kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Detaylı Arama
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Erdal Safak @ SABAH
 

Dışlanmışların "İntifada"sı

Hayır; 13 gün önce Paris'in banliyösünde başlayıp Fransa'ya yayılan şiddetin yine Paris'te uç verip tüm dünyayı etkileyen 1968 olaylarıyla hiç benzerliği yok... 68'de değişim isteyen gençlik başkaldırmıştı. Bu kez sistem dışına itilmiş, varoşlara tıkılmış üçüncü kuşak göçmenler devlete meydan okuyor...

Dominique Lapierre ile Larry Collins'in ünlü romanlarının adı yıllar sonra yeniden dünya medyasının manşetlerine çıktı: "Paris Yanıyor mu?"
Hiç de abartılı sayılmaz. Gerçekten de neredeyse iki haftadır sadece Paris değil, Fransa'nın önemli bir bölümü yanıyor. Ve bilanço her gece daha da ürkütücü boyutlara tırmanıyor: 27 Ekim'de 23 araba yakıldı, 28 Ekim'de 29 araba, 29 Ekim'de 20 araba, 30 Ekim'de 8 araba, 31 Ekim'de 68 araba, 1 Kasım'da 228 araba, 2 Kasım'da 177 araba, 3 Kasım'da 420 araba, 4 Kasım'da 900 araba, 5 Kasım'da 1.295 araba, 6 Kasım'da 1.408 araba...
Ayrıca okullar, kamu binaları, konutlar, işyerleri, spor salonları, kafeteryalar, ibadethaneler...
Polisin yetersiz kalmasından dehşete düşen siyasilerden AB'nin kurucu üyesi, insan haklarının, özgürlüklerin ve demokrasinin beşiği Fransa'ya yakışmayacak çağrılar yükseliyor: "Ordu olaylara el koysun!", "Olağanüstü hal ve sokağa çıkma yasağı ilan edilsin!" (dün gece ilan edildi) , "Medya otosansür uygulasın!"
Doğru. Fransa'nın "sert" İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy'nin dediği gibi, olayları örgütlü-örgütsüz suç makineleri olan bir avuç "serseri", "güruh", "ayaktakımı" başlattı.
Ancak sürdürenler ve hemen tüm büyük kentlere yayanlar onlar değil. Veya sadece onlar değil. 40 yıldır lav biriktiren yanardağın patlaması bu. Fransız devriminin kutsal mirası "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" ilkelerinin gözardı edildiği 40 yılın.
Herşey 1970'lerde kentleşme politikasıyla başladı. Hemen tümünü de "Beyaz Fransızlar"ın oluşturduğu orta ve üst sınıflar, yine hemen tümünü "Siyah Fransızlar"ın oluşturduğu alt sınıfları tecrit edilmiş mahallelere sürdü. Görüş alanlarından uzaklaştırmak için.

Erdoğan'ın
talihsiz demeci
O gettolarda doğup büyüyen ikinci ve üçüncü kuşak göçmenler ne eğitimde, ne konutta, ne istihdamda, ne de dayanışmada eşit koşullara sahip oldular. Olayların yatışmasına yardım etmesi istenenlerden Afrika kökenli öğretmen Münir Barbuşi'nin Başbakan Dominique de Villepin'e söyledikleri herşeyi anlatmaya yeterli: "Fransızlar, Afrikalılar'a ve Araplar'a ev kiralamayı ve vermeyi reddederse, olacağı bu!"
Aslında Fransa eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand, bugünleri daha 1990'ların başında görmüştü: "Ruhsuz bir mahallede doğan, çirkin bir konutta oturan, çevresi çirkinliklerle çevrili olan, fişlemek ve yasaklamak dışında kendisini görmezlikten gelen bir toplumda gri bir yaşam süren bir genç nasıl umutlu olabilir?"
Peki, Fransa bu krizi nasıl aşacak? Hiç kuşkusuz bugüne kadar "uyum" değil "asimilasyon", hatta "dışlama", "yok sayma" politikaları yürütüldüğü farkedilip yeni sosyal programlar üretilecek.
Bizim kaygımız, bu ortamda yabancı düşmanlığının körüklenmesi ve aşırı sağın güçlenmesi. Böyle bir gelişmenin Türkiye'nin AB sürecini olumsuz etkileyeceğini söylemeye gerek yok.
Ama Başbakan Erdoğan'ın Fransa olaylarını "Türban yasağı"na bağlayan, böylece "mazur", hatta "meşru" gördüğü eleştirilerine, hatta suçlamalarına yolaçabilecek demeci için birşeyler söylemek farz oldu. Bize göre,
Erdoğan'ın siyasi kariyerindeki en talihsiz açıklamalardan biri bu. Bugüne kadar -Müslüman toplum liderleri dahil- hiçbir Fransız yetkili, siyasetçi, akademisyen ve gazeteci, olaylar ile türban yasağı arasında bağlantı kurmadı. Çünkü yok.
Dileriz, Erdoğan'ın bu demeci başına dert açmaz. Tabii Türkiye'nin de...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Brüksel berberi ve saçımızın rengi   / 07-11-2005
 Azerbaycan ve kadife devrimler   / 06-11-2005
 Büyük oyunun yeni hamleleri   / 05-11-2005
 Reform sürecinde söylem ve eylem   / 04-11-2005
 Kamusal alanın yılmaz bekçisi   / 03-11-2005
 Güllük gülistanlık   / 02-11-2005
 Kaçınılmaz reform   / 01-11-2005
 Bir "tabu"nun daha kapağı açılıyor   / 31-10-2005
 Ankara'nın işi gerilim üretmek   / 30-10-2005
 Sadece önseziyle devrim yapılır mı?   / 29-10-2005
YILMAZ ÖZDİL
French kiss...
Fransa yanıyormuş.
Vah vah.
Eyfel...
ALİ KIRCA
Gittikçe artıyor yalnızlığımız..
Haftalar önce...
ÖMER LÜTFİ METE
Televizyon hıyabanında insan bir ok
Fransa'yı bunaltan '...
UMUR TALU
Milli takım ile ayak takımı
Fransa'nın "parlak"...
FATİH ALTAYLI
Gel de dokunma!..
Seçimlerden önceydi. Teke Tek'te...
ERDAL ŞAFAK
Dışlanmışların "İntifada"sı
Hayır; 13 gün önce Paris'in...
...Ve varoş öfkesi Avrupa'ya yayıldı
Avrupa ülkelerinin korktuğu başlarına mı geliyor? Önceki gece Almanya...
Döverek öldürdüler
Fransa'da iki haftadır süren olaylarda sokakları "Neron" misali ateşe...
Tezgah mı var?
Tezgah mı var?
"İsviçre istediği zaman hakemi değiştirir" diyen Ahmet Çakar haklı...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu