kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Türkiye'ye karşı büyük bir cehalet ve önyargı var
Türkiye'ye karşı büyük bir cehalet ve önyargı var
Yemek yaparak rahatlarım
Cumhurbaşkanlığı yarışında ben de varım

Kendinizi Avrupa'ya tanıtamadınız

Fransa eski kültür ve devlet bakanı, cumhurbaşkanı aday adayı Jack Lang'le açık açık.

Türkiye zaten Avrupa'da yer alıyor. Bizans da Osmanlı da Avrupa İmparatorluğu'ydu.

AB'nin kültürel hayatında daha aktif olmalısınız. Türkiye'ye karşı büyük bir cehalet var.

Avrupa'daki iki büyük laik ülke Fransa ve Türkiye. Bu yüzden size sempati duyuyorum.



Türkiye'ye karşı büyük bir cehalet ve önyargı var

Fransa eski kültür ve eğitim bakanı, Sosyalist Parti'den cumhurbaşkanı aday adayı Jack Lang "Türkiye tarihi açıdan zaten Avrupa'da yer alıyor. Kendinizi daha iyi anlatmalısınız'' diyor.

ABAnayasası için Fransa'daki referandumdan "Evet'' çıkması için kampanyalar yürüten, kültür ve eğitim eski bakanı, iki yıl sonraki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sosyalist Parti'den aday adayı 66 yaşındaki Jack Lang, röportaja referandum sorusuyla başlayınca bir süre gözlerini kaçırıp düşüncelere daldı. Bu sonuç onu gerçekten çok üzmüş; "Korktuğum başıma geldi. Ben iki yıl önce Chirac'ı 'Sakın referandum yapmayın', diye uyarmıştım. Zaferi Blair kazandı'' diyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin verdiği fahri doktora ödülü için İstanbul'a gelen Jack Lang'la Haliç'teki tarihi Silahtarağa Elektrik Santralı'nda görüştük. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin çağdaş sanatlar müzesi, kültür ve eğitim merkezine dönüştürmek için restorasyon çalışmalarını başlattığı ve gelecek yıl ekim ayında Santralİstanbul adıyla hizmete girecek bu mekan Lang'i de çok heyecanlandırmış, "Bu tam bir Avrupa projesi'' diyor.

* Dörtte üçü Fransızlar'ın teklifiyle şekillenen AB Anayası referandumuna Fransa'dan 'Hayır' yanıtı çıktı. Sizce yanlış olan neydi? Bu ihtimal öngörülemedi mi? Tamamen haklısınız. Çünkü referendum kampanyası boyunca yaptığım açıklamalarda, sürekli kamu hizmetleri, sosyal haklar ve dış politika konusunda Anayasa'da yer alan maddelerin ve hükümlerin çoğunun aslında Anayasa metnini hazırlayan Fransız uzmanlar tarafından metne sokulduğunu söylemiştim. Ne yazık ki bu Anayasa metnine karşı olan aşırı sağ ve aşırı sol, benim söylediğimin tam tersini kabul ettirmeyi belirli ölçüde başardı. Bu iki karşıt kesim, sözleşmeyi ultra liberal ve Anglo-Sakson bir metin olarak belirledi. Bir yandan da İngilizler, Anayasa metninin çok sosyal ve çok Fransız olduğunu önesürüyordu. Sonuç olarak bugün zaferi sayın Blair kazandı. Ama Fransa'da çıkan Hayır'' oyunun asıl nedeni Anayasa metnine karşı bir muhalefet değil. Esas olarak Hayır', Fransız hükümetine ve Fransız cumhurbaşkanına yönelik bir hayırdır. Çünkü bu hükümet hiç popüler değil. Ve ne yazık ki çoğu zaman Fransa'da referandumlar mevcut hükümete karşı bir oylama olarak algılanır. Üstelik ben iki yıl önce şahsım adına Sayın Cumhurbaşkanı Chirac'a bir mektup yazmıştım ve "Sakın referandum düzenlemeyin'' diye de uyarmıştım.

