kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Otomobil
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Umur Talu @ SABAH
Tel:
0537 660 71 21
Fax:
0212 280 05 51
 

Arıza mı, hastalık mı?

Şemdinli'de bombalar...
İki ölü... Üç askeri zanlı...
Bomba, silah, kroki yüklü araç...
Araçta resmi görev emri...
Keşif yapılmasın diye insanların üzerine ateş açan ikinci araç...
Araçta bir askeri personel parmağı... En az iki aydır aynı yörede "esrarengiz" patlamalar.


Genelkurmay Başkanı'nın "Personelimi aklamam da, suçlamam da" diyerek çok nötr kalışını...
Kara Kuvvetleri Komutanı'nın "O astsubayı tanıyorum. Onu yapacak biri olduğunu sanmıyorum" diyerek fazla nötr kalmayışını bir yana bırakırsak...
Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Türkeri diyor ki: "Susurluk gibi değil. Lokal bir olay!"
İşte o zaman sormak gerekir:
"Susurluk ne pekiyi?"


Jandarma'nın, Silahlı Kuvvetler'in, devletin bir "Susurluk" tarifi var mı?
Yaygın bir, hatta bir çok "Susurluk" tarifi var da, onların var mı?
Ne anlamışlardı "Susurluk" denen meseleden ve ne anlıyorlar?
"Susurluk" sadece "Kimi devlet görevlilerinin yoldan çıkıp yasa dışı işlere, kara para ve yer altı cinayetlerine bulaşması"ndan ibaret tanımlanmışsa...
Hiç tanımlanmasaydı daha iyi!
Ya da, Meclis komisyonlarında, Başbakanlık raporlarında bile ayrıntılarıyla anlatıldığı gibi,
"Bizzat devletin, devletin çeşitli açık ve gizli birimlerinin, terörle mücadele yöntemlerini terör yöntemlerine benzetmesi, sorgusuz, yargısız infazlarda bulunulması ve bu amaçla resmi yahut onlara yardımcı kişilerce çetevari yapılar oluşturulması ve bu arada çıkar amaçlı suç örgütlenmelerinin de ortaya çıkışı" gibi tanımlanıyorsa, başka bir şey.
Jandarma Genel Komutanı'nın anladığı ve Şemdinli olaylarının benzemediğini söylediği "Susurluk" hangisi acaba?
Birkaç devlet görevlisinin kendini kaybetmesinden ibaret bir "arızi arıza" mı...
Yoksa, bizzat çeşitli hiyerarşiler içinde bir "terörle mücadele" yöntemi olarak da benimsenebilen kışkırtma, temizlik, sindirme, ortadan kaldırma, germe, intikam, hukuktan kaçma, provokasyon, şiddeti teşvik, şiddetten başka yol bırakmama, gözdağı gibi uygulamalar ile bunların gölgesindeki başka yasadışı dolaplardan müteşekkil "kronik hastalık" mı?
Jandarma Genel Komutanı, "Susurluk"un, daha yaygın, daha köklü, daha kapsamlı, daha sistemli olduğunu ima ederek mi, Şemdinli için "lokal" diyor?
Hakikaten, Jandarma'nın, Silahlı Kuvvetler'in geçmişteki Susurluk için teşhisi, tanımı neydi?
"Tak-şak" devrinin çeteli, infazlı tahakkümünü vicdanlarında, akıllarında mahkum ettikleri, hukuk dışı, antidemokratik, ülkeyi bölücü, terörü azdırıcı, yöre halkını teröristin kucağına itici, kırıcı, yıkıcı, bozucu buldukları ve tekrarlanmasına asla izin vermeyecekleri için mi, "eski Susurluk" gibi olmadığını söyleyebiliyorlar? Birisi bize, bugün üç, dört askeri görevlinin adının karıştığı "Şemdinli lokal operasyonu"nun manasını anlatırken, en azından o kadar büyük büyük andığımız eski Susurluk'ta topu topu kaç resmi görevlinin mahkum olduğunu söyleyebilir mi?
Eski Susurluk'un yanlış bir zanla "çözülmüş, adalette hesabı görülmüş ve demokrasi tarafından mahkum edilmiş, tüm sorumluları yargılanmış" bir aydınlık sanıldığı, oysa basbayağı "kesif karanlık" olarak geçiştirildiği...
"Nereye kadar giderse gitsin" gibi Çankaya vaatlerinin lafta kaldığı yalan mı?


Bakın; bu tür yöntemler "terörle mücadele" değil, "teröristle mücadele içinde, o gerekçeyle ve bazen bahaneyle teröristleşme"dir.
Bu yöntem, ülkenin bölünmesini engelleme değil, fiilen, ahlaken, vicdanen, duygularda, öfkelerde bölünmesine çanaktır.
Teröristle mücadele gibi görünürken, teröristle el ele, demokrasi, huzur, toplumsal anlayış ve bütünlük umutlarını bombalayıp durmaktır.
Bunlar "lokal kaza" değil, sıkı bir faciadır.
Son dönemde çok konuştuğumuz astsubay, uzman çavuş arkadaşlara bir notla bitireyim: Görüldüğü gibi, birer insan olarak tek adalet ve demokrasi sorununuz OYAK veya orduevleri değil!

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Hakkâri'de, Fransız!   / 11-11-2005
 Ne güzel gazetecilik bu böyle!   / 10-11-2005
 Var mı o yüz!   / 09-11-2005
 Milli takım ile ayak takımı   / 08-11-2005
 Sopalı demokrat   / 07-11-2005
 Saygılarımla   / 06-11-2005
 Orda cevap var mııı!   / 03-11-2005
 İçten sesler   / 02-11-2005
 A, marş marş, S'den sonraya   / 01-11-2005
 Görüşlerinize hazırım; emirlerinize değil   / 31-10-2005
YILMAZ ÖZDİL
Hanımköylü James Bond
Siz hiç bomba koymaya eşinin...
UMUR TALU
Arıza mı, hastalık mı?
Şemdinli'de bombalar...
İki...
FATİH ALTAYLI
Adalete bak çay demle
Dün Sabah'ın 3. sayfasındaki...
ERDAL ŞAFAK
Merkel geliyor hazır mısınız?
Almanya'da bir ay süren...
Azeriler'in Hillary'si
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in güzel eşi Mihriban, rekor oyla...
Koalisyonda "Türkiye'ye garanti yok uzlaşması"
Almanya'da siyasiler hükümeti kuran anlaşmayı yaptı. Türkiye düğümünü...
Ümit Alpler'in ardında: 0-2
Ümit Alpler'in ardında: 0-2
Dünya Kupası finalleri ile aramızda tek engel İsviçre idi. Maç öncesi...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu