|
|
|
|
Mumcu: "AİHM kararı bağlayıcıdır"
Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) türban konusunda verdiği kararı, ''AİHM kararı, Türkiye açısından bağlayıcıdır. Ancak karar, idareye kılık kıyafete ilişkin kısıtlar getirebilme yetkisi veriyor, zorunluluk haline getirmiyor'' şeklinde değerlendirdi.
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı Rena van der Linden, Anavatan Partisi Genel Başkanı Mumcu'yu parti genel merkezinde ziyaret etti.
Ziyarette konuşan Linden, Türkiye'de gerçekleştirilen gelişmelerin gelecek
dönemde de devam etmesi gerektiğini ifade etti. Katılım süreci içinde gerçekleştirilecek ilerlemelerin AB için değil, Türkiye halkı için yapılıyor olmasının önemli olduğunu ifade eden Linden, yolsuzluğa karşı çok ciddi bir mücadelenin gerektiğini vurguladıklarını kaydetti.
Linden, ''Yolsuzluk ortadan kaldırılamadığı takdirde yatırım ortamı da bundan etkilenecektir'' dedi. Dokunulmazlık konusunun da milletvekillerine sadece ifade özgürlüğü anlamında imkan tanıma için kullanılması ve bu prensibin başka türlü algılanmaması gerektiğini ifade etti.
Mumcu da Kıbrıs konusunda, AB'nin konunun asıl sahibi olan BM platformundan gelecek çözümler konusunda tarafları teşvik edici bir rol oynamasının önemini ifade ettiklerini söyledi. Mumcu şunları kaydetti:
''Türkiye'nin kendi iradesi dışında telkinlere maruz kalmış olması gerçekten Türkiye adına üzücüdür. Türkiye, dokunulmazlıklar meselesini bugüne bırakmadan halletmiş olmalıydı. Kamu yönetiminin şeffaflaşması, yolsuzlukla mücadele meselesi çoktan çözümlenmiş olmalıydı. Her ne kadar dostane tavsiyeler biçiminde de olsa demokrasinin kalitesine ilişkin bu tür tavsiyeleri işitmek hiç şüphesiz bizim adımıza memnuniyet verici bir şey olarak görülemez. Bundan dolayı dostlarımızı suçlamaya hakkımız yok. Yapmamız gereken şey, kendi irademizle gerçekleştirmemiz gereken işleri bir an önce gerçekleştirmek.''
Sorunların bir an önce halledilmesi gerektiğini aksi halde çağdaş dünyaya entegre olmanın çok kolay olmayacağını vurgulayan Mumcu, ''Yabancı sermayenin gelmesi her şeyden önce hukukun üstünlüğü ilkesinin işlemesine, rekabetin korunmasına ve şeffaflığa bağlıdır.
Bunun olmadığı yerlerde yabancı sermayeyi getirmek için el ayak öpmek zorunda kalırsınız. Böyle gelecek sermaye de yabancı değil yağmacı sermaye olur'' diye konuştu.
''Keşke Türkiye, bu tür tavsiyeleri dostlarından işitmek zorunda kalan bir ülke olmasaydı'' dileğinde bulunan Erkan Mumcu, ''Bir an önce siyasi partiler kanunu değiştirilmeli, dokunulmazlıklar kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılmalı, kamu yönetiminde şeffaflığı engelleyen uygulamalara son verilmelidir'' dedi.
AİHM'İN KARARI
Mumcu, AİHM'in üniversitelerde baş örtüsü yasağını onaylayan kararıyla ilgili bir soru üzerine, Türkiye'nin AİHM kararlarına saygı göstermek durumunda olduğunu ifade etti. Mumcu, bir hukukçu olarak kararın hukuksallığının tartışılabilir olduğunu düşündüğünü söyledi.
Konunun, AB'nin içinde bulunduğu konjonktüre bakılarak kararlaştırıldığını ifade eden Mumcu, ''Eğitim hakkı temel bir insan hakkıdır. Bir temel insan hakkının kılık kıyafet gibi bir gerekçeyle sınırlandırılabilmesini insan haklarına aykırı bir durum olarak değerlendiriyorum'' diye konuştu.
Kamu kurumlarında hizmeti verenlerle, alanların durumlarının bu konuda aynı olamayacağını düşündüğünü belirten Mumcu, ''AİHM kararı bu yönde olmakla birlikte, hiçbir Avrupa ülkesinde kılık kıyafete ilişkin kısıtlar yoktur. Türkiye'de olabilirliğine ilişkin kararın hukuksallığı da tartışmalıdır'' dedi.
Mumcu, AİHM kararının Türkiye açısından bağlayıcı olacağını ancak kararın, idarenin kılık kıyafete ilişkin kısıtlar getirebilme yetkisi verdiğini, zorunluluk haline getirmediğini ifade etti.
Mumcu, AİHM kararını mahkemenin kendi kuruluş felsefesine aykırı bir karar olarak değerlendirdiğini kaydetti.
ŞEMDİNLİ'DEKİ OLAYLAR
Şemdinli'de meydana gelen olaylarla ilgili bir soru üzerine Mumcu, oluşturdukları komisyonun bölgeye gidip inceleme yapacağını bildirdi.
Olayın kaygı verici göründüğünü belirten Mumcu, şöyle konuştu: ''Bu olayları bir siyasi sömürünün aracı haline getirmek son derece tehlikeli bir şey iken hükümet bunu yapmıştır. 3 ay önce konuya ilişkin tanımlamalarda bulunan sayın Başbakan, bir kez bile aynı tanımlamayı tekrar etmediği gibi diğer yandan (benim sorunum) diye ilan ettiği soruna ilişkin çözüm yönünde en küçük bir adım atmamıştır.
Önce benim sorunum deyip sonra cami avlusuna bırakamazsınız meseleyi. Bu konuyu Meclis'te tartışmayı reddeden bir hükümetin, bu konunun çözümüne yönelik samimi bir niyeti olduğu kanaatinde değilim. Bundan sonra çeşitli vesilelerle sömürmeye devam edecektir, ama sömürdüğü şey insan canıdır, insan kanıdır. Hükümeti bu konuda insafa davet ediyorum.''
(AA)
|
|
|
|
|
|
|
|
|