kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

Bir buçuk yüzlülük

Uzun yıllar 'Filistin Dostu' diye bilinen Karen Linstad'ın MOSSAD için çalıştığı ortaya çıkıp itirafıyla da kesinleşince ister istemez hafızamı yoklamak ve çevreme daha şüpheci gözle bakmak ihtiyacı hissettim.
Acaba bugün dost bildiğimiz kişilerden hangilerinin hangi gizli servise çalıştığını ne zaman kesin şekilde öğrenebileceğiz?
Davranış ve yorumlarına bakarak yerli veya yabancı herhangi bir servise hizmet ettikleri yolunda şüpheler taşıdığımız insanların az değil. Ancak sadece şüphe ile onları vicdanlarımızda mahkum edemiyoruz.

'Gizli Servisler Çağı'
Yirminci Yüzyıl boyunca pek çok Karen Linstad olayı yaşandı. Sayısız aydının casus diye anılmaya yetecek kadar yoğun biçimde gizli servis hizmeti yaptığı artık sır değil. Belgeler açıldıkça, özellikle Soğuk Savaş sırasında, solcumuz ve sağcımız için birer insanlık yıldızı gibi görünen pek çok aydının fikir tetikçiliği yaptığını gördük. Bu yüksek (!) aydınların ne kadar bayağı hesaplar yapabildiklerini, düşünce ve sanat adamı görüntüsü altında nasıl çıkar avcılığına soyunabildiklerini öğrendik. Çoğu hizmet ettikleri gizli servisleri içinde dahi en hafif meşrep fitnecilerden beter dalavereler çevirdiler.
Muhakkak ki bir zaman bizdeki aydın görünümlü gizli görevlilerin tarihi de yazılacak, yerli veya yabancı hangi servise ne şekilde çalıştıkları açıklık kazanacaktır. O zaman belki bazıları bayan Linstad gibi hayatta olup casusluklarını itiraf zorunda bile kalacaklardır. Fakat bunların pek azı geriye Karen Linstad gibi ilginç bir fitne bırakacaktır. Zira bayan Linstad'ın kocası Ali ismini almış Norveçli bir Müslüman. Tıp doktoru olan Ali Linstad bu ülkedeki 'İslam'ın Sesi' programının da başı..
Bir an kendimizi Norveçli Müslümanların yerine koyalım:
Ülkemizdeki 'İslam'ın Sesi' programının başında bulunan kişinin karısı, dostu sanıldığı FKÖ'nün Arafat'tan sonraki ikinci adamı Halil Vezir'in (Ebu Cihad) Tunus'ta MOSSAD tarafından katlinde rol oynayan bir kişiyse ne düşünürüz? Böyle bir adamın sahte Müslüman olduğu ve MOSSAD adına fitne çıkarmakla görevlendirildiği yolunda şüpheler beslemez miyiz?
Oysa gerçek kesinleşinceye kadar, bu şüphenin kendisi de bir fitne kaynağı!


İnsanın yücelmesi için 'olduğu gibi görünmesi, göründüğü gibi olması' gerek; devletlerin çökmesi için de neredeyse tersi!
Bu aslında tek kelimelik bir ilke: Doğallık!
İnsan ancak doğallığı ölçüsünde doğrudur, iyidir, güzeldir. Devlet denen siyasi cihaz ise yapısı gereği doğallıkla savaşın aletidir!
Göründüğü gibi olamayacağına, olduğu gibi görünemeyeceğine; yeterince şeffaf kılınamayacağına göre devlet varsa pek çok erdem yoktur.
Bir kere devlet varsa diplomasi denen düzenli yalancılık kaçınılmaz! Açmazın özü burada zaten:
Sözgelimi hiç yalan söylemeyen, hiç kimseyi aldatmayan, daima olduğu gibi görünen bir adam -mesela- dışişleri bakanı olabilir mi? Eğer olursa, 'devletin ali menfaatleri için' yalan söylediğinde kendi kendisiyle barışık kalabilir mi? Devlet olabilmek ve devlet kalabilmek için gizli servis de şart! O zaman en azından 'oyuna karşı oyun, fesada karşı fesat' diye fitnefücur da kaçınılmaz! Bu da bir sürü karanlık adam, bir sürü ruh sağlığı bozuk eleman demek!
Devlet ile başlayan veya sayesinde kurumlaşan pek çok kötü davranış biçimi sıradan insanları ve kitleleri de çürüten derin etkenlerden biri. Özellikle de 'iki yüzlülük' devlet cihazı sayesinde akıllılık olup çıkmıştır. Siz de 'delilik etmiş' sayılmamak için en azından 'bir buçuk yüzlü' oluyorsunuz. Yeri geliyor, yabancı servis görevlisi olduğunu kuvvetle zannettiğiniz meslektaşınızla iftar vaktinde dahi yalancı tebessümleri paylaşabiliyorsunuz (Oruçlunun en samimi anlarından biri olduğu için özellikle iftarı örnekledim)..
Elbette daha iyisi keşfedilene kadar devlet vazgeçilemez bir siyasi cihaz! Fakat bu vazgeçilmezlik vücudumuzun kimyasını değilse bile ruhumuzun simyasını bozuyor.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Yurtseverliğin sigortası attı   / 17-10-2005
 Sonsuza uğurlamak   / 14-10-2005
 Baykuş gribi ne olacak?   / 13-10-2005
 Nal toplama medeniyeti   / 11-10-2005
 Bush'un alın yazısı?   / 10-10-2005
 Birinci sınıf vatandaş kim?   / 07-10-2005
 Muhafazakâr neyi muhafaza eder?   / 06-10-2005
 Yiğidi öldür ama hakkını yeme   / 04-10-2005
 Öncelikli tehdit 'kaht-ı rical'   / 03-10-2005
 Mevlana'dan Erdoğan'a   / 30-09-2005
YILMAZ ÖZDİL
İzmir...
Yıllar önce bir kış günü İzmir Dokuz Eylül...
ALİ KIRCA
Derdim çoktur hangisine yanayım?
Dünyanın hangi...
ÖMER LÜTFİ METE
Bir buçuk yüzlülük
Uzun yıllar 'Filistin Dostu'...
FATİH ALTAYLI
Ticari olmayan tavsiye ne demektir
İstanbul Büyükşehir...
ERDAL ŞAFAK
İzmir sallanırken İstanbul'u düşünmek
İzmir ve...
UMUR TALU
İnfialim var!
YÖK çok haklı...
YÖK'ün yöklenince...
ABD, bu filmin finaline kilitlendi
Bir CIA ajanının adını basına sızdıran Bush ve Cheney'in yardımcıları...
O gerçekten çiçek suluyor!
Almanya'da yedi yıllık iktidarın ardından aktif politikayı bırakan...
Fenerasyon değiliz
Fenerasyon değiliz
Onlar Türk futbolunu yönetenler. Haklarında hem tek tek hem de ekip...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu