Demokrasiye karşı bürokrasi
Ali Kerimli ile sohbet ederken, içime bir hüzün çöküyor. Türk basını, Azerbaycan muhalefet liderini, birkaç hafta içinde Meclis seçimlerine damgasını vurma olasılığı olan bir lider olarak değil, "Atatürk havaalanında gay'ler tarafından çiçekle karşılanan siyasetçi" olarak tanıdı. Hatırlarsanız birkaç ay önceki olay, gazetelerin birinci sayfalarını süslemişti. Ali Kerimli, ısrarla bunun İlham Aliyev hükümetince planlanan "KGB tarzı" bir komplo olduğunu söylese de, o fotoğraf karesi hala hafızalarda. Azeri siyasetçi, çareyi "Madem öyle, o zaman bana karılarınızı yollayın" demekte bulmuştu. Ancak o zaman Bakü'de hükümet tarafından ortaya atılan "homoseksüel" iddiaları biraz dindi... Azerbaycan'da 6 Kasım'da seçimler var. Hüzünleniyorum çünkü Türk kamuoyu konuyla hiç ilgilenmiyor; çünkü Ali Kerimli Brüksel'de Ankara'da gördüğünden daha çok rağbet görüyor; çünkü önümüzdeki 10 yılda 200 milyar dolar petrol geliri bekleyen Bakü'de, ne Washington ne de Ankara, İlham Aliyev'in temsil ettiği "babadan oğula geçen cumhuriyet" modelini sorguluyor. Kuşkusuz komşumuz, kardeşimiz Azerbaycan bir diktatörlük değil. Ancak demokrasisinde büyük eksiklikler var. Son haftalarda Resul Guliyev, Ali Kerimli ve İsa Kamber'den oluşan "muhalefet bloku"nun (Azatlık Bloku) tüm mitingleri yasal engellerle karşılaştı. Rejim muhalifi gazeteci Elmar Hüseyinof faili meçhule kurban gitti. Yolsuzluk diz boyu. Ve son seçimlerin "hileli" olduğu görüşü hakim. Peki neden Türkiye "dost ve komşu" Azerbaycan'ın demokrasi mücadelesine bu kadar ilgisiz? Neden bölgede "değişim aktörü" olmak yerine hep statükodan yana? Cevap, bu hafta Alman Marshall Fonu'nun davetiyle Ankara'ya gelen Ali Kerimli'den geliyor: "Türkiye'de birçok kişi bölgede demokrasinin desteklenmesini ABD çıkarı ya da ABD emperyalizmi olarak görüyor artık. Oysa biz 1993'ten beri bu mücadeleyi sürdürüyoruz. Bu uğurda hapislere girdik. Bu ABD değil bir Azerbaycan projesi." Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesine önce "Yurt" adlı gençlik örgütü, ardından da Elçibey'in yardımcısı olarak katılan Ali Kerimli, hem Ankara'ya, hem de Türkiye'deki milliyetçilere "kırgın." Geçen ziyaretinde Ali Kerimli'yi kabul eden Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, Azerbaycan ve Orta Asya'da demokratikleşmeyi destekleme konusunda kişisel gayretleri var. Gül samimi. Ancak bu, daha genel anlamda devlet politikasına yansımış değil. Ankara tarih yazmak yerine tarihi geriden takip etmeyi; halklarla temas yerine devletin tepesiyle iş tutmayı tercih ediyor. Ama kardeş Azerbaycan biraz ilgiyi hak etmiyor mu?
|