Eski günahların gölgesi uzun olurmuş... Cehennem yolları iyi niyet taşları ile döşelidir İşin suyu çıktı... Özür dilerim... Sponsorlar dikkat!

Özür dilerim...

Şu Formula 1 meselesinde beni ilgilendiren konu 'bilinirlikten' çok 'beğeniydi'. Pek çok şeyi biliriz. Ama ancak beğendiklerimizi satın alırız. Ekranda binlerce saat İstanbul Park ya da F1 Turkish Grand Prix yazması tek başına bir şey ifade etmez. Mutlaka beğeniye yönelik mesaj ve etkinliklerle konunun yönetilmesi gerekirdi.
Geçen hafta F1'in stratejik iletişimi konusunda eksik kalındığını belirtmiştim. Öte yandan yarışa adını verecek bir babayiğit Türk markasının çıkmamasını yadırgadığımı da ifade etmiştim.
Bu sponsorluk meselesini Fatih Altaylı da dile getirmişti. Oysa aynı konuyu bir hafta önce ilk kez sevgili dostum Mehmet Altan da kaleme almış. Ben de atlamışım. Yeni Şafak Gazetesi'nde Taha Kıvanç adıyla yazan Fehmi Koru kardeşimiz de bir yazısının tamamını bu işe ayırmış. Hayır, benim 'tanınma' ve 'beğenilme' arasındaki bağlantı üzerine yazdıklarıma değil... Aynı gazetede yazan Mehmet Altan'ın yazısını atlamış ve kendisine haksızlık etmiş olmama... Ben iyi bir 'gazete entelektüeli' değilim. Gazeteleri satır satır 'okumak'tan çok onları 'tararım'. Fehmi Koru benim 'alıklığımdan' çok yazımın özüne ilişkin görüşlerini dile getirseydi, okur için çok daha katma değerli bir noktaya gelebilirdik. Olsun. Yine de 'sehven' içine düştüğümüz bu hata için Altan ve Koru'dan özür dileriz.