Bilen ve düşünen akıl sahiplerinin götüreceği yer (2)
b) "Ve antlaşmayı bozmayanlar." Buradaki antlaşma insanlarla yapılan antlaşma manasına gelmektedir. Ama Allah, misak denen antlaşmayı kulları ile yapmaktadır. Akıllı insan, yani aklını kullanıp düşünen mü'min, hem Allah'ın antlaşmasını hem de insanlarla yaptığı antlaşmayı bozmaz. Bakara sûresinin 83. âyetinde Yüce Allah İsrâiloğulları ile antlaşma yaptığını ve bu antlaşmanın maddelerini gündeme getirmektedir. O antlaşmanın maddelerinin ne olduğuna baktığımız zaman şu neticeye varıyoruz: Bunlar, Yüce Allah'ın vahyi ile gönderdiği hükümler aslında, kullarına sunduğu bir antlaşmanın maddeleridir. Allah'a inanan ve O'nun vahyini kabullenip tasdik eden mü'min işte bu antlaşmaya imza koymaktadır. c) "Onlar Allah'ın bitişmesini emrettiği şeyi bitiştirirler." Düşünen akıl sahibi insanların diğer bir eylemi de budur. Peki bu bitiştirme nedir ve nasıl olacaktır? Aklın bir manası da bağdır. Düşünen akıl, bağ kurar. Zaten Allah da bu bağı kurmayı hem aklın doğasına koymuş hem de bunu eyleme geçirmesi için insana emretmiştir. Aklın birincil manada bitiştirmesi gereken şey, Allah ile insanın bitişmesi, yani insanın Allah'a iman etmesidir. Aklın bitiştireceği şey de insanı kendi kendisi ile bitiştirmesi; kendini tanıması, kendine yönelmesi, kendine kıvrılması, kendisi ile bağ kurmasıdır. Bu bağ kurması, kendini tanıması ile sonuçlanacaktır. Bu bitiştirme, insanın akıl, kalp ve nefsinin bitiştirmesi anlamına da gelmektedir. Biz buna "içsel, yani psikolojik bitiştirme" diyebiliriz. Akıl, kalp ve nefis arasındaki bitişip bütünleşmeyi de akıl gerçekleştirecektir. Bu da kalbin ve nefsin gelişip doyum noktasına ulaşması ile başarılacaktır. İnsanın aklı, gönlü ve nefsi geliştikçe, yukarıda bitişip tevhidi meydana getiriyorlar, aşağıya doğru inince birbirinden ayrılıp uzaklaşıyorlar. Üst düzeyde bitişip tevhidi oluşturduklarında kaliteli insan meydana gelmiş oluyor. O zaman din eğitimi en üstün amacına ulaşmış oluyor. İçimizdeki bu manevi güç odak noktaları birbirinden ayrı düşünce gurbete çıkmış oluyorlar. Onları sılaya göndermek, bitişmelerini temin edecektir. Selim akıl sahipleri akıl, gönül ve nefis arasındaki bu gurbeti, bu ayrılığı ortadan kaldırıp onları bitiştirecekler ve tevhidi oluşturan bir sıfat oluşturacaklardır. Bu şu demektir: "Bütün hücrelerin bir araya gelip oluşturdukları biyolojik sistem, iç âlemimizde de bulunmalıdır." Bitişmeyi meydana getirenler, sosyal bütünleşmeyi sağlayanlardır. Bu manada Ra'd 21. âyetin, toplumsal ve milletlerarası bitiştirmeler için gönderildiğini de söyleyebiliriz. Bunun en küçük boyutu sıla-i rahim yapmaktır, yani çocukların ana-babalarını ziyaret etmelerini ve akrabayı hatırlayıp ziyaretlerinde bulunmalarını kapsamına almaktadır. Bu durum, küçük çekirdekten dünya insanlığına ulaşan bir büyüklükteki bütünleşmeyi, bitişmeyi öngörmektedir. Ferdin kendi içinde başlayan bu bitişme, kaynaşma; oradan fışkıran ve dalları ile bütün insanlığı kavrayıp saran bir kaynaşmanın eylemi olmaktadır. İşte bu bitişme, Hucurat 13'te geçen lite'arefû, "tanışıp kaynaşasınız diye" ifadesine denk düşmektedir. Aklın, insanlıkta meydana getireceği değişim, gelişim ve bütünleşme bu olacaktır. Bitişip kaynaşma ve bütünleşme bir noktada akıl kadar insanlığa gelişim, değişim ve kaliteyi getiren bir güç yoktur. Çünkü öze inen, özü arayan, özü dışarı çıkaran lübb denen akıl olmaktadır. Cehaletin kabuğunu kıran bilginin özünü ağaç haline getiren ve yine cehaletin bulutlarını silip bilgi güneşinin ışığını insanlığa ulaştıran akıl, Yüce Allah'ın yarattığı en büyük bitiştiricidir. Acaba, akıl eşittir bitiştirme dersek hata eder miyiz? d) "Allah'a saygı duyarlar." Aklın eylemlerinden biri de Allah'a saygı duymaktır. Haşyet kelimesinin anlamında "saygı, sevgi ve korku" vardır. Bu üç mana onda bir araya gelmektedir. Allah'a saygı duyan insanlar, akıllarını kullanıyorlar demektir. Allah'a saygı duyan, insana da saygı duyar. Saygı ahlâkın en temel değerlerinden birini teşkil etmektedir. İşte ahlâkın içine akıl, saygı vasıtası ile girmektedir. Akıl ahlâkı mayalarken, saygı değerinin mayasını çalmaktadır. İnsanda saygı değerini uyandırmak, davranışlarına yansıtmak ve ahlâkını maya olarak çalmak eğitimin, özellikle din eğitiminin amaçları arasında yer almaktadır. "Firavun'a gidin. Çünkü o, iyiden iyiye azdı. Ona yumuşak söz söyleyin. Umulur ki düşünür ve saygı duyar" (Tâhâ 20/43-44). Demek ki bu âyetler bize eğitimin amaçlarından ikisini vermektedir: Düşünmeyi temin etmek ve saygı duymayı sağlamak. Haşyet duyan insan, Yüce Allah'ın kudretinin sonsuzluğu karşısında ürperir, O'nun gazabından çekinir ve O'na karşı günah işlemekten kaçınır.
|