kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
12 yıl geçti, acım dinmedi
12 yıl geçti, acım dinmedi
Şakalaştığım insanlar bir anda yok oldu
Gri Gül'den satırlar...

Beni 'öldü' diye yere atmışlar

Yazar Lütfiye Aydın Sivas'taki Madımak Oteli yangınından ağır yaralı kurtuldu. Son kitabı "Gri Gül" yaşadıklarından izler taşıyor.


12 yıl geçti, acım dinmedi

Bugüne kadar yedi kitaba imza atan yazar Lütfiye Aydın (56), öykülerden oluşan son kitabı "Gri Gül"le 2005 Rıfat Ilgaz Öykü Ödülü'ne layık görüldü. Aydın'ın gerçek olaylara dayanan öykülerinde 2 Temmuz 1993 günü yaşadığı ve ağır yaralı olarak kurtulduğu Sivas olaylarından da izler var. Eşi avukat Cafer Can Aydın'la birlikte kitaplarını imzalamak için Sivas'ta bulunan Lütfiye Aydın olaylardan ağır yaralı olarak kurtulmuş. Günler sonra kendine geldiğinde ise yaşadığı travmanın sonucu hayata adeta yeniden başlamak zorunda kalmış. Üzerinden 12 yıl geçmesine rağmen acıları hala taze...

- Gri Gül'de anlattığınız öykülerde yaşanmışlık hissediliyor. Hepsi gerçek olaylara mı dayanıyor?
- Evet, hepsi gerçeklikten kaynaklanan ama kurmaca öyküler. Orada anlattıklarım da ben değilim, bütün kahramanlara dışarıdan baktım. Ben gerçeği çok seviyorum, gerçeklikten kopamıyorum ama kaba gerçekle de başım hoş değil. Öykü dünyasında farklı bir sesim olduğu söylenir. Bu da benim olmasını istediğim bir şey.

KADINLAR ÖYKÜ BİRİKTİRİR
- Öykülerinizin kahramanları hep kadın...
- Hem onları çok iyi tanıyorum hem de kaynağım kadınlar çünkü kadınlar çok öykü biriktirir. Ayrıca yıllar yılı kadınları erkekler anlattı. Yuva yıkan kadın oldular, gönül eğlencesi oldular, namuslu karıları, muhlis kızları oldular. Fakat kadınlar devreye girip de "Bir dakika kardeşim, kadın sadece sizin anlattığınız değil" demeye başladı.

- "Onuncu kat" öyküsünde yaşadığınız Sivas olaylarından izler var. Öykünün kahramanı siz misiniz?
- Tam olarak ben değilim ama benden de izler var tabii. O öykü de yaşanmışlıklardan kaynaklanan bir kurmaca. Burada içime akan bir şey var; Sivas olayı benim yazarlığımın önüne geçti. Bu beni acıtıyor. Çünkü ben Sivas'a kitap imzalamak için yazar olarak gittim. O zaman da dört tane kitabım vardı. Sonra her şey birden bire alt üst oldu, yazarlığım unutuldu, yanıklar içinde bir Lütfiye Aydın olarak ortaya çıktım. Oysa benimle beraber kocam da yandı.

- Yazarlığınızın ikinci plana düştüğünü mü düşünüyorsunuz?
- Oradan en hasarlı çıkan yazar olduğum için mi böyle oldu bilemiyorum ama orada çok sevgili arkadaşlarım öldü benim. Hala içim kanıyor. Ama o Sivas'ı yaşamasaydım yazarlığımın yörüngesi ne olurdu, hangi mecrada akardı onu bilemiyorum. Yazarlığımın mecrasını değiştirdi bu Sivas olgusu. Zaten o acılı iyileşme sürecini "Kültablet" diye kitap haline getirdim. Kurtulmak istedim ve benim için kurtuluş kitabı oldu. Ama aslında kurtulamıyorum, hayatımın her anına damgasını vuruyor. Lanet olsun, bıktım.

- Olayı ayrıntılarıyla hatırlıyor musunuz?
- Aradan on iki yıl geçti. Her şeyi bana anlatılanlardan öğrendim. Karbondioksitle zehirlenmişim, üç gün sonra kendime gelmişim ve ilk sorum "Biz nerede trafik kazası geçirdik?" olmuş. Uzmanların dediğine göre belleğin kendini savunma mekanizmasıymış bu. Çünkü benim o travmayla, o yangın görüntüleriyle yaşamam zordu. O olaydan sonra okuma yazmayı unuttum. 2 buçuk yaşında bir çocuk gibi yaşadım uzun süre. Okumayı yazmayı sıfırdan öğrendim, harfleri yeniden tanıdım, bulmacalar çözerek belleğimi güçlendirdim.

