Vahdettin Atatürk'ün ölüm emrini imzaladı
Gazeteci Nuyan Yiğit, Atatürk'ün yakın dostu olan babası İbrahim Süreyya Yiğit'i anlattığı kitabında, merak edilen konulara ışık tutuyor.
Yıl 1909, aylardan Şubat. Dondurucu bir kış gecesi... Bulgaristan Yenice'si kaymakamı İbrahim Süreyya Yiğit, hem evi hem de makamı olan tek odalı kaymakamlık binasında yatmaya hazırlanıyor. Cama gelen kartopu birden irkiltiyor İbrahim Süreyya'yı. Zaten birkaç gün önce çocuklar kartopu atıp camını kırmışlar, camı yaptırana kadar donmuş zavallı... Kaymakam "Yine mi siz" diyerek sinirle fırlıyor cama... Bakıyor aşağıda iki kardan adam! Biri bağırıyor, "Kaymakam bey, kaymakam bey yolumuzu kaybettik, tipi çıktı. Buraya sığınabilir miyiz?" Kaymakam, "Siz kimsiniz?" diye soruyor. Aşağıdan bir ses "Kolağası Mustafa Kemal, yanımdaki de seyisimdir." Sonra yukarı çıkıyorlar, ısınması için battaniyesini Mustafa Kemal'e uzatıyor İbrahim Süreyya. Kolağasının hala çok üşüdüğünü farkedince, yazıhanenin dolabından rakı şişesini çıkarıp, "İçer misiniz, ısıtır" diyor. Kolağası "Olur"diye karşılık veriyor. Bardakları da yok, şişeyi masaya koyuyor kaymakam. Bir yudum kendi alıyor rakıdan, bir yudum da Mustafa Kemal...
RAKI İÇEREK ISINMIŞLAR Bulgaristan Yenice'sinde başlayan bu dostluk, 30 yıl boyunca devam ediyor Mustafa Kemal ve İbrahim Süreyya Yiğit arasında. O gece birbirlerini tanıyor, uyumadan sohbet ediyorlar. Bundan sonrasını İbrahim Süreyya'nın oğlu gazeteci Nuyan Yiğit anlatıyor: "Babam kaymakamlıktan istifa edip Trablusgarp'a gönüllü er olarak yazılıyor. Birliği Ali Çetinkaya karşılıyor o dönem. Bakıyor karşısında beyefendi gibi bir adam; tel gözlüğü, takım elbisesi, başında fesi, ayağında iskarpini... Ali Çetinkaya 'Bu casus' deyip babamı çadıra çekiyor. Mustafa Kemal'e gelip 'Binbaşım bir casus yakaladım' diyor. O da 'Bana getir ben sorguya çekerim' deyince, babamı eli zincirli getiriyorlar Mustafa Kemal'in karşısına. Mustafa Kemal babamı görünce 'İbrahim Süreyya, kardeşim, ne işin var burada?' diyor. Ali Çetinkaya da epey bir mahçup oluyor tabii. Ve babam Mustafa Kemal'in yanından bir daha ayrılmıyor." 1948-91 yılları arasında Cumhuriyet, Ulus, Hürriyet, Günaydın ve Tan gazetelerinde çalışan Nuyan Yiğit, Atatürk'le aynı cephelerde savaşan, ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinden babası İbrahim Süreyya Yiğit'in hayatını "Atatürk'le 30 yıl" adlı kitabında kaleme almış. Bülent Ecevit'le Ulus Gazetesi'nde birlikte çalışan Yiğit, "Vahdettin hain mi?" tartışmalarına da hiç tereddütsüz cevap veriyor: "Elbette haindi!" Ecevit'in Robert Kolej'den ağabeyi ve siyasette de lideri olduğunu söyleyen Yiğit, "Bülent Bey'in Atatürkçülüğü hakkında hiç mi hiç şüphe taşımadım, taşımam. Ama Vahdettin'le ilgili açıklamalarına çok şaşırdım. O kendisine göre bir mantık sinsilesi içersinde Vahdettin'in hain olmadığını söylüyor. Ben şahsen Vahdettin'i tanımadım ama okuduğum ve aileden edindiğim bilgiler sonucunda ben 'Vahdettin haindir' derim. Bu fikrimde de ısrar ederim" diyor. Vahdettin'in Mustafa Kemal'i Anadolu'ya bizzat kendisinin göndermediğini, Mustafa Kemal'in Anadolu'da görev istediğini anlatan Yiğit, "Zamanında ordu kumandanlıkları kapatıldığı için Anadolu'da görev isteyen Mustafa Kemal'i 9'uncu Ordu Müfettişi olarak gönderiyorlar Anadolu'ya. Kararnameyi padişahın imzalaması gerekiyor tabii çünkü o dönemde devletin başı o. Vahdettin de onay verdikten sonra gidiyor Atatürk Samsun'a. Mustafa Kemal'in Vahdettin'le görüştüğü doğru ama bu sadece protokol gereği 'Allahısmarladık' demek için yapılan bir görüşme." Mustafa Kemal'in Anadolu'ya giderken padişah Vahdettin'den ne kadar altın aldığı sorusu ise Yiğit'e göre Atatürk'ü küçük düşürmek için ortaya atılmış bir iddia. Çünkü o gün Atatürk'e verilen para tüm ordu kumandanları için ayrılan örtülü ödenekten başka bir şey değil; "Erzurum'a giden tüm ordu kumandanlarına çıkartılıyor bu para. Özel bir muamele değil yani. Hem Atatürk'ün o dönem padişaha bir kastı olduğu söylenemez çünkü Erzurum ve Sivas Kongreleri'nden önce çektiği telgraflarda Vahdettin'den 'Yabancı devletlerin elinde tutsak bulunan padişah' diye söz ediyor. Yani onu bir nevi mağdur gösteriyor. Babam da dahil, tüm arkadaşları ve Atatürk Anadoludakiler 'İstanbul ne yapıyor?" dediğinde Vahdettin'i koruyor."
ATATÜRK'E AYRI PARA VERİLMEDİ Ne var ki onların bu iyi niyetli düşüncelerine karşılık, Vahdettin Damat Ferit'in çıkardığı idam kararını onaylıyor. Mustafa Kemal ve yanında yeralan herkesin ölüm kararı için "Uygundur" diyor. Sevr'i kabul eden ve vatanı için savaşan askerlerinin ölüm fetvasını onaylayan bir padişah da Yiğit'e göre "Vatan haini" sıfatından başka bir şeyi haketmiyor. Babası İbrahim Süreyya'nın aktardığı bir anısnı ise hiç unutmuyor Nuyan Yiğit: "Erzurum Kongresi başlamadan önce eski valilerden Bitlis valisi Mazhar Müfit Kansu, bütün konuşulanları bir deftere zaptediyor. Mustafa Kemal kendisini bir gece çağırıp, 'Bundan sonra yapacağımız işleri not etmenizi rica edeceğim. Bir; Türkiye devleti bir cumhuriyet olacaktır. İki; harf inkilabı olacaktır...' diye devam ediyor. Mazhar Müfit duruyor ve 'Paşam siz de az hayalperest değilmişsiniz' diyor. O da 'Bak bunları bir sen bileceksin, bir ben, bir de Süreyya, başka kimse bilmeyecek.' Aradan yıllar geçiyor, devrimler yapılıyor... Birgün Mazhar Müfit'i gören Atatürk 'Getir bakalım defteri hangilerini yaptık, hangileri kaldı?' diyor. Tüm bunların Atatürk'ün ne kadar büyük bir dahi olduğunun kanıtı olduğunu da söyleyen Yiğit, babasının Atatürk için "O hiçbir şeyi düşünüp, tartmadan konuşmazdı. Olağanüstü bir insandı" sözlerini de hatırlatıyor.
İlknur K. AKMAN
|