| |
|
|
Avrupalı olmalı mı?..
"BEN Gizem Erkay, 18 yaşındayım ve bu yıl üniversite okumak için Fransa'da Nice şehrine taşındım. Bir ayım biteli az bir süre oldu ve ben ilk izlenimlerimle ilgili bir yazı yazdım, herkes, özellikle her fırsatta ülkemizdeki gidişattan memnun olmadığını dile getiren ve eleştiren insanlar (ki ben de öyleydim) okusun istiyorum" diye başlıyordu mektup.. Gerisini okumalısınız..
Burada insanlık yok... Bunlar daha zengin, daha kültürlü, daha eğitimli, belki daha mantıklı ama kesinlikle daha az insanlar. Burada ilişkiler daha sahte, herkes her sabah birbiriyle öpüşüyor ama biri üzülse, birinin bir derdi olsa kimse sarılmıyor. Burada aşk yok gibi, sokakta sevişmek serbest ama sanki sevmek yasak. Burada sade ben değil, herkes biraz yalnız gibi, çünkü dostluk biraz sığ sanki.. Gözlerimi kapatıyorum önümde Kızkulesi ve Boğaz.. İnsanlar var hiç tanımadıklarına yardım eden... Sokağa tükürüyor birçoğu ama hepsi sokaktaki çocuğa da gülümsüyor. Bizim maaş kuyruklarımız daha uzun, para daha az ama amcalarımız daha iyi. Çaycı çay getiriyor vapurda ince belli bardakta.. Biz okulumuzdan çıkmışız St. Benoit'dan.. Kılığımızdan belli öğrenciyiz.. "Bu da benden olsun" diyor, çaycı.. Burada komşular konserveyi açmaya yardım bile etmiyor... Burada insanlar kesinlikle ev alıyorlar, komşu değil... Bu şehir güzel, tatlı ama hiç gerçek tat veren acımsı ekşimsi baharatlar yok; iştah açan... Kısacası öyle olacaksak, biz Avrupalı olmayalım, biz yine böyle kalalım daha fakir belki ama daha insan. Bayramlarda yaşlılarımıza gidelim buradaki gibi sadece köpekleri olmasın insanların yanlarında....
Sevgili Gizem, Bu ülkeye her dönüşümde havaalanında betonu öpmek gelir içimden diye yazarım.. İşte sebep bu.. Benim insanım.. Benim memleketimi bir başka yapan, insanım!..
|