MORGA KALDIRILMIŞIM
- Olaylardan eşiniz de sağ kurtuldu, değil mi?
- Eşimle birlikte çok ağır yanıklarla kurtulduk. Zaten ben eşimin sayesinde kurtulmuşum. Otel yanarken insanlar farklı yerlere kaçmaya çalışmış. Biz de eşim, bir yazar arkadaşımız ve karısıyla birlikte apartman boşluğuna atlamışız. Atlarken eşim bana "Burası da umutsuz görünüyor ama gene de bir ihtimal, gel atlayalım" demiş. Atlamış ve bir süre sonra karbondioksitin etkisiyle ikimiz de bayılmışız. Işıklık olan o boşluğun üstü camla kaplıymış, yangını söndürürlerken hortumla suyu fışkırttıkları zaman kızgın camlar patlamış ve üzerimize yağmış. Yanıklarımızın nedeni büyük çapta bu kızgın camlar.

- Nasıl kurtulmuşsunuz o boşluktan?
- Kırılan camdan temiz hava gelince içimizde en güçlü olan eşim uyanmış ve kabus gördüğünü zannetmiş. "Öleceğim belli, bari temiz bir nefes alayım ondan sonra öleyim" demiş ve zorla çıkmış. Dışarıda insanlarla karşılaşınca içeride bizlerin de olduğunu söylemiş. Bir polis içeriye girmeye cesaret etmiş ve bizi çıkarmış. Beni de ölmüş diye yere atmış. Morga götürürlerken nefes almışım ve yaşadığımı anlayıp hemen yoğun bakıma almışlar. Kurtulmam böyle olmuş yani. Ama kurtulmakla iyi mi yapmışım, kötü mü yapmışım bilmiyorum. Çünkü hala acı çekiyorum.

Eylem BİLGİÇ

DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ
 Ağaoğlu'nun son kahramanı Sultan
 Derin hüzünlerin sesi
 Bizi geçmeye çalışacaklar ama başarmaları çok zor
 Sadakat bir sihirdir O sihir bozuldu mu ilişkinin hiçbir...
 'Dünyanın çözemediği olayları çözüyoruz' demek çok abartılı
 Herkes gidecek benim adım taş gibi kalacak
 Hayat çok acı verici ama ayakta kalmayı öğrendim
 Korkağımdır, güvenlik her şeyden önce gelir
 Kadın sekste erkekten güçlü olduğu için eziliyor
 Ben de Picasso fotoğraflarıyla Sabancı'yı kazıklayacağım
 Parasız günlerimizi hiç unutmadım
 Aslında tam bir çingene gibiyim
 39 yaşında Betûl Mardin oldum
 Babam yaşasaydı Özal ailesi bu kadar dağılmaz, herkes...
 Hastalarımızın gözünde aşık da olduk tacizci de
 Türk kadınları hayatımda şimdiye kadar tanıdığım en güzel...
 Hiçbir kadın benim düzeyime gelemez
 Türkiye'ye karşı büyük bir cehalet ve önyargı var
 İstediğim roller oldu ama nedense yönetmenlerin aklına...
    Aktüel Pazar Yazarlar
    Güncel
    Hobi
  » Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
Beş Türk kadın yelkencinin Atlantik yarışı
Beş Türk kadın yelkencinin Atlantik yarışı
20Kasım'da dünyanın geçilmesi en zor okyanusu Atlantik'te...
Futbolun AB'si Şampiyonlar Ligi
Futbolun AB'si Şampiyonlar Ligi
Bir Fransız gazetecinin fikriyle doğan UEFA'nın dev...
Oburluk ile gurmelik arasındaki ince çizgi
Gurme olmak 'yakışıklı olmak' gibi öyle kolay bir şey değil. Önce...
Süper sporun başladığı yer
Ek çok otomobil firmasının yarattığı küçük veya büyük efsaneler vardır.
Bir tur versen?
Yok... Bir kereliğine bile olsa 350Z'yi vermedi. Ben de inadına aynı renk, 225...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.