HEP BİR MUCİZE BEKLEDİM

* Yani siz bu sonucu tahmin ediyordunuz... Çok korkuyordum böyle bir sonuçtan. Ama yine de bir mucize olur da kazanırız diye de düşünüyordum. Ama her şeye rağmen ben 'Evet'in kazanması için kampanya yürüttüm. Hala Anayasa metninin iyi bir metin olduğunda ısrarcıyım. Avrupa ve Fransa için 'Hayır' çıkması büyük bir kayıptır. Bu durumdan son derece üzgünüm.

* Umutları bir kenara bırakıp gerçekleri konuşursak AB'nin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Öncelikle birkaç şeyi birbirinden ayırmak gerekiyor. Bir federal Avrupa fikri zaten darbe yemiştir, gerilemiştir. Bu durumdan üzüntü duyuyorum. Ben tıpkı Victor Hugo gibi Avrupa Birleşik Devletleri'ni hayal ediyordum. Ama Fransızlar çok yakın bir geçmişte bu fikre büyük bir darbe vurdu. Başka halklar da aynısını yaptı. Dolayısıyla bugün bu metnin bu şekilde kabul edilebileceğine inanmıyorum. Ama bazı akıllı hükümetlerle bu metni birkaç parçaya bölebiliriz. Böylelikle birkaç küçük sözleşme haline getirebiliriz. Daha sonra onları da tek tek üyeler kabul edebiliriz. Mesela AB Başkanlığı konusunda bir sözleşme çıkarabiliriz. Eskiden ordular gidip bir yerlere bayrak dikerlerdi, bugünse demokrasi bunu yapıyor. Bir de somut projeler uygulayarak Avrupa bilincini geliştirebiliriz. Sanayi, teknoloji, kültürel, akademik projeler olabilir. Örneğin içinde bulunduğumuz alandaki proje bir Avrupa projesi haline getirilebilir.

* Evet, ama dünyada giderek bir kültürel ayrışma yaşanıyor. Böyle bir çağda çoksesli bir Avrupa kültürünü yaratma ihtimali var mı? Bu tabii biraz da kelimelere ne anlam verdiğinizle ilgili. Ben birtakım değerler birliğinden söz ediyorum. Avrupa hümanizmasını bütün Avrupa ülkelerini kapsayan genel bir doktrin olarak algılıyorum. Ama siz kültür derken sanat, bilim, sinemayı kastediyorsanız, evet. Gerçekten kültür o anlamda algılandığı ve Avrupa'ya uygulandığında çelişkili bir manzara çıkıyor. Tabii ki her ülke kendi dilini ve kültürünü muhafaza etmek istiyor. Örneğin ben burada, İstanbul'da Bizans surlarının yavaş yavaş yeniden inşa edilip restore edilip korunduğunu görünce çok seviniyorum. Bu hem Türkiye hem de Avrupa için iyi bir şey... Tabii her ülkede taşralı düşünenler de vardır. Ama hiçbir dönemde olmadığı kadar uluslararası sayıda sergi oldu, hiçbir dönemde olmadığı kadar kitap çevrildi, çok sayıda Avrupa çapında toplantılar oldu.

* Amerika'nın global rolü konusunda AB'nin geleceğini etkilemesi açısından ne düşünüyorsunuz? Kaçınılmaz olarak evet, belirli bir etkisi var. ABD ekonomik, askeri ve siyasi olarak büyük bir devlet. Kaçınılmaz olarak biz biraz kendimizi ABD'ye göre düzenlemeliyiz. Ama benim rüyam AB'nin başlıbaşına büyük bir devlet olması. Bu konuda yapmamız gereken çok şey var.

* Bu tablo içinde Türkiye'ye ne gibi tavsiyeleriniz olabilir? Sadece tarihi açıdan bile ele alacak olursak Türkiye zaten Avrupa'nın içinde yer alan bir ülke. Bizans İmparatorluğu bir Avrupa İmparatorluğu'ydu, Osmanlı İmparatorluğu da esas olarak bir Avrupa İmparatorluğu'ydu. Bu kent bile Doğu ile Batı, Kuzey ile Güney arasında bir geçiş noktası. İstanbul için de çok kolay şekilde bir Avrupa kenti, hatta bir dünya kenti diyoruz. Türkiye'nin böyle bir konumda AB'ye girmesi, AB'yi çok zenginleştirecek bir unsur.

