kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Teknoloji
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Ali Kirca @ SABAH
 

Fotoğraf!

Şüphesiz ki, hiçbir "kıymet-i harbiye"si yoktur söylenen o sözün... Yani, zerre kadar değeri ve önemi yoktur.
Yani, Avrupalı bir "mebus" söyledi diye, Türkiye, Mustafa Kemal'in resmini; duvarlarından ve yüreklerinden indirecek değildir!.. Yok öyle şey..
Sırf bir önceki kralın "zürriyeti"nden geldi diye, AB'nin "en kral" demokrasilerinde duvarları "taçlı muktedir"lerin resimleri süslerken -ki süslesin varsın, bizce bir sakıncası yok- hesapsız kitapsız; emirsiz, kumandasız duvarlara mıhlanan o "fotoğraf"ı kim sökebilir ki? Niye söksün?
Attila İlhan'ın sevgilisine dediği gibidir yani:
Adını mıh gibi aklımızda tutuyoruz... Resmini de...
Yok öyle bir şey... Kimsenin öyle bir şey isteyeceği de yok...
İki işe yarar belki söylenen iki cümle densiz söz:
AB karşıtlarının eline koz verir, bir... Atatürk karşıtlarının, içi boş ve loş "putçuluk edebiyatı"na gaz verir, iki...
Ama, hiç kimse merak etmesin işte: Medeniyet saatinin tik takları vurur...
O "fotoğraf" da o saatin yanında asılı durur.
Saat vurdukça, fotoğraf durdukça, kim korkar tek dişi kalmış hurafelerden?


Fotoğraftaki adamın AB'ye karşı tavrını kim biliyor gerçekte?
Kökleri Napolyon'a uzanan Birlik için ilk somut adımı Fransa'nın İkinci Dünya Savaşı öncesinde attığını kim hatırlıyor?
Evet... Türkiye başlangıçta dışlanırken, Almanya ve İtalya'nın çabalarıyla "Avrupa Birliği"ni oluşturmak için kurulan komisyona çağrılıyor... Ve fotoğraftaki adam, Dışişleri Bakanı Tevfik Rüstü Aras'ı, 1931 Mayıs'ındaki Avrupa Komisyonu'na gönderiyor... "Git katıl bakalım!" diyor... İlk adım o zaman atılıyor, kim hatırlıyor?


Oysa tıpkı "mütareke günleri"nde olduğu gibi "müzakere günleri"nde de "fotoğraftaki adam"ın tavrı lazım olabilir herkese...
9 Haziran 1921...
Savaş sürerken, Fransız Sömürgeler Nazırı Bouillion Ankara'ya gelir.
Fransızlarla bir anlaşmaya varmak, hem vatanın bir bölümünün işgalden kurtulmasını sağlayacak, hem de Ankara'nın Avrupa ile ilk barış anlaşması olacaktır.
Kendisini Ankara Garı'nda Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey karşılar.
Yusuf Kemal, Mustafa Kemal'e gelir:
"Paşam, bu zata bir yemek vermem şart. Kınacızadeler'den masa ve sandalye temin ettim. Ama, bizde on iki kişilik yemek takımı yok. Ankara eşrafında da bulamadım. Emretseniz de İstanbul'dan temin etsek."
Mustafa Kemal Hariciye Vekili'ne döner:
"Bu zatı Ankara İstasyonu'nda beraber karşıladık. Tören Bölüğü'nün perişan halini gördü. O buraya, bu yokluk içinde senin istilaya nasıl karşı koyabildiğini anlamak ve kavramak için geldi. Şimdi sen,üzerinde 'tuğray-ı garray-ı Osmani' fağfur takımlar içinde yemek ikram edersen, adam: 'Bu da Bab-ı Ali'nin devamı' der ve çeker gider. Bence sen onu Meclis'e götür. Orada milletvekillerinin mektep sıralarında üçer üçer oturduğunu, tek kazandan pişen mercimek, bulgurun tahta kaşıklarla yendiğini, Taşhan'da bir odada üçünün beşinin yer yataklarında yattığını görsün. Bir celsede bulundur ve vatan meselelerini nasıl enine boyuna, kılı kırk yararak en hayırlı neticeye bağladıklarını görsün. Seni görünürdeki imkanlarınla değil, gayelerinin yüceliği ile kavrar ve anlaşma için karşına oturur."
6 Ağustos 1924..
Lozan Konferansı'nda Amerikan Heyeti'nin başkanı Grew, zamanın ABD Dışişleri Bakanı'na şu mektubu gönderir:
"Bugün Türk delegasyonu ile imzaladığımız anlaşma bizim elde etmek istediklerimizden uzaktır. Bu anlaşma, Türkler'den koparmak istediğimizden çok daha fazlasını, bizim Türkler'e verdiğimizin belgesidir. Öbür imtiyazlar arasında; yurttaşlığa kabul maddesinde, hukuki deklarasyondaki değişiklikte, azınlık konusunda alınacak tedbirlerde başarılı olamadık.
Orijinal planı, önce biz Türkler'in önüne koymuştuk. Fakat Türkler'in kendi planlarını bizimkinin yerine geçirilivermiş bulduk. Böylece ana fedakarlıklar, masanın karşı yanına, yani bize düştü."


Nasıldı o şiir: "Ben sana mecburum bilemezsin, adını mıh gibi aklımda tutuyorum.. Ben sana mecburum, sen yoksun!"

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Yorumsuz   / 29-09-2005
 Ağaç dikme zamanı   / 27-09-2005
 Bir acı tebessüm   / 24-09-2005
 102 Dakika   / 22-09-2005
 Gamze- 2   / 20-09-2005
 Gamze...   / 17-09-2005
 Sana sevdanın yolları..   / 15-09-2005
 Reichstag'ı kim yaktı?   / 13-09-2005
 Kuşlara dair -3   / 10-09-2005
 Kuşlara dair- 2   / 08-09-2005
YILMAZ ÖZDİL
Rum'u tanı...
Sene 2005.
Aylardan ekim.
1963'te...
ALİ KIRCA
Fotoğraf!
Şüphesiz ki, hiçbir "kıymet-i harbiye"si...
FATİH ALTAYLI
Tek çare genel kurul
Mesele bir maç kaybetmek değil.
ERDAL ŞAFAK
Hükümet Teziç'in değerini bilmeli
Erdoğan'ın YÖK Başkanı...
MEHMET ALTAN
Harbiyeliler'e ilk ders
Şimdi söz edeceğim haberi...
"AB, bir amaç değil araçtır"
Her ülkenin tarihinde belli dönüm noktaları ve dönüşüm süreçleri...
Ya çözüm ya kriz
AB dönem başkanı İngiltere, Avusturya'nın direnmesiyle çıkan krizi...
Mirası yedi bitirdi
Mirası yedi bitirdi
Canaydın, G.Saray Avrupa'da fırtına gibi eserken 2002'de başkan oldu.
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu