kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Teknoloji
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
  » Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ali Poyrazoglu @ SABAH
 

Hep aşk yüzünden

Futbolun politikası olduğuna göre, politikanın futbolu niye olmasın? Futbol dünyasıyla politika dünyası çok da ayrı değil; büyük benzerlikler var aralarında. İkisi de sonunda halk kitlelerinin nefeslerini tutarak izledikleri, rakip takımların maçı kazanma mücadelesi. Futbolda da politikada da oyun zaman zaman dürüst oynanıyor; zaman zaman da gözün gözü görmediği bir kör dövüşüne dönüşmüyor mu? İkisinde de aklı başında taraftarlar soğukkanlılık önerirken, gözü dönmüş fanatikler ortalığı birbirine katmıyor mu? İkisinde de oyunu oynayanlar parsayı götürürken, izleyenler nasihat almıyor mu? Politikada da futbolda da dürüst bir oyun sağlamaya çalışan hakemlerin, anası avradı, kendi cinslerine karşı eğilimli oldukları sürekli olarak gündeme getirilmiyor mu? Öyleyse neden politika bu kadar iç içe olduğu futbolun daha geniş kitlelerce izlenen gösteri biçimine dönüşüp kendini yenilemesin ki? Nasıl olsa günümüz sil baştan, yeniden yapılan günü değil mi? Ülkemizde her an her şey yasaklanabilir; ama futbolun yasaklanabileceğini, stadyumların kapısına kilit vurulabileceğini hiç düşünebilir misiniz?

EDWARD YASAKLADI
Gerçi olmamış değil; ülke işgal altındayken halkın bir araya toplanmasından korkanlar futbol karşılaşmalarını yasaklamışlar. Dünya tarihinde de örnekleri var. Futbol karşılaşmaları eski çağlarda ne zaman ne de oyuncu sayısı kısıtlamasıyla yapılıyordu. Bir köy halkı öbür köy halkına karşı, topu tekmeleyerek, yumruklayarak hedefine götürüyordu. Karşılaşmalar günlerce sürüyor, birçok cana mal olarak köylerden kasabalara yayılıyordu. 1349 yılında III. Edward futbol yüzünden ülkesinde çıkan karışıklıkları durdurabilmek için futbolu yasakladı. Futbol da tıpkı politika gibi, ne kadar çok yasaklanırsa o kadar çok ilgi çekiyordu. Bütün yasakların daha çok merakı kışkırttığı doğrulanıyor böylece. Tarih yalnızca halkın değil, ne kadar yasaklasalar da yöneticilerin de futbol tutkusunu anlatan öykülerle, bilgilerle dolu. Bugün yeşil sahalarda oynanana benzeyen futbolu tarihte ilk olarak Çinliler'in oynadığını biliyoruz. İmparator Jül Sezar da bir futbol delisi; iki ayağını da çok iyi kullanan bir oyuncu. Neron yalnızca bir ayağını ustaca kullanabiliyormuş. Arenalarda aslanlara attığı Hıristiyanlar "Biz buraya ölmeye geldik, ölmeye..." diye bağırırlarken Neron da onlara "Cim cim cim, dal dal dal, Hıristiyan Hıristiyan al al al!" diye yanıt veriyormuş.

ANAVATANI ÇİN
Çin'de Ming Hanedanı futbol meraklısı, bugünkülere benzeyen meşin top ilk onlarda görülüyor. Aristophanes ve Shakespeare yazdıkları oyunlarında futboldan söz ediyor. Arkeologlar MÖ 1500'de Bolivya'nın Amazon Bölgesi yerlilerinin kauçuk ağaçlarını çizip, elde ettikleri lastik toplarla maç yaptıklarını anlatıyor. Birçok papanın Vatikan bahçelerinde, eteklerini ve elbiselerinin kollarını sıvayıp, kardinallerle top peşinde koştukları biliniyor. Kimi futbolu yerden yere vuruyor kimi göklere çıkarıyor. Eduardo Galeano muhafazakar aydınların futbola bakışını şöyle anlatıyor: "Her şeyiyle futbola inanmış olan halk kitleleri, kendilerine yakışan bir şekilde ayaklarıyla düşünmeye başlarlar ve bilinçaltlarında tatmin olurlar. Bu aşamada hayvansı içgüdüler insan mantığına hakim olur, cehalet kültürü ezer ve böylelikle ayaktakımının istediği gerçekleşmiş olur." Solcu aydınlar da yine Galeano'ya göre futbolu, 'yığınların gücünü azalttığı ve devrimci güçlerini başka yöne kanalize ettiği için aşağılarlar.' Oysa İtalyan Marksist düşünür Gramschi'ye göre: "Açıkhavada ortaya konan insan sadakatinin krallığıdır futbol." Profesyonel futbolda vicdana, ahlaki değerlere yer yoktur. Köln takımının bir dönem çok ünlü olan oyuncusu Paul Steiner şöyle buyurmuş: "Ben para ve yıldız için oynuyorum; rakibimse paramı ve yıldızımı elimden almak için oynuyor. Bu yüzden kazanmak için her yolu denemekten çekinmem." Hayatlarımız acımasızca birbirini tekmeleyen insanların koşuştuğu yeşil sahalara dönüştü. Peki futbol ne? Futbol yirmi iki şortlu oyuncunun topa duydukları aşkı onu tekmeleyerek açığa vurmaları değil mi? Eh, her alanda insanlar birbirlerini niye bu kadar tekmeleyip yuvarlıyorlar sanıyorsunuz? Hep aşk yüzünden...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Tiyatro mucizesi...   / 08-10-2005
 Oyuncak sarışın kız   / 24-09-2005
 Leydi Bıdık İstanbul'da   / 17-09-2005
 Özerk Ayvalık'ın kültür mirası   / 10-09-2005
 Siz olsaydınız ne yapardınız?   / 03-09-2005
 Zihnimizin müzesi   / 27-08-2005
 Kardelenler açıyor   / 20-08-2005
 Kurulu düzen hapishanesinden firar   / 13-08-2005
 Hep aşk yüzünden   / 06-08-2005
 Düş gücü ustaları merhaba...   / 30-07-2005
    Cumartesi Yazarlar
  » Güncel
    Yaşama Dair
    Sinema
    Gurme
BALÇİÇEK PAMİR
Merak kediyi öldürür
Hayatımda ilk defa Kurtlar Vadisi...
ALİ POYRAZOĞLU
Öpüşmenin başkenti
Dudağını bir dudağa değdirmek...
SUNAY AKIN
Attila İlhan ve Turist Ömer
Uyuyamayacağını anlayan...
Yeme konusunda iyiyim ama balıkları ayıramam
Mizah yazarı Gani Müjde denize olan tutkusuyla da tanınır. Müjde ile Maltepe...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.