kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
  » Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Sembollerle oynanan oyun
Komşusunu koruyan Müslümanlar
'Olaylar Özel Harp işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi'

Sembollerle oynanan oyun

6-7 Eylül Olayları, Batı ülkelerinde 'Barbar Türk' imajını sağlamlaştırdı, birbirinin dinine saygılı ve birarada yaşama geleneğini ortadan kaldırdı Türk bayrağı Atatürk resimleri ve 'Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır' sloganı gibi ulusal ve mukaddes sembollerle, kitleler şiddet ve yıkıma yönlendirildi.

10Eylül 1955 günü Cumhurbaşkanı Celal Bayar başkanlığında kurulan komite ile 6-7 Eylül Olayları'nın mağdurlarına yardım eli uzatılmak istendi. Bu amaçla bütün yurtta bağış kampanyası başlatıldı. 1957 yılının sonuna kadar 3.247 kişi ve kuruluşa toplam 6.5 milyon TL (yaklaşık 2.3 milyon Dolar) ödendi. 1956 yılında Menderes hükümeti tarafından çıkarılan bir yasa ile de, olayların mağdurlarına ödenmek üzere 60 milyon TL'lik (yaklaşık 21.4 milyon Dolar) tazminat fonu ayrıldı. Bu fon bilirkişilere başvurup yıkılan ev ve işyerinde hasar tespit çalışmalarını yaptırmış olan mağdurlara dağıtıldı. Bütün bu yaraları sarma gayretlerine rağmen, 6 - 7 Eylül Olayları Türkiye'nin yurtdışındaki imajına çok ağır bir darbe vurdu. Batı ülkelerinde 'Barbar Türk' imajı sağlamlaştı. Belki de daha önemlisi, Türkiye'de farklı kültürlerin bir arada yaşama geleneğini ortadan kaldırdı. 1955'ten sonra gayrimüslim vatandaşlarımızın yurtdışına göçü sonunda, özellikle büyük şehirlerimizde birbirinin dinine, kültürüne saygılı ve ortak yaşam alışkanlıklarını geliştirmiş insanların sayısı azaldı. 6 - 7 Eylül Olayları'nı yaşayanların, yerli olsun yabancı olsun olayları izlemiş olan kişilerin üzerinde çok durdukları bir meseleyi aydınlatmak gerekiyor.

NEDEN SALDIRDILAR?
Yüzlerce yıldır Rumlar'la yan yana yaşamış olan İstanbullu Müslüman Türk kesim, nasıl olup da Rum mallarına karşı bu denli saldırgan bir tavrı sergilediler? Daha önceki bölümlerde İstanbul basınının Rum cemaatine karşı örgütlediği tahrik ve hedef gösterme kampanyasından bahsetmiştik. 1955 yılı ağustos ayı boyunca, İstanbul Rumları'nın Yunanistan'da Batı Trakya'da yaşayan Türk azınlığa göre çok rahat yaşadıkları konusunda İstanbul basınında yüzlerce haber çıktı. Halk arasında bu propagandanın etkisinin 'Rumlar'ın Türkler'in aleyhine olarak zenginleştikleri' yönünde bir izlenim yarattığını kabul etmek gerekir. O günlerde 'medya' bu havanın egemen olması için elinden geleni yaptı. Fakat bu havanın şehirde tam anlamıyla egemen olması bile, tek başına birilerinin vitrinleri sopalarla kırması sonucunu ortaya çıkarmaz. 6 Eylül gecesi saldırganlar vitrinlerin önündeki demir parmaklıkları kaynak makineleri ve tel makasları ile kesip kepenkleri açtıktan sonra, dükkan içindeki alet ve makineleri dışarı çıkartarak sokağın ortasında paramparça ediyorlardı. Dolayısıyla bu toplumsal şiddeti açıklamak gerekiyor.

ULUSAL VE MUKADDES
İşte tam bu noktada 6 Eylül akşamı Taksim Meydanı'nda toplanan tahrikçiler ve onların önderlerine bakmak gerekiyor. Atatürk'ün Selanik'teki evine bomba atıldığının duyulması ile 'mukaddesata el uzatıldığı'nı düşünen gençler ve bunları yöneten KTC üyeleri cumhuriyetin kurucusu Atatürk'un imajının yara aldığını düşünüyorlardı. Hakim Tümamiral Fahri Çoker'den bize kalan fotoğraflara baktığımız zaman tahrik aşamasında Türk bayrağı, Atatürk resimleri ve 'Kıbrıs Türktür, Türk kalacaktır' sloganlarının birer ulusal sembol olarak kullanıldığını görüyoruz. Ulusal sembollerin ustaca kullanımına son dönemden bir örnek vermek gerekirse, 2002 seçimlere katılan bir siyasi partinin sadece bu sembolleri ve 'dağ başını duman almış' marşını kullanarak ciddi oy topladığını biliyoruz. Ulusal sembollerle çok ustaca oynanmış olmasının kitleleri şiddet ve yıkıma doğru yönlendirdiğini görüyoruz. 6-7 Eylül Olayları'nın arkasında 'tertip ve plan' aranacak ise bu sembollerin ustaca kullanımında aranmalıdır. Tek tek şahıslar düzeyinde 'kim yaptı?' sorularının cevabı yoktur. 6 - 7 Eylül Olayları sırasında bütün bu "mukaddes" sayılan ulusal sembolleri kim bu denli ustaca yönlendirdi sorusunu sormak daha doğru olur.

KİMLER ÖRGÜTLEDİ?
6 Eylül 1955 gecesi İstanbul'da yaşananların faturasının tek bir kişi ve kesime çıkarılması çok zordur, hatta imkansızdır. Aşağıda isimlerini sayacağımız hiçbir kişi, grup ve kesim bu işi diğerlerinin yardımı olmadan gerçekleştiremezdi: Menderes hükümeti, İstanbul basını, üniversite gençliği, Kıbrıs Türktür Cemiyeti, Atatürk'ün evine bomba koyanlar, olaylara seyirci kalan emniyet güçleri, Anadolu'dan getirilen eli sopalı adamlar, Şoförler Cemiyeti, İşçi Sendikaları ve DP yerel örgütleri 6 Eylül gecesi İstanbul'da yaşananları tek başlarına gerçekleştirme imkanına sahip değillerdi. Ancak bütün bu unsurların yan yana gelmesiyle ve birbirine yardım etmesiyle bu olaylar gerçekleşebildi. Dolayısıyla, 6 Eylül gecesi İstanbul'da yaşananlar sanki son derece zor bir tiyatro eserini veya bir müzikali sahneye koymak üzere, bilerek veya bilmeyerek rol almış olan kişi, grup ve kesimlerin bir ortak prodüksiyonudur. Bu sahne eserinin yazarının tek bir kişi olduğunu söylemek de mümkün değildir.

İSTANBUL DEĞİŞMİŞTİ
6 Eylül gecesi olaylara aktif olarak katılan bazı kesimlerin toplumsal özelliklerine dikkat çekmek istiyorum. 1945 ile 1955 arasındaki on yılda İstanbul nüfusunun 1.000.000'dan 1.600.000 yükseldiği ve nüfus sayımlarına göre 1955'te İstanbul dışında doğanların oranının yüzde 37.4'den yüzde 44'e yükseldiği göz önünde tutulduğunda, bu yoksul kesimin olaylara müdahil olmasını ve yağmaya karışmasını açıklamak kolaylaşır. Tahminlere göre 1955'te İstanbul'da 50.000 gecekondu vardır ve bu gecekondularda oturan nüfusun toplamı 250.000 kişi civarındadır. O zaman orta halli sayılabilecek gayrimüslim vatandaşlarımız bile kente yeni göç eden bu kesimlerin gözüne 'çok zengin' olarak görünmektedirler. Dolayısıyla, Rum mallarına ve işyerlerine hınçla yapılan saldırının altında bir miktar 'servet düşmanlığı' olduğu gibi taşra muhafazakarlığının göç ile İstanbul'a taşınmış olmasının izlerini de aramak gerekiyor.

"RUM'U YAĞMALAMAK"
1915'de İttihat Terakki yönetimi tarafından gerçekleştirilen Ermeni Tehciri ve 1923-24 arasında yapılan Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ile zaten Anadolu'nun gayrimüslim azınlıklardan arındırıldığını ve nüfus bakımından 'Türkleştirildiğini' biliyoruz. Bu nedenle, İstanbul'a yeni göçmüş olan genç yoksul erkek nüfusun hayatlarında ilk kez o günlerde 'gayrimüslim'lerin varlığından haberdar olduğunu tahmin edebiliriz. Bu sosyolojik olarak 'içine kapalı' taşra ortamından çıkıp İstanbul'a gelen kitlelerin her türlü tahrike açık olduklarını düşünebiliriz. Gündelik hayatlarında şehrin merkezine pek gelmeyen bu gecekondulu kesimin 6 Eylül gecesi ilk önce DP örgütünün ve Şoförler Cemiyetinin kendilerine tahsis ettiği arabalarla, daha sonra da 'Rum'un malını yağma etmek' amacıyla kamyonlara doluşarak şehre geldiklerini tahmin edebiliriz.

Hazırlayan: Ayhan AKTAR


1 2 3 4 5
 
DİĞER GÜNDEM HABERLERİ
 "Ücretsiz ders kitaplarının % 90'ı dağıtıldı"
 Servis ücretlerine % 17 zam
 Çörtük'ten tehdit iddiası
 Teröristin cenazesinde arbede
 Merkel'e 'körlük' suçlaması
 "Yanıt 26 Eylül'de verilebilir"
 Parkeci Halil, Türk bayrağı asarak benim evimi korudu
 Yüksek yargıda çaylar buz gibi
 Şehit er 20 bin kişiyle uğurlandı
 Karar verdik boşanıyoruz
 Hollanda-Türkiye 'sanal aşk' hattı
 Siirt'te cenaze gerginliği
 Fidan'ın dosyası faili meçhuller arasına girdi
 4 bin yeni asistan yolda
YILMAZ ÖZDİL
Sözde kardeş...
Bıçkın polis şefi Eşref Kolçak ile...
ALİ KIRCA
Kuşlara dair- 2
Tatilden döndüğümüz gün, bu köşede yer...
ÖMER LÜTFİ METE
Oyun yutuculuğun dünü-bugünü
Osmanlı paylaşılırken...
UMUR TALU
Kardeş kardeş
Linççi kardeş hazır; tetikte. İnsana da,...
FATİH ALTAYLI
Televizyonlar sorumsuz ya patronlar
PKK ve bazı başka...
ERDAL ŞAFAK
Yarım bardak suda termometre
MARSHALL Fonu, Türkiye...
Mini 'Türkiye zirvesi'
Karşı deklarasyon için dün toplanan Coreper yine kilitlendi. Kabul...
Brosnan: Utanç verici bir yönetim
ABD'nin güney kıyılarını vuran Katrina felaketi yüzünden...
Barajı kurun geliyoruz: 1-0
Barajı kurun geliyoruz: 1-0
Ukrayna'yı Tümer'le geçtik. Gözümüzü 8 Ekim'deki Danimarka-Yunanistan...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu