|
|
|
|
"Terörün sesine izin verilmemeli"
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD'nin Roj TV'ye karşı Danimarka'ya gösterdiği tepkiyi şöyle değerlendirdi: "Sadece o değil bir çok Avrupa ülkesi bu görüşte. Birisi terörün sesi oluyorsa tabii ki buna müsaade etmemek gerekiyor" dedi.
Bakan Gül, Kayseri'de gazetecilere gerek Almanya ziyareti gerekse Danimarka konularında açıklamalarda bulundu.
ABD'nin Roj TV'ye karşı Danimarka'ya gösterdiği tepkiyi nasıl değerlendirdiğine ilişkin bir soruyu da şöyle yanıtladı: ''Sadece o değil birçok Avrupa ülkesi de bu görüşte. PKK terör örgütü
AB'nin de Danimarka'nın da terör listesinde. Birisi onun sesi oluyorsa tabii ki buna müsaade etmemek gerekiyor. Bazen kanunların boşluğundan hareket ederek basın hürriyeti istismar ediliyor. Burada dikkatli olmak gerekiyor. Bazen ülkelerin hukuku hemen ertesi gün televizyonları kapatmaya müsaade etmeyebilir. Bizde de böyle nitekim. O zaman bununla ilgili tedbirleri bir an önce almak gerekiyor. Zaten bizim Danimarka ile tartışmamız da bu çerçevede.''
BAŞBAKAN'IN DANİMARKA'DAKİ TAVRI
Bir gazetecinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Danimarka'daki basın toplantısına katılmamasının ABD'nin tavrını etkileyip etkilemediğini sorması üzerine de Gül, şunları kaydetti: ''Bu, konunun ciddiyetini tabii ki daha çok ortaya çıkarmış oldu. Sayın Başbakan ne yapacaktı orada? Eğer orada o basın toplantısını yapmış olsaydı bütün gazetelerde 'Terör örgütünün bulunduğu yerde Türk Başbakanı basın toplantısı yaptı' diye manşetler çıkacaktı. Bunu da herkesin iyi bilmesi gerekir. Danimarka'nın da iyi bilmesi gerekir. Danimarka, basın hürriyetinin istismar edildiğini görmüştür. Onlar da bir şeyler yapmak için uğraşıyorlardır.''
Bu arada, Kayseri'nin Melikgazi İlçe Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç'ın kızı Elif'in düğünü için dün Kayseri'ye gelen Gül, TBMM Başkanı Bülent Arınç, Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, bazı milletvekilleri ve belediye başkanlarıyla kahvaltı yaptı.
GÜL'DEN MERKEL'E DESTEK
Gül, Almanya'da yeni bir koalisyon hükümeti kurulduğunu hatırlatarak, ''Başarılı olmalarını istiyoruz'' dedi.
Gül, Kayseri'de gazetecilere yaptığı açıklamada, Almanya'nın müstakbel başbakanı Angela Merkel ile görüşmesine dikkati çekerek, şöyle konuştu:
''Almanya'da başbakan ve Dışişleri Bakanı ile görüştüm. Benimle görüştükten sonra koalisyon hükümetinin protokolünü imzaladılar. Almanya'da yeni bir hükümet var, büyük bir ittifak kuruldu. Bu, Almanya siyaset tarihinde 1960'lı yıllarda bir kez olmuş. Şimdi herkes bu büyük koalisyonun nasıl olacağını merak ediyor. Zaten kuruluşu da bildiğiniz gibi kolay olmadı. Başarılı olmalarını istiyoruz. Almanya'nın başarısı bizim de başarımızdır.''
Almanya'da 3 milyon Türkün yaşadığını, bunların yaklaşık 1 milyonunun Alman vatandaşı olduğunu, bu bakımdan Türkiye-Almanya ilişkilerinin çok özel olduğunu vurgulayan Gül, şunları kaydetti:
''Almanya orada yaşayan vatandaşlarımızın birinci vatanı haline dönüştüyse, orada çok büyük işler yapılıyorsa, yaptıkları cirolar milyarlarca avroya ulaştıysa bunlar çok önemlidir. Bunun ötesinde, Almanya'nın Türkiye ile ticareti geçen yıl 21 milyar dolar olarak gerçekleşti. Geçen yıl Almanya'dan Türkiye'ye 4 milyon turist geldi. Bu yıl bu rakam 5 milyona ulaşmıştır. Hiçbir hükümet Almanya'da bunları göz ardı edemez. Dolayısıyla ilişkilere çok önem veriyorlar.''
KATILIM SÜRECİ
Gazetecilerin, Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda Almanya'nın yeni hükümetinin görüşlerine ilişkin bir soru üzerine de Gül, partilerin AB ile ilgili farklı görüşleri olabileceğini, Almanya'daki sosyal demokrat ve Hıristiyan demokrat partilerinden oluşan koalisyon hükümetinin AB ile ilgili daha önce alınmış kararları yürüttüğünü kaydetti.
AB'ye üyelik konusunda Türkiye'nin performansının her şeyi ortaya koyacağını ifade eden Gül, şöyle devam etti:
''3 Ekim kararıyla Türkiye, katılım sürecine başlamıştır. Yeni alınacak bir karar yoktur. Bu sürecin Almanya tarafından herhangi bir şekilde tıkanması zaten söz konusu değildir. Bu sürecin en iyi şekilde işlemesi için herkes elinden geleni yapacaktır. Türkiye katılım sürecini bitirip tam katılım söz konusu olduğu anda bu konular konuşulacaktır. O zaman belki de Türk halkına 'Ne düşünüyorsunuz?' diye soracağız. O zamanki Türkiye, belki Norveç gibi 'Ben hazırım ama gireyim mi girmeyeyim mi?' diye tereddüt edecek. Önemli olan, katılım sürecinin sağlıklı çalışmasıdır. Katılım süreci Türkiye'nin transformasyonudur, Türkiye'nin standartlarının Avrupa standartlarına ulaşmasıdır. Zaten AB de bizim için bu yönüyle önemlidir. Yoksa bu halimizle sadece 'AB'ye yarın katılıyoruz' demek çok anlam ifade etmez. Esas stratejik istikameti hiç şaşırmamamız lazım. Almanya'nın da bu konuda herhangi bir tereddüdü söz konusu değil.''
|
|
|
|
|
|
|
|
|