TÜRKİYE AKTİF OLMALI


* Ama ya AB bunun farkında değil ya da olmak istemiyor... Evet, büyük bir cehalet olduğunu söylemek lazım. Çok fazla önyargı, cehalet var. Ama devlet adamlarının görevi de cehalete ve önyargılara karşı mücadele etmektir. Açıklamak, anlatmak lazım. Belki de Türkiye'nin Avrupa'nın siyasi, entelektüel, kültürel hayatında da daha fazla, daha aktif olması gerekir, bunları anlatmak için...

* "Kendi iktidarımız döneminde aşırı İslam tehlikesini farkedemedik. O zaman biraz saftık'' diyorsunuz bir röportajda... Bu süre içinde değişen ne oldu? Evet, öyle bir şey söylemiş olabilirim, ama benim için çok da önemli bir mesele değil. Bugün Fransa'da temel mesele de bu değil. Ben 'laik'im, çok 'laik'im. Biraz da bu nedenle Türkiye'ye sempati duyuyorum. Avrupa'daki iki büyük laik ülke de Fransa ve Türkiye'dir. Giyimin kamu veya siyasi işlere hiçbir şekilde karışmaması gerekir.

OKULDA TÜRBANA 'HAYIR'


* Türbanın yasaklanması için teklif verdiniz mi gerçekten? Bunu türban meselesine indirgememek lazım. Zaten bizim yaptığımız taslakta da okulda siyasi ve dini simge olan her türlü giyim olarak belirtmiştik, sadece çarşaf ve türban yoktu. Çünkü okulun nötr kalması lazım. Dışarda isteyen istediğini giyer, takar. Özellikle de yetişkinler için. Bu tamamen 18 yaşına kadar olan çocuklar için geçerli. Üniversitede, sokakta, hastanede isteyen istediğini giyiyor. Şu anda tek çözülememiş ve çok da net olmayan mesele memurların ne yapması gerektiği... Çünkü normal olarak devlet memurlarının da bir nötraliteye saygı göstermeleri gerekir.

Figen YANIK

DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ
 12 yıl geçti, acım dinmedi
 Ağaoğlu'nun son kahramanı Sultan
 Derin hüzünlerin sesi
 Bizi geçmeye çalışacaklar ama başarmaları çok zor
 Sadakat bir sihirdir O sihir bozuldu mu ilişkinin hiçbir...
 'Dünyanın çözemediği olayları çözüyoruz' demek çok abartılı
 Herkes gidecek benim adım taş gibi kalacak
 Hayat çok acı verici ama ayakta kalmayı öğrendim
 Korkağımdır, güvenlik her şeyden önce gelir
 Kadın sekste erkekten güçlü olduğu için eziliyor
 Ben de Picasso fotoğraflarıyla Sabancı'yı kazıklayacağım
 Parasız günlerimizi hiç unutmadım
 Aslında tam bir çingene gibiyim
 39 yaşında Betûl Mardin oldum
 Babam yaşasaydı Özal ailesi bu kadar dağılmaz, herkes...
 Hastalarımızın gözünde aşık da olduk tacizci de
 Türk kadınları hayatımda şimdiye kadar tanıdığım en güzel...
 Hiçbir kadın benim düzeyime gelemez
 İstediğim roller oldu ama nedense yönetmenlerin aklına...
    Aktüel Pazar Yazarlar
    Güncel
    Hobi
  » Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
Beş Türk kadın yelkencinin Atlantik yarışı
Beş Türk kadın yelkencinin Atlantik yarışı
20Kasım'da dünyanın geçilmesi en zor okyanusu Atlantik'te...
Futbolun AB'si Şampiyonlar Ligi
Futbolun AB'si Şampiyonlar Ligi
Bir Fransız gazetecinin fikriyle doğan UEFA'nın dev...
Oburluk ile gurmelik arasındaki ince çizgi
Gurme olmak 'yakışıklı olmak' gibi öyle kolay bir şey değil. Önce...
Süper sporun başladığı yer
Ek çok otomobil firmasının yarattığı küçük veya büyük efsaneler vardır.
Bir tur versen?
Yok... Bir kereliğine bile olsa 350Z'yi vermedi. Ben de inadına aynı renk, 225...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.