kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Televizyon hıyabanında insan bir ok

Fransa'yı bunaltan ' intifada' karşısında pek çok insanımızın neredeyse zil takarak ' oh olsun' deyişini dikkatle izlemeye çalışıyorum. Yangının Belçika'ya da sirayet eder gibi olması üzerine genç ve eğitimli bir yakınım da ' buna daha çok sevindim' deyince bu tür tepkileri daha sorgulayıcı bir gözle izlemeye başladım.
Doğrusu böyle durumlar için ilke olarak benimsediğim ve özümsemeye çalıştığım kitabi bir tavır var:
- Düşmanının bile felaketine sevinmeyeceksin.
Fakat kitabi olanla hayati olanı buluşturmak kolay mı? Böylesine sağlam bir yüreğe sahip olmak herhalde dünyanın en zor işidir.
Şu sıralar etrafına bir kulak kabartan herkes ne kadar çok kişinin en azından ' yaa, gördün ey Fransa' dediğini duyacaktır.
Şüphesiz bu tam da ' düşmanın felaketine sevinme' hali değildir. Herhalde daha çok ' bir anlam çıkarma' ve ' anlam çıkarılmasını dileme' halidir.
Malum böyle tepkilerin temelinde Fransa'nın nice zamandır bizdeki terörü sevimli bulması, en azından yeterince sevimsiz bulmaması yatmaktadır. Belçika ise Özdemir Sabancı cinayetinin sanığı ile ilgili tavrı yüzünden daha da somut bir öfkenin hedefidir. Ancak Fransa'daki bu intifada bizdeki terör eylemlerinde gördüğümüz gibi can alıcı boyutlara varır, özellikle de masum Fransızların katledilmesine kadar uzanırsa ' oh olsun' diyenlerimiz herhalde şimdiki kadar çok olmaz. Hatta o zaman bu millet, Kennedy için gözyaşı döktüğü gibi Fransızlar için hakiki üzüntü hissedebilir.
En zayıf yanımız da bu fevrilik. Çabuk sever, çabuk kızar, çabuk küser, çabuk barışır, çabuk unuturuz. Oysa Fransa ve Belçika için milli hafızada hiç silinmemesi gereken bir sürü ' sabıka sicili' ebediyen korunmalı. ' Düşmanın felaketine sevinmemek' başka, size her yapılanı ' yanına kar bırakmak' başka..
Hasılı aklı ve kalbi sağlam tutabilmek zor. Etten ve kemiktensiniz.. Planlayarak sizin canınızı yaktıranların veya canınızı yakanları destekleyenlerin de başına aynı türden bir bela gelince çok kolayca ve içtenlikle ' eyvah, yazık, üzüldüm' diyemiyorsunuz.
Resmi ağızlarınız da karşı taraftaki şiddet eylemlerini kınarken aslında ' uluslararası bir tavır olarak ileride bana da lazım' diye tepki koyarlar.
Zaten bütün dünya da sadece bunu yapmaktadır. Hem de sistemli biçimde şiddet eylemlerini yönlendiren ülkeler bile! Böylece oyun karşılıklı olarak sürer gider. Herkes yalan söyler, herkes yalancıktan inanıverir.
Hakikaten iyi kalpli insanlar her zaman dünyanın en nadir varlıkları olarak sadece istisna hanesini doldururlar. Geri kalan ise sefil bir ' uluslararası boyutta acıları paylaşma edebiyatı'dır.
Çağımızın dağdağası içinde iki öz kardeş arasında hakiki bir ' acı paylaşımı' zor iken toplumdan topluma, buradan dünyanın öbür ucuna halisane beşeri duygular yansıtabilmek ne mümkün? Bu uygarlık, tarih boyunca görüp geçirdiklerimizin en kötüsüdür! İnsanları aç aslanların önüne atarak eğlenenler de dahil hiçbir çağın seçkinleri şimdikiler kadar vahşi ve ahlaksız değildir. Zira o sapkın eğlencenin düşkünleri hiç değilse meleklik iddiasında değillerdi. Şimdi ise vahşi kapitalizmin seçkinleri bütün insanlığı köle yapma ülküsünün ve yaşanmakta olan sayısız bebek ölümlerinin efendileridirler. Hem kendilerini, hem bütün insanlığı mutsuz etmeye şartlanmış bu sahte tanrılar yüzünden dünyamızın zengini de, yoksulu da mutsuzdur. Her düzeydeki insan bu uygarlık sayesinde zaman fukarası ve yoğunluk kurbanıdır. Herkesin amansız bir telaşı olduğu için kimse kimseyi yeterince anlayabilecek ve hissedebilecek kadar zaman bulamamaktadır.
Bu uygarlığın insanı, iki tarafı milyonlarca ekranla dolu bir yolda, bir tür televizyon hıyabanında bir ok gibi geleceğe doğru hızla kayan kişidir.
Böyle bir kişi binlerce olay arasından hangisini hakkıyla algılayabilecek de insan doğasının gerektirdiği duygulanışı yaşayabilecek?

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Cehennem 'Derin Şirket' kusar   / 07-11-2005
 Ahir zaman alet ve alametleri   / 04-11-2005
 Ahfeş'in rektörleri   / 03-11-2005
 İblisleşme zamanı   / 01-11-2005
 Ata'ya eziyet bayramları   / 31-10-2005
 Çocuk dövme virüsü   / 28-10-2005
 Dubai kazıkları vicdan kanatırken   / 27-10-2005
 Ömer Dinçer de 'Soykırım var' deseydi   / 25-10-2005
 Van Gölü'nde bin başlı canavar   / 24-10-2005
 Bakü'den ne isteniyor?   / 21-10-2005
YILMAZ ÖZDİL
French kiss...
Fransa yanıyormuş.
Vah vah.
Eyfel...
ALİ KIRCA
Gittikçe artıyor yalnızlığımız..
Haftalar önce...
ÖMER LÜTFİ METE
Televizyon hıyabanında insan bir ok
Fransa'yı bunaltan '...
UMUR TALU
Milli takım ile ayak takımı
Fransa'nın "parlak"...
FATİH ALTAYLI
Gel de dokunma!..
Seçimlerden önceydi. Teke Tek'te...
ERDAL ŞAFAK
Dışlanmışların "İntifada"sı
Hayır; 13 gün önce Paris'in...
...Ve varoş öfkesi Avrupa'ya yayıldı
Avrupa ülkelerinin korktuğu başlarına mı geliyor? Önceki gece Almanya...
Döverek öldürdüler
Fransa'da iki haftadır süren olaylarda sokakları "Neron" misali ateşe...
Tezgah mı var?
Tezgah mı var?
"İsviçre istediği zaman hakemi değiştirir" diyen Ahmet Çakar haklı...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu