kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Erdal Safak @ SABAH
 

Türk halkının sınav günleri

Edirne'den Kars'a kadar bu güzel topraklarda yaşayan herkese sesleniyoruz: Bilin ki, 3 Ekim'e kadar her gün "ateş çemberi"nden geçeceğiz... Ve yine bilin ki, her türlü örgütlü kışkırtmacılar, pusu üstüne pusu hazırlıyorlar. Sağduyumuzu sınırları zorlama pahasına korumak birinci ulusal görevimiz olmalı...

Söze güvenlik güçlerini eleştirerek başlayalım. Zamanında ve yeterli önlem alınsaydı, Pazar günkü olayların hiçbiri yaşanmazdı.
Çünkü DEHAP ve yan kuruluşları Gemlik yürüyüşünü öyle bir günde planlayıp harekete geçmediler. Eylemin hazırlıkları en az 1.5 ay sürdü. Günü de yine 1.5 ay öncesinden biliniyordu. Hangi ilden kaç otobüs kaldırılacağı, kimlerden, hangi firmalardan araç sağlanacağı da.
Bu otobüsler ya da konvoylar pekala hareket ettikleri ilin sınırında durdurulup geri çevrilebilirdi. Gemlik yakınlarına kadar ulaşmalarına izin vermek, sadece olayı gövde gösterisine dönüştürmek isteyenlerin değirmenine su taşımak olurdu. Nitekim öyle de oldu.
Haydi hazırlıklar Gemlik güzergahıyla sınırlı tutuldu; hiç olmazsa yollarda sıkı önlem alınamaz mıydı? Örneğin o gün kurtuluş gününü kutlayan Bozüyük'ün bypass edilmesi sağlanamaz mıydı? Sonuçta, güvenlik güçleri bir Gemlik gösterisini önlemek isterken, birçok Gemlik eylemine yol açtılar.
Hiç kuşkunuz olmasın, terör örgütünün siyasi kanadı rolünü üstlendiğini artık gizleme ihtiyacı bile duymayan DEHAP ile uzantıları, 3 Ekim'e kadar her fırsatı kullanmaya kalkacaklar. Daha doğrusu fırsat kollayacaklar.
Hiç birimiz soğukkanlılık ve sağduyunun bir an bile sendelemesine izin vermemeliyiz.

Milyonların sessiz çığlığı
Yetmez; birbirinden vahim iki tuzaktan alabildiğince uzak durmalıyız:
* Terör örgütü ile Kürt kökenli Türk vatandaşlarını "bir" gibi algılamak. Yani Kürt sorunu ile PKK terörünü aynı kefeye koymak.
* PKK sorunu çözülmeden Kürt sorunu gündeme getirilemez söylemlerinin ya da politikalarının çıkmaz sokağına sapmak.
Bu iki tuzak da bizi Öcalan, PKK, DEHAP, hatta Leyla Zana ve arkadaşlarının hesaplarına yem yapar. Siyah-beyaz kutuplarına hapseder.
Oysa gri tonları öne çıkarmalıyız. Çıkarmak zorundayız. Bu tonları bulmak için de önce mevcut tabloya bakmalı, gerçeği görmeliyiz. Gerçek şu:
Bugün Doğu ve Güneydoğu'daki vatandaşlarımız üç gruba ayrılmış durumda: PKK yandaşları, Kuzey Irak'taki oluşumla kenetlenmek isteyenler ve ikisinin de dışında kalanlar.
İlk gruptakiler alabildiğine örgütlü. İkinciler de öyle; Gemlik eylemiyle aynı gün Ankara'da toplanan PKK karşıtı Kürt siyasetçilerin toplantısında açıkça görüldü.
Ancak kimliğine ve kültürüne saygı isteyen, ülkenin birlik ve bütünlüğüne bağlı olan, üstelik ezici çoğunluğu oluşturan üçüncü gruptakiler hem örgütsüz, hem de sinmiş ya da sindirilmiş durumda.
Bir başka gerçek daha var: Bugünkü koşullarda o sessiz çoğunluktan ne siyasal önderlerin çıkması beklenebilir, ne de siyasal hareketlerin. Öncelikle onları yüreklendirecek, tüm haklarının (kimlikle ilgili, kültürel, siyasal) devlet güvencesinde bulunduğunu hissetmelerini, daha da ötesi benliklerinde yaşamalarını sağlayacak açılımlar yapmak gerekiyor. Ya da kanalları açmak.
Biliyoruz, kolay değil. Hele bugünkü konjonktürde. Ancak hepimiz kendimize şu soruyu sormalıyız: Öcalan ve PKK ülkenin dirliğinden, birliğinden ve bütünlüğünden yana Kürt vatandaşlarımızın önünü tıkıyor, yoksa o tıkanma Öcalan'ı besliyor? Biz "b" şıkkını işaretliyoruz.
Küreselleşmenin "rasyonel" bir dünya yarattığı günümüzde Kürt kökenli vatandaşlarımızın meşru taleplerini şiddetle bastırma yöntemini kimse aklından bile geçiremeyeceğine göre, ülkenin bölünmez bütünlüğüne yürekten inanan o büyük çoğunlukla aradaki güven bunalımını aşmak zorundayız.
Hem sonra, bölünme sendromunun tedavisi için tek reçete de o...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 6-7 Eylül ve Brandt cesareti   / 05-09-2005
 Ruhsat vermemek yeterli çözüm mü?   / 04-09-2005
 Kıbrıs'ta kozlar bizim elimizde   / 03-09-2005
 İstanbul'dan Newport'a mesaj   / 02-09-2005
 Pompalının sapını gülle donatmak   / 01-09-2005
 Hepimizin hayatı namlunun ucunda   / 31-08-2005
 Asla o oyuna gelmeyeceğiz   / 30-08-2005
 Osmanlı modeli Atatürk devrimi   / 29-08-2005
 Kürtçe konuşan Türk olamaz mı?   / 28-08-2005
 Apoletli siviller   / 27-08-2005
YILMAZ ÖZDİL
Tam sırası...
Türkiye'de "izlenme oranı en...
ALİ KIRCA
Süpermen'in ölümü!..
Aslında her şey "Süpermen"in...
ÖMER LÜTFİ METE
Telekom ve itiraf gibi düzeltme
Ağustos'un 15'inde...
UMUR TALU
Ne kadar utanmalı?
Sanmam ki, siz de sanmayın ki,...
FATİH ALTAYLI
Kavga istiyorlar
Başbakan aylar önce "Birileri...
ERDAL ŞAFAK
Türk halkının sınav günleri
Edirne'den Kars'a kadar bu...
Galip 'Herr Schröder'
Eğer Avrupa Birliği'nin sınırlarının belli olmasını istiyorsanız beni...
Bu uçuş bir dakika sürdü
Endonezya uçağının son seferi 1 dakika sürdü. Havalandıktan 500 metre...
2-2'yi kimse unutmadı
2-2'yi kimse unutmadı
Terim, Danimarka'nın hocası Olsen'in, Ukrayna maçı ile ilgili sözleri...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu