|
|
Velhasıl ben burada yokken...
Yazıdan uzak kalmak bazen iyi geliyor. Yazı mı dedim? Televizyondan demek gerekirdi. Yazın son günlerinde üç gün soluklanmak için kaçtığım Kuşadası'nda, yine de size bir şeyleri söylemeyi çok istedim doğrusu... Kıraç'ın Tarkan'la 'milliyetçilik' diye başlattığı polemikte; son noktada küfür etmeye kadar uzanmasını, ayağımı kumlara uzatmışken, "ne kadar fuzuli bir çaba" diye değerlendirmeyi isterdim. Ya da Savaş Ay'ın A Takımı'nın televizyonlarda 12 yılını geride bırakmasının ne kadar önemli olduğunu söylemek isterdim. Orada ekrana çıkan Özcan Deniz'in neredeyse A Takımı ile özdeş giden, "ben kıro değilim"i anlatma çabasına değinmek isterdim. Aradan 12 yıl geçmiş Özcan Deniz'in Savaş'a verdiği röportajla şimdi Şafak Karaman'a verdiği röportaj arasında hâlâ bir kimlik oturtma gayreti niçindir anlamak isterdim.
GERÇEKLER AYNI Sonra Teksas'a dönen Türkiye'ye 'neden kimse el atmaz?' diye düşünürdüm. Tatilde en çok okuduğum haberler, kaza kurşununa giden insanlardı çünkü... Bülent Ersoy'un hafif gaflı ve bol ağır müzikli programı, devlet tiyatrocularının bakanlıkla tartışmaları, İbo'nun performansındaki (en azından konuk performansında) düşüş, Gamze Özçelik'in başına gelenler, futbolda, özellikle Beşiktaş maçındaki şiddet, hep ben yokken oldu. Siz tatile çıksanız da gerçekler peşinizi bırakmıyor. Ve sonunda yazı olarak karşınıza çıkıyor. Şimdi olduğu gibi...
|