kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Erdal Safak @ SABAH
 

Yarım bardak suda termometre

MARSHALL Fonu, Türkiye dahil 11 ülkede deneklere termometre verip sordu: AB ve ABD'ye ne kadar sıcaklık duyuyorsunuz? Türkler'in AB'ye sıcaklığı 100 derece üstünden 50 çıktı. Yani ılık... ABD'ye ise 28. Soğuğa yakın. Oysa Amerikalılar'ın bize duyguları çok farklı....

Merkezi Washington'da bulunan German Marshall Fonu'nun her yıl yaptığı "Transatlantik Eğilimler" araştırmasının 2005 sonuçları Türk halkının AB ve ABD'ye bakışıyla ilgili önemli ipuçları veriyor.
Tabii, AB ve ABD kamuoyunun Türkiye'ye bakışı konusunda da...
Buna göre, Türk halkının yüzde 77'yi Başkan Bush'un uluslararası politikalarını onaylamıyor. Daha önemlisi, yüzde 73'ü ABD'nin küresel liderliğine olumsuz bakıyor. Bu da, "Türk halkının ABD'ye değil, Bush'un politikalarına karşı olduğu" söylemlerini yalanlıyor.
Araştırmada Türk halkının ABD'ye duyduğu sıcaklık da 100 derece üstünden 28 çıktı. AB'lilerin ABD'ye sıcaklığının yarısı.
Marshall Fonu, 11 ülkede (ABD, Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Hollanda, Polonya, Portekiz, İspanya, Slovakya ve Türkiye) seçtiği deneklere Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili düşüncelerini de sordu. 9 Avrupa ülkesinin ortalaması şöyle: İyi yüzde 22, kötü yüzde 29, ne iyi ne kötü yüzde 42.
Her ne kadar tarafsız ya da ilgisiz kalanların en büyük bölümü oluşturduğuna bakarak bardağın yarısının dolu olduğu iyimserliğine kapılmak mümkünse de, "kötü" diyenlerin oranının geçen yıla göre 9 puan artması, politikacıların Türkiye'yi iç politika hesaplarına alet etmelerinin, hatta bu uğurda sözlerinden dönmeyi bile göze almalarının Avrupa halklarını da etkilediğini gösteriyor.

AB'nin
alnernatifi yok mu?
Türkiye'nin Kıbrıs deklarasyonuna verilecek yanıt metnini kesinleştirmek için dün Brüksel'de toplanan AB Daimi Temsilciler Komitesi'nde de bu ayak oyunlarının yeni versiyonları sergilendi .
Örneğin Fransa karşı deklarasyon metnine Rum kesiminin tanınması ve ek protoktolün "tüm" AB üyelerine uygulanıp uygulanmadığını izleyecek bir mekanizmanın oluşturulması koşullarını koydurtmak için sonuna kadar diretti.
Sanki 1617 Aralık 2004'teki Brüksel zirvesinde Rumlar'ın bu konudaki talebini -hem de en sert tepkiyle- ağızlarına tıkan Cumhurbaşkanı Chirac değilmiş gibi.
Asgari etik kurallarının bile çiğnendiği bu Bizans sahnesinde dönem başkanı İngiltere de hem görüşbirliği sağlayacak, hem de Türkiye'yi kızdırmayacak formüller arayıp durdu. Nasıl olsa sonunda hem Türkiye'nin pek itiraz etmeyeceği varsayılacak, hem de Fransa ve yandaşları cephesinin ağızlarına bir parmak bal sürecek dengeli bir metinde uzlaşılacak.
Biz asıl karşı deklarasyondan sonra 3 Ekim'e kadar şapkadan başka ne tavşanlar çıkarılacağını merak ediyoruz. Bir de AB Komisyonu'nun hazırladığı "Müzakere Çerçeve Belgesi"ne son dakikada neler sokuşturulacağı veya sokuşturmaya çalışılacağı. Yani, Dışişleri Bakanı Gül'ün cümlesiyle, Türkiye'nin "Arkasına bile bakmadan" masadan kalkmaya zorlanıp zorlanmayacağı.
Türk halkının -Bush'un sadece 3 yıl sonra gideceğini de düşünerek- ABD'ye karşı duygularını biraz ısıtması hiç de fena olmaz. Zira başta söz ettiğimiz araştırmaya göre, Türkiye'nin AB üyeliğine en olumlu Amerikalılar bakıyor: İyi yüzde 35, ne iyi ne kötü yüzde 42, kötü sadece yüzde 7. Oysa Türkiye'de bile AB üyeliğimizi "kötü" görenler yüzde 17'yi buluyor.
Hem sonra, AB'ye birgün "Alternatifsiz olduğunuzu sanmayın, ABD'nin gümrük birliği NAFTA'yı sakın unutmayın" demek zorunda da kalabiliriz. En azından ihtiyacını duyabiliriz.
Arada okyanuslar mı var? Sorun değil. Pasifik'in öte yakasındaki Avustralya NAFTA'ya girdiğine göre, Türkiye neden olmasın?
Hiç değilse teorik olarak elimizin altında bulunmalı. Değil mi?

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Yüksek yargıda "başvuru" krizi   / 07-09-2005
 Türk halkının sınav günleri   / 06-09-2005
 6-7 Eylül ve Brandt cesareti   / 05-09-2005
 Ruhsat vermemek yeterli çözüm mü?   / 04-09-2005
 Kıbrıs'ta kozlar bizim elimizde   / 03-09-2005
 İstanbul'dan Newport'a mesaj   / 02-09-2005
 Pompalının sapını gülle donatmak   / 01-09-2005
 Hepimizin hayatı namlunun ucunda   / 31-08-2005
 Asla o oyuna gelmeyeceğiz   / 30-08-2005
 Osmanlı modeli Atatürk devrimi   / 29-08-2005
YILMAZ ÖZDİL
Sözde kardeş...
Bıçkın polis şefi Eşref Kolçak ile...
ALİ KIRCA
Kuşlara dair- 2
Tatilden döndüğümüz gün, bu köşede yer...
ÖMER LÜTFİ METE
Oyun yutuculuğun dünü-bugünü
Osmanlı paylaşılırken...
UMUR TALU
Kardeş kardeş
Linççi kardeş hazır; tetikte. İnsana da,...
FATİH ALTAYLI
Televizyonlar sorumsuz ya patronlar
PKK ve bazı başka...
ERDAL ŞAFAK
Yarım bardak suda termometre
MARSHALL Fonu, Türkiye...
Mini 'Türkiye zirvesi'
Karşı deklarasyon için dün toplanan Coreper yine kilitlendi. Kabul...
Brosnan: Utanç verici bir yönetim
ABD'nin güney kıyılarını vuran Katrina felaketi yüzünden...
Barajı kurun geliyoruz: 1-0
Barajı kurun geliyoruz: 1-0
Ukrayna'yı Tümer'le geçtik. Gözümüzü 8 Ekim'deki Danimarka-Yunanistan...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu