, sokakta demokrasinin tecellisinden... Meydanda, dağda nefretin, tuzağın, şiddetin tasfiyesinden geçer.
|