kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Omer Lutfi Mete @ SABAH
 

'Ankara Kıbrıs numaramızı yuttu'

Bir süredir Türkiye'nin Kıbrıs Rum Kesimi'ni tanıyıp tanınamamasına odaklı tartışmalar AB içinde iki kutup oluştuğu izlenimi veriyordu. Buna göre bir tarafta başını Fransa ve Avusturya'nın çektiği karşıt cephe, öbür tarafta Almanya ve İngiltere'nin önderlik ettiği destekçi cephe arasında Türkiye'nin üyeliği açısından mücadele yürüyordu.
Bu görüntü ne kadar gerçekti? Chiraq'ın da katıldığı Fransız korosu Rumculuk oyununda ne ölçüde içten ve kararlı davranıyordu? 3 Ekim'e doğru Türkiye'ye karşı sertleşen Paris yaygarasının ne kadarında iç siyaset şartları etkindi? Yoksa bütün bu kampanyanın temel hedefi sözgelimi AİRBAS satışı gibiAnkara'yla sürdürülmek istenen akçeli bir pazarlık mıydı? Böyle ayrıntılara hakim değiliz ama Kıbrıs'la ilgili bu sözde cepheleşmenin Türkiye'ye sunduğu tablo tamı tamına ' iyi polis-kötü polis' oyunudur.
En başta Rum soğukkanlılığı, rahatsızlık geçirmeyen her akıl sahibi için yeteri kadar düşündürücü olmalıydı ama Ankara tuzağa balıklama atladı.
Hatırlanacaktır, Fransa neredeyse tek başına Kıbrıs Haçlı Seferi açarak AB'nin bütün üyelerini ' Türkiye ile müzakereye başlamayalım' diye sıkıştırırken Rumlar şaşırtıcı bir denge sergiliyordu:
- Türkiye Kıbrıs'taki tek ve yasal devleti tanımak zorunda. Fakat şimdilik bizi Gümrük Birliği'nin çerçevesine dahil etmesiyle yetinip 3 Ekim'de Ankara ile müzakerelere başlanmasını veto etmeyeceğiz...
Bu ne olgunluk yarabbi? Ne değişmişti de Rumlar Kıbrıs meselesindeki korkunç katılıklarını bir kenara bırakmışlardı? Uzun süre merakta kalmamız gerekmedi. Önceki gün Financial Times Brüksel muhabiri cevabı buldu. Ona göre özetleAvrupa Komisyonu adına Ollie Rehn, müzakerelerin 3 Ekim'de başlaması için üye hükümetlere bir çağrı yaparken Kıbrıs tartışmasını da çözecek anahtarı ortaya koyuyor: Ortalığı bulandırmaya gerek yok! Ankara Kıbrıs konusunda eninde sonunda yeni tavizler vermek zorunda. Başka türlü müzakerelerde ilerleyemez ki! Üstelik Türkiye fazla gecikemez, çok yakında gerekli tavizleri verecek. Özellikle de Kıbrıs gemilerini limanlarına sokmama kararı konusunda geri adım atacak...
Dikkat; KKTC'den Mehmet Ali Talat'a bile Ankara'ya uyarıda bulunma ihtiyacı hissettiren temel kaygı Rum gemilerinin Türk limanlarına serbestçe girebilmeleriydi.
Başta Fransa olmak üzere çeşitli yerlerden gelen 'Türkiye Kıbrıs Rum Yönetimini tanımadıkça AB üyelik müzakerelerine başlayamaz' şeklindeki tepkilere Ollie Rehn Ankara'dan daha fazla dikleniyordu.
- Hayır, böyle bir şart yok. Müzakereler başlayacak.
Rehn'in şimdi söylediklerinin ise tek anlamı var:
- Ankara Kıbrıs tuzağımıza düştü, susun ve uyandırmayın...
Umarız hükümet şimdi Ollie Rehn'in şahsında karşı tarafın nasıl bir diplomasi yürüttüğünü görmüştür.
Esasen bu oyun pek yeni de değil.
Ankara Kıbrıs Rum Yönetimi'ni de Gümrük Birliği kapsamına almakla, tanıma sürecini başlatmıştır ama bütün sorumluluk onda değildir. Daha 1999 yılında, önceki koalisyon hükümeti, Kıbrıs Rum Kesimi'nin AB üyeliğine ilişkin çekinceyi kaldırınca şimdiki sürece girileceği belliydi.
Şu anda Türkiye'nin tek seçeneği kalmıştır: Sürecin başından beri yaptığı hataları görüp, iplerin kopması bahasına karşı tarafla haysiyetli bir pazarlığa oturmak! Aksi takdirde bu kafa ile Ankara'nın Rum devletini tanımak ve kendi kendini Kıbrıs'ta işgalci olarak tescil ettirmekten başka yolu kalmamıştır.
Daha açıkçası Kıbrıs'ın Girit olmaması, oradaki Türk toplumunun kökten tasfiye edilmemesi için tek yol budur:
- AB ile bütün ilişkilerimizi A'dan Z'ye sorguluyoruz...Üye olmadan Gümrük Birliği'ni kabul etmemiz dahil her türlü taahhüdümüzü askıya alma ihtimaliyle yeniden görüşmelere varsanız buyurun, yoksa bu defteri ebediyen kapatıyoruz. Siz yolunuza, biz yolumuza...
Türkiye böyle bir tavır koyamadığı sürece zaten AB üyesi olamayacak ve ayrıca yeniden devlet haline gelemeyecektir.

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Hatay'dan Kazan'a 'boşgörü'   / 30-08-2005
 Yoksulluğun stratejik istismarı   / 29-08-2005
 Kuzey Irak ve pembe çizgi   / 26-08-2005
 Milli Güvensizlik Kavşağı'nda bölücüye 'pozitif' ayrımcılık   / 25-08-2005
 Tabanı Erdoğan'a küsüyor mu?   / 23-08-2005
 Köln'de Mini Haçlı Seferi   / 22-08-2005
 Üstsüze bakmayan Bakan mı olur?   / 19-08-2005
 Telekom ihalesine dair   / 18-08-2005
 Öcalan da, sözde hasımları da affedilemez!   / 16-08-2005
 KİT pazarına necaset mi yağıyor?   / 15-08-2005
YILMAZ ÖZDİL
Küçük ilan...
Ben boş vakitlerimde "küçük ilan"...
ÖMER LÜTFİ METE
'Ankara Kıbrıs numaramızı yuttu'
Bir süredir Türkiye'nin...
UMUR TALU
Kim ki kendine bakmaz...
İnsanlığın büyük çoğunluğu...
FATİH ALTAYLI
550 vekilde 3000 tabanca
Bir büyükelçi dostum aradı.
ERDAL ŞAFAK
Pompalının sapını gülle donatmak
SORU: Kalaşnikof mu...
Katliam değil izdiham
Irak'ın Başkenti Bağdat... Şiiler'in anma töreni... Bir milyon kişi...
Sular yükseliyor çabuk kaçın!
Katrina kasırgasında ölü sayısı 120'ye ulaştı... Şehirdeki su...
Yeneriz çünkü...
Yeneriz çünkü...
Milli futbolcular Terim'in dağıttığı ankette bu soruya en çok "Başka...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu