kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Son Dakika
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Otomobil
    İşte İnsan
    Sinema
    Turizm Rehberi
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Erdal Safak @ SABAH
 

Asla o oyuna gelmeyeceğiz

Tehlike çanları ne zaman çalmaya başlar? Aklın yerini güdüler alınca. Örgütlü kışkırtmalar kitlelerin sağduyusunu törpüleyince. Türkiye'nin dirliğini, birliğini hedef alan, kader ortaklığının temellerini dinamitlemek isteyen sinsi tuzağın işaretleri çoğalıyor. Ama bu tuzağa düşmeyeceğiz. Asla!.

Bu topraklarda yaşayan herkesin kanlarıyla sulanmış ulusal kurtuluş savaşımızın zafer gününün 83'üncü yıldönümü bugün.
Bu kutsal topraklarda yaşayan herkesin ortak tarihinin en değerli günlerinden ve ortak referanslarından biri. Tıpkı 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim gibi.
30 Ağustos zaferi sayesinde "Tam bağımsızlık, ulusal egemenlik temelinde, laik, demokratik sosyal hukuk devleti niteliklerini içeren" cumhuriyet rejimi kurulabildi.
O devletin ulusu da çağımızın en ileri vatandaşlık tanımına dayandırıldı: "Türkiye'de din ve ırk ayırt edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese Türk denir." (1924 Anayasası, madde 88.)
1961 Anayasası'nın 54'üncü, 1982 Anayasası'nın da 66'ncı maddelerinde aynı kriter vurgulandı.
Büyük Atatürk, Türklüğü yalnızca ulusal kimlik olarak gördüğünü, millet tanımını yaparken çok net açıkladı:
"Bir insan topluluğunun millet sayılabilmesi için zengin bir hatıra mirasına, birlikte yaşamak hususunda ortak istekte samimi olmaya, sahip olunan mirasın korunmasını birlikte sürdürebilmek konusunda iradelerin ortak bulunmasına, gelecekte gerçekleştirilecek programın aynı olmasına, birlikte sevinmiş, birlikte aynı ümitleri beslemiş olmaya ihtiyaç vardır." Yani ulus kriterleri olarak ne kan bağını sayıyordu Atatürk, ne din, ne de dil bağını. Ve daha 1923'te "Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu, Trakyalı her bir soyun evlatları ve aynı cevherin damarlarıdır" diyordu.

Ruhu yeniden yaratmak
Bu uzun hatırlatmayı Başbakan Erdoğan'a "Kürt sorunu" söyleminin içini doldurması, "Daha çok demokratikleşme"yle neyi kastettiğini açıklaması çağrıları nedeniyle yaptık. Peki Kürt sorunu ne? Daha çok demokrasiden ne anlamak gerekiyor?
Bir örnekle anlatmaya çalışalım.
Doğu'daki en Kürt bir köy ile Batı'daki en Türk bir köyü karşılaştırın. Daha doğrusu ikisindeki yaşamı. Düğünleri farklı mı? Hayır. Cenazeleri farklı mı? Hayır. Büyükküçük ilişkileri farklı mı? Hayır.
Peki fark nerede? Biri düğünde halay çekiyor, diğeri zeybek oynuyor veya Rumeli türküleriyle coşuyor ya da horon tepiyor. Ve biri Türkçe gülüp ağlıyor, diğeri ise Kürtçe.
İşte bütün "sorun" bu: Dil ve kültür . Çözüm de bu dil ve kültür farkının ayrıştırıcı değil birleştirici kabul edilmesi. Ortak mirasın ortaklaşa korunması gereken değerleri olarak görülmesi. Hepsi bu...
Bir kez bu gerçeğin çevresinde kenetlenirsek "Daha çok demokratikleşme"nin uzlaşma zemini de kendiliğinden doğar. Yani, devletin ulusal kimliğin tekliğini, kültürel kimliğin ise çoğulculuğunu kabul etmesi. Bunların çatışan değil, çakışan kimlikler ve kültürler olduğu ilkesini benimsemesi. Doğulular'ı, Güneydoğulular'ı "Kürt asıllı Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları" olarak tanıması.
O yurttaşlarımızın ise ulusa ve cumhuriyete tam bağlılık temelinde, tek ülke ve tek devlette ve de tek bayrak altında, uygar, çağdaş, demokratik bir Türkiye için kader birliği yapmaları.
Anayasal yurttaşlık tanımında Atatürk'e esin kaynağı olan Fransız düşünür Ernest Renan, 11 Mart 1882'de Sorbonne Üniversitesi'nde verdiği konferansta "Ulus bir ruhtur, bir manevi ilkedir" demişti.
Hep birlikte o ruhu uyandırmak ya da yeniden yaratmak zorundayız. Batman ve Beşiri'de, İnönü Stadı'nda, onlardan önce Ayvalık, Seferihisar ve Maçka'da ilk denemeleri yapılan büyük oyunu bozmak için.
Çünkü bir toplumun ulus olması, yukarda saydığımız koşulların yanı sıra, içten ve dıştan saldırı ve dayatmalara karşı el ele dik durabilmesinden geçiyor...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Osmanlı modeli Atatürk devrimi   / 29-08-2005
 Kürtçe konuşan Türk olamaz mı?   / 28-08-2005
 Apoletli siviller   / 27-08-2005
 "Yap-boz"un parçaları   / 26-08-2005
 Mütekait Ali Amca sizi gözetliyor   / 25-08-2005
 Bugün Güneydoğu seneye Ortadoğu   / 24-08-2005
 Yasaklı biri yasak kaldırtabilir mi?   / 23-08-2005
 Vitrin ve arkası   / 22-08-2005
 Belçika'nın kararı "emsal" olabilir   / 21-08-2005
 Yeni dönemin parametreleri   / 20-08-2005
YILMAZ ÖZDİL
Batman begins...
"Sülfirik asidin formülü...
ÖMER LÜTFİ METE
Hatay'dan Kazan'a 'boşgörü'
Çağın gerisinde kalmak, en...
UMUR TALU
Linç ve intikam
Hiçbiri bize, hiçbiri "salt...
FATİH ALTAYLI
Asıl bölücüler tribündekiler
Sporu çirkinleştirenler...
ERDAL ŞAFAK
Asla o oyuna gelmeyeceğiz
Tehlike çanları ne zaman...
'Hırçın kız' Katrina
Amerika'nın New Orleans kıyılarını vuran kasırga yönünü doğuya...
Fransa bastırıyor ama...
Chirac'ın "Kıbrıs baskısı" artıyor. Uzmanlara göre dünkü "Türkiye...
7 puan yeter
7 puan yeter
Milli Takımlar Baş Sorumlusu Terim 23 puanla ikinci olabileceğimizi